Allah bizi görüyor hiçbir zaman unutmayın

Bir insan namaz kılarken veya zekat verirken başkalarının kendisini görmesini isteyebilir. Ama böyle bir riyakarlık ile oruç tutmak mümkün değildir

Hazırlayan: Necdet İçel
Bir insanın inandığı gibi yaşayabilmesi, kendisini haramlardan koruyabilmesi, diğer bir yönüyle de ibadet ve bağlılığı, kulluğu Allah'a arz edebilmesi, murakabe ufkuna yükselmesine bağlıdır. İmanda istikameti yaşamak için taklidi bir iman yetmez, anne babadan görme, herkes "Allah" diyor diye "Allah" demekle müstakim olunamaz. Esas olan taklidi imandan kurtulup, tahkiki imana ulaşmaktır. Tahkiki iman, insanın kendi nefsini ve kainatı, ilim ve hikmet nazarıyla düşünüp kalpte hiçbir şüpheye yer bırakmadan, kuşkularla sarsılmayan kuvvetle inanmasıdır. Bu sayede imanda şuhud veya imanda ihsan makamına yükselmeli ve murakabe duygusuyla donatılmış bir mü'min kıvamına gelinmelidir.
HARAMDAN UZAK
Murakabe, "Her an beni gören ve gözetleyen bir Allah var" inancıyla yaşamak demektir. Nisa Suresi'nin ilk ayetinin sonunda: "Allah muhakkak Rakib'tir" ayetini hatırlamaktır. Rakib, rakib-i mutlak, yani Allah mutlak gözetleyendir. (Haşir:23)
İşte bu düşünceyle, hayalden geçenleri bilen, düşündüklerini bilen, her yerde onu gören ve gözetleyen bir Allah'ın olduğuna inanmak, imanda bu noktaya gelmek, müstakim olmaktır. Bu şekilde hayatı haramlardan uzak, hatta ağzından kötü bir tek kelime dahi çıkmayan, laubali bir tek hareketi dahi olmayan ciddi ve vakarlı bir insan olunur.
Bir insan namaz kılarken veya zekat verirken içinde başkalarının görmesini isteme hissini engelleyemeyebilir. Ama oruç tutarken böyle bir riyakarlık yaparak başkası benim oruç tuttuğumu görsün diyerek oruç tutması mümkün değildir. Çünkü insanların arasında yemez, içmez fakat yalnız kalınca hem yiyebilir hem de içebilir, yani oruç tutmaz. Ama bir insan hiçkimsenin olmadığı yerde de yemiyor, içmiyor, orucuna devam ediyorsa; şuna inanıyor ki; "Şu anda beni gören ve beni bilen bir Allah vardır." İşte bu düşünceyle Ramazan-ı Şerif orucu mü'mini imanda ihsan makamına ulaştırır. Bu sayede "Allah beni görüyor ya" ufkuna çıkartır.
Mümin murakabe hissi neticesinde orucu sadece Allah için ve Allah görüyor düşüncesiyle tutar. Bu düşüncede ihlas ve samimiyet vardır. "Bu orucun da sevabını sadece ben veririm" diyor Cenab-ı Hak.
Cüneyd-i Bağdadi ile bir kişi arasında geçen bir hadise var ki, bu da murakabenin farklı bir yönünü izahı açısından çok önemlidir. Bir gün bir adam Cüneyd-i Bağdadi'ye gelerek:
"Ben gözümü haramdan sakındıramıyorum. Ne yapayım ki, gözümü haramdan sakındırayım" dedi. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri kestirmeden buyurdu ki: "Sen harama bakmadan ve görmeden önce Allah'ın seni görmesine inanmanla haramı terk edebilirsin."
KENDİNİ FRENLEMEK
"Beni gören ve bilen bir Allah var" düşüncesiyle mü'min Allah'tan korkar veya Allah'tan utanır da, ancak bu sayede günahlara ve haramlara karşı kendisini frenleyebilir. Rüşvete, hırsızlığa, kul hakkına tecavüze, milletin hakkını, hukukunu çiğnemeye karşı insanları frenleyebilecek en büyük iksir, en büyük güç murakabe duygusudur. Yani, Allah'ın daima bizi gördüğü inancıyla yaşamaktadır. Bu inancı, bu duyguyu inşallah Ramazan-ı Şerif'te, oruç tutma sayesinde kazanabiliriz.
Zekat ve Sadaka-i fıtır
OSMAN AKDEMİR (Uşak İl Müftüsü)
İslam'ın beş temelinden birisi olan zekat, mali bir ibadettir. Malımızın belli bir kısmının zamanı gelince fakirlere verilmesine zekat denir. Geciktirilirse günahkar olunur. İslamiyet'in, cemiyetin derdine derman olmak ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere ortaya koyduğu esaslardan birisi olan zekat sosyal yardımlaşma sistemidir. Ramazan ayı, aynı zamanda zekat ve sadak-i fıtır gibi mani ibaretlerimizin yerine getirildiği dönemdir. Zekat ve fitre mali kirlerden temizlenmesi, bereketlendirilmesi, malımızın bir miktarının layık olan kimselere verilmesidir. Nisap: Dinimizin ortaya koyduğu bir ölçüdür.
Oturulan evler, lüzumlu ev ve giyim eşyası, otomobili, binek vasıtaları, ticaret için bulunmayan kitaplar, sanatkara lazım olan aletlerin bir yıllık nafakası, temel ihtiyaçtır. Bunların dışında 80.18 gram altına veya bunun karşılığında para ve dövize, ticaret malına, gerektiği sayıda hayvana sahip olan kişinin, borcu varsa düşüldükten sonra kalan servetinin 40'ta 1'ini (yüzde 2 buçuğunu) fakirlere vermesi Allah'ın emridir.
ŞARTLARI VAR
Zekat ve sadaka yapılan her hayır ve hasenatlar, verilen fitreler haklın huzuruna, mutluluğuna, insanlar arasında kardeşlik, sevgi ve saygı duygularının gelişmesine sebep teşkil eder. Yoksullara, düşkünlere, yetimlere, muhtaç olan insanlara servetinden pay ayıran kişi cemiyetin en değerli parçasıdır. Böylece zenginlerin servetleri, her çeşit kötü nazarlardan korunur. Aksi halde servet edinme ve mal biriktirme hırsı cemiyetin ahlaki değerlerini, toplum düzenlerini altüst eder.
Bir kimsenin zekat vermekle mükellef olması için bulunması gereken şartlar şöyledir: Müslüman olmak, erginlik çağına gelmiş olmak, akıllı ve hür olmak, malının tutarı kadar borcu olmamak. Ayrıca nisap miktarının bulunması, artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmiş olması malda bulunması gereken şartlardır.
KİMLERE VERİLİR
Zekat, fakirler, miskinler, borçlular, yolcular, Allah yolunda olanlar için bu durumda olanlara verilir. Zekat verirken önce fakir olan kardeşlerden başlayarak, kardeş çocukları (amca, dayı hala ve bunların çocukları), komşular, meslektaşlar gibi kişiler nazarı itibara alınmalıdır. Anaya, babaya, dedeye, neneye, çocuklar ve torunlara, koca karısına, karısı kocasına, zenginler birbirlerine, Müslüman olmayanlara, cami, çeşme, okul, yol, köprü inşaatlarına zekat verilmez. Malın zekatı, mal olarak verilebileceği gibi değerleri para olarak da verilebilir.
Nisap miktarına sahip olan bir Müslüman'ın fıtır sadakası vermesi vaciptir. Buna 'fitre' de denir. Yalnız zekatta olduğu gibi bir malın üzerinden bir yıl geçme şartı fitrede aranmaz. Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir sadakadır. Bayramdan önce verilmesi esastır. Herhangi bir mazeret varsa bayramdan sonra verilebilir. Zengin olan bir kimsenin hem kendisi hem de eş ve çocuklarının fitrelerini vermesi vaciptir. Eşi zengin ise eşi bizzat kendisi verecektir.
Bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı ülkemiz genelinde fitre miktarını asgari olarak 6.5 TL olarak ilan etmiştir. Azamisini zengin olanlar daha üst düzeyde vermelidir.
Zekatını ve sadakasını, fitrelerini verenlerin mallarında ve canlarında bereket, sıhhat ve afiyet bulunur. Allah'ın rızasını kazanmasını sağlar.
BİR AYET
Bir mü'minin, bir mü'mini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mü'mini öldüren kimsenin, mü'min bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Nisa/92
ÜÇ HADİS
1- Şurası muhakkak ki, oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen makbul bir duası vardır.
2- Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor: Resulullah buyurdu, "Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz."
3- Yine Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor: Resulullah buyurdu ki, "Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur."
MENKIBE
Ebu Derda ve bir ders

Ebu Derda, bir gün yolda giderken, halktan bazı kimselerin, işlediği günahı ortaya çıkmış bir adamı rencide ettiklerini görür. Bu kaba muamele karşısında onlara şu suali sorar:
"Siz, şimdi incittiğiniz bu kardeşinizi bir kuyuya düşmüş görseniz, onu oradan çıkarıp yardım eder misiniz?"
"Çıkarırız elbette" derler. Ebu Derda onlara şunları söyler:
"Öyleyse kardeşinize hakaret ederek onu düşdüğü günah çukuruna iyice itmeyin, çıkmasına yardımcı olun. Sizi böyle hallere düşürmeyen Allah'a da binlerce şükredin. Kızmanız gerekiyorsa onun şahsına değil, yaptığı günaha kızın."
RAMAZAN ANILARI
Mustafa Özpek anlatıyor

Özpekler Su Ürünleri Yönetim Kurulu Başkanı
Çırak Halil Dayı orucunu erken açtı
1957 yılıydı, o sene Ramazan bahar aylarına denk gelmişti. Denizli merkeze bağlı Güzelpınar köyündeki yan komşumuz, Çırak Halil Dayı ve oğlu Halil İbrahim Çırak birlikte yaşıyorlardı. O zamanlar elektrik yok. Evler de topraktan yapılmış. Bizim Çırak Halil Dayı, her gün ikindi namazından sonra iftar sofrasını hazırlar, sofranın başına oturur, elinde lokma ezanın okunmasını beklerdi. O zamanlar hocalar minareye veya yüksek bir yere çıkar ezanı okurdu. Ezanın sesi toprak evlerin içinden duyulmazdı. Onun için de Çırak Halil Dayı, o zamanlar 12 - 13 yaşında olan oğlu Halil İbrahim'i evin önüne gönderir, içeriden de oğluna bağırır, ezanın okunup okunmadığını sorardı. Oğlu da ezan okundu deyince orucunu açardı.
Bazı akşamlar Halil İbrahim'le birlikte onların evlerinin önünde ezanın okunmasını beklerdik. Bu sıkıcı bekleyişlerden birinde Çırak Halil Dayı, ikindi namazından sora sofraya kurulmuş ezanın okunmasını bekliyor. Oğlu Halil İbrahim de, dışarıda ezan beklemekten bıkmış. Çırak Halil Dayı bağırıyor, 'Oğlum tamam mı? Okundu mu?' Oğlu da cevap veriyor: "Hayır baba daha okunmadı."
Bir iki kere bu konuşma böyle devam ediyor. Ezanının okunmasına da en az 10 dakika var. Çırak Halil Dayı, oğlu Halil İbrahim'e bir daha 'Oğlum Tamam mı? Okundu mu?' diye sorunca daha fazla dayanamayan arkadaşım Halil İbrahim, 'Baba tamam, okundu' deyip kaçtı. Babası o gün orucunu 10 dakika erken açtı. Çırak Dayı, iftar yemeğini bitirdiğinde ise akşam ezanı daha yeni okunmaya başlamıştı. Çırak Halil Dayı'nın orucunu erken açtığı haberi köyde yayılınca Kurban Bayramı'na kadar herkes bunu konuşmuş, bol bol gülmüştü. Ben de hala gülerim."
ORUÇ HAKKINDA 3 SORU-3 CEVAP
Soru : Bazıları diyor ki, Ramazanda orucun ilk gününü tutmazsak diğerlerini de gerektiğinde bozabilirmişiz. Böyle bir şey var mı?
Cevap : Öyle bir şey yok. Ramazanda her gün oruç tutmak farzdır. Böyle hurafelere inanmamak lazım. İnsan sağlık durumuna göre, ilk günler tutamaz da sonraki günler tutabilir veya ilk günler tutar da hastalanınca diğer günler tutamaz. Bu hallerde ne yapılacağı, nasıl yapılacağı ilmihal kitaplarında vardır.
Soru : Bir hastalık sebebiyle iğne yapılınca oruç bozulur mu?
Cevap : Evet bozulur, kaza gerekir. Oruç bu şekilde bozulduktan sonra yiyip içmek, kefareti gerektirmez.
ıÜüSoru : İşyerinde iş gereği toz oluyor, ayrıca sigara içen de oluyor. Bunlar orucuma zarar verir mi?
Cevap : Tozlu, dumanlı şey koklamak, başkasının içtiği sigara dumanı yahut tütsülerin dumanını çekmek orucu bozar. Fakat ağzından veya burnundan boğazına toz, duman kaçarsa, başkalarının içtiği sigaranın dumanından sakınmak mümkün olmazsa, oruç bozulmuş olmaz. Unlu işlerde çalışanın sakındığı halde, ağzına burnuna giren un tozları orucu bozmaz. Kömür işinde çalışan kimsenin ağzına, burnuna kömür tozu girse, orucu bozulmuş olmaz. Çünkü bundan sakınma imkanı yoktur.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.