İnsan sabırlı olmayı ve sebat etmeyi bilmeli

Sabredebilmek insanın mahiyetinde bir çekirdek, bir tohum olarak vardır. Ancak insan eğitimle ve egzersiz yaparak bu özelliğini ortaya çıkarabilir

NECDET İÇEL
Bir insan yaptığı işlerde başarılı olabilmek için öncelikle o işte sebat edebilmelidir. O işin güçlüklerine ve engellerine karşı sabredebilmelidir. Eğer bir talebe derslerinde başarılı olmak istiyorsa, o konudaki sıkıntı ve çilelere katlanmalı ve sabretmelidir. Bir kısım mahrumiyetler, çileler görünce bırakıp giderse, ilimde başarılı olması mümkün değildir. Yine aynı şekilde bir komutan veya bir asker, düşmanları karşısında harp meydanlarında başarılı olmayı istiyorsa, mutlaka bunun yolu da sabırdan geçmektedir.
Bu husus, "Kim sabretti o muzaffer ve muvaffak oldu" şeklinde ifade edilmektedir. Engelleri aşabilmek için, sabır anahtarını kullanmak gerekir. Bu mevzuda Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Sabır kurtuluşun anahtarıdır" demiştir. Bir insanın arzu ettiği hedeflere ulaşabilmesi ancak sabır anahtarını kullanabilmesiyle mümkündür.
Sabredebilmek insanın mahiyetinde bir çekirdek, bir tohum olarak vardır. Ancak insan sabır eğitimiyle ve sabır egzersizleriyle mevcut olan bu sabrını ortaya çıkarabilir ve geliştirebilir. Aksi takdirde insan sabırsız ve aceleci olur, acele işe de şeytan karışır. Bundan dolayı sabır eğitimi yapmak önemlidir.
En büyük sabır eğitimi, Ramazan-ı Şerif orucudur. Özellikle yaz aylarının uzun ve sıcak günlerinde açlığa ve susuzluğa sabretmek, sofranın başına oturup yiyeceklere el uzatmamak sadece ve sadece Allah rızası için oruç tuttuğumuz içindir. Yeme ve içme iştahımıza karşı kendimizi oruç sayesinde kontrol altına almamız, aslında büyük bir sabır eğitimidir.

İKİ ŞEKLİ VARDIR

Eskiden beri bütün büyüklerimiz başarılı olmada sabırlı olma şartını bize bir esas olarak anlatmışlardır. Cenab-ı Hak da Bakara sure-i celilesinde: "Ey iman edenler, sabır göstererek ve namazı vesile kılarak Allah'tan yardım isteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara: 153) buyuruyor. Ayet-i Kerime'de de ifade edildiği üzere Allah sabredenlerle beraberdir. Yani O'nun inayeti ve yardımı ancak sabreden kimseyedir. Allah'ın inayet ve yardım ettiği kimsenin de sırtı yere gelmez. Ve oruç da bir sabır eğitimidir. Bu mevzuda Efendimiz (s.a.v), "Her şeyin bir zekatı vardır, (insanın) cesedinin zekatı da oruçtur ve oruç da sabrın yarısıdır" buyuruyor. Oruç sabrın yarısı olduğuna göre ayeti: "Ey iman edenler oruç tutarak ve namazı vesile kılarak Allah'tan yardım dileyin..." diye de tevil edebiliriz.
Sabrın iki şekli vardır:
Birincisi eleme, tahammül manasında sabır.
İkincisi, arzuya mukavemet ve onları yerine getirmeme manasında sabırdır. İşte oruç bu iki sabrı da kendi içerisinde toplayan bir ibadettir. Oruçta açlık ve susuzluk elemine, aynı zamanda iştihalara ve şehevi arzulara karşı sabır vardır. Evet, oruçta böyle ciddi bir sabır eğitimi vardır.
Oruçlu insan nefsinden bir lokma ekmeği, bir yudum suyu esirgemek suretiyle açlığa ve susuzluğa tahammül ederek, kanaat ve tasarrufun, iktisat ve tutumluluğun manasını anlamış olur. Diğer zamanlarda da ölçülü ve kanaatkar hareket etmeye alışmış olur. Oruç sabır eğitimidir. "Sabır Cennet hazinelerinden bir hazinedir."
Ramazan ayının bir adı da, 'sabır ayı'dır. Çünkü sabır, başarı ve kurtuluş yoludur.

Kendin için istediğini başkası için de istemek

NECDET ÇETİN (Balıkesir İl Müftüsü)
Ramazan ayı, maddi ve manevi güzelliklerin yaşandığı bir aydır. İradelerimizi eğitip özgürleştiren oruç ibadetinin yanında çağlar üstü ayetleriyle, insanlığı aydınlatan rehberliğiyle dünya-ahiret saadetini kazandıran Kur'an'ın indirildiği bir aydır. Getirdiği ahlak ve erdem ilkelerini okuyup anlama ve yaşamımıza aktarma zamanındayız.
Ramazan ayı paylaşma mevsimidir. İftar sofralarımız hem ailemizle hem de toplumdaki diğer kişilerle bir araya gelme, bir tas çorbayı paylaşma anlarıdır. Birlik ve beraberliğin, kardeşlik duygularının yaşandığı anlardır.
Teravih namazları, zengin-fakir, yaşlı-genç demeden aynı safta Rabbin merhametinin, duaların paylaşıldığı zamanlardır.
Sevinci, acıyı, kederi, hüznü paylaşabilmek... Bir ekmeği ikiye bölüşebilmek... Sevgi dolu bir yüreği, bir düşünceyi birbirimize açabilmek, bir tebessümü paylaşabilmek...
Paylaşmak, özveri, fedakarlık ve bütün güzellikler adına ne varsa harmanlayıp gönülden gönüle sunmaktır. Herkese yüreğimizin kapılarını açmak, çevremizdeki insanların dertleri ile dertlenip, hüzünlerini, acılarını, bütün azalarımızda hissedebilmek, sevinçlerine ortak olabilmektir.
Yüce kitabında Rabbimiz, "Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır" (Zariyat 51/19), "Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin bir sadaka al ve onlar için dua et, çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir." (Tevbe, 9/103) buyurarak paylaşma bilincini bizlere vermektedir.
Orucun kazandıracağı değişim ve gelişim sonucunda bizler bencillikten kurtulup hayatın imkan ve fırsatlarını paylaşmayı da öğrenmekteyiz.
Peygamber Efendimiz'in, "Sizden biri, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek imana eremez." sözü Ramazan ayı içerisinde hepimizin hayatına girmelidir.
Bu ayda gerçek imana erişebilmek, tam anlamıyla hem nefsi arzularımızdan hem maddeye olan bağlılığımızdan temizlenebilmek, Rabbin katında yücelmek için, kendi sofralarımızda neler görmek istiyorsak, cocuklarımıza, ailemize hangi imkanları sunmak istiyorsak çevremizdeki diğer insanların da aynı duyguları yaşadığını unutmadan empati yapmalı, zekat ve sadakalarımızla bu ayda paylaşma iklimine biz de katılmalıyız.
Son zamanlarda başkasını kendisine tercih etme anlamına gelen fütüvvet ve isar ahlakı, yerini "Benim karnım tok başkalarından bana ne" gibi bir bencilliğe bırakmıştır. Ramazan ayının unuttuğumuz bu değerlerimizi kazanma, paylaşımlarımızı çoğaltma fırsatı olması dileklerimle...
MENKIBE
Korkarım ki toprak beni kabul etmez

Sırrı Sekati hazretleri bir gün sohbeti anında talebelerine, "30 yıl önce dediğim bir elhamdülillah yüzünden, 30 yıldır tevbe istiğfar ediyorum" deyince, talebeler şaşırdı. "Efendim bu nasıl olur?" diye sordular. Şöyle anlattı:
Dükkanların bulunduğu çarşıda yangın çıkmış, bütün dükkanlar, terlikçiler, örücüler, elbiseciler nerdeyse tamamen yanmış. Bunu bana gelip haber verdiklerinde, senin dükkana bir şey olmamış dediler.
Ben de gayri ihtiyari 'elhamdülillah' dedim. Sonra kendi kendime, din kardeşlerinin malı mülkü yansın, seninki kurtuldu diye sen hamd et, bu nasıl Müslümanlık diyerek çok üzüldüm, ağlayıp çok tevbe ettim. Dükkanları yanan din kardeşlerime benzemek için, dükkanımdaki bütün malları fakir fukaraya dağıttım.
30 yıldır da tevbe ediyorum, hala vicdan azabından kurtulamadım. Ben ölünce beni ıssız bir yere gömün, korkarım ki toprak beni kabul etmez, dostlarım arasında utanırım.

ÜÇ HADİS

* Kim oruçlu olduğu halde unutur ve yerse veya içerse, orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah yedirip içirmiştir.
* Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket var.
* Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab'ın orucunu ayıran fark sahur yemeğidir.

BİR AYET

Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
(Bakara Suresi/184)
Ramazan anısı
Mustafa Bulut (İzmir Vergi Dairesi Başkanı)

Davulcuya muzır plan
Çocukluğumuzda Ramazanlar bizim için ayrı bir neşe kaynağıydı. Büyüklerimizin iftar heyecanına ortak olur, sahur vakti onlar sahur yemeği hazırlama telaşındayken, pencereden balkondan ramazan davulcusunu görmeye çalışır, onlarla birlikte gittiğimiz teravih namazlarında diğer çocuklarla eğlenirdik.
Ortaokul yıllarıydı, memleketim Uşak'ın Banaz ilçesi Kızılcasöğüt kasabasında bir Ramazan günü diğer çocuklarla birlikte mahallemizin davulcusuna tuzak hazırlamak için muzır bir plan yaptık. O tarihlerde ramazan davulunu (Allah uzun ömürler versin) "Keş" lakaplı, oldukça kısa boylu (davuldan biraz uzun) biri çalardı. Öyle ki gece karanlığında sanırsınız ki davul kendi kendine gidiyor. Ama Keş, bir o kadar da enerji dolu, zeki biridir. Biz uzun fakat ince bir çelik teli, yerden yaklaşık 30 santim yükseğe, yolun her iki tarafında bulunan ağaca gergin şekilde bağladık. Sonra her birimiz teli gerdiğimiz yeri görecek noktalara saklandık. Derken önde davul arkasında Keş 'güm, güm' davula vurarak ve neredeyse koşar adımlarla yaklaşmaya başladı. Tabi karanlıkta çelik teli görmesi imkansızdı. Tabi olan oldu, Keş davulla birlikte yere yüzükoyun indi, sonra davulun üzerinden yuvarlanarak sırt üstü yere düştü, davulda bunun üzerinde kaldı. Bu manzarayı gören bizler saklandığımız yerlerde kahkahalarımızı tutamadık, yerimizi de belli etmiş olduk.. Keş, o hışımla yerden kalktı, elinde davulun tokmağı söylene söylene peşimize düştü. Bizler korkalım mı, gülelim mi can havliyle kaçıştık. O gece beni yakalayamadı ama yanlış hatırlamıyorsam tokmağı yiyen bir arkadaşım vardı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.