"Hayatta uzatmaları yaşıyorum"

"Her gece içkili yerlerden çalmaktan, 1 günü 2 gibi yaşıyorum. Onun için ben 61 değil 122 yaşındayım"

FARUK DEMİR
1971 yılında ilk 45'liği "Kavga"yı çıkaran ve ardından da 1983'te yeğenleri Gökhan ve Burhan Şeşen ile beraber Grup Gündoğarken'i kuran İlhan Şeşen, rol aldığı televizyon dizileri ile de adından söz ettirdi. Müzik piyasasına 200'den fazla şarkı armağan etmiş bir isim olarak bundan duyduğu mutluluğu ifade eden Şeşen, geçirdiği sağlık rahatsızlıklarından dolayı artık uzatmaları yaşadığını düşünüyor.
Yazın bir sağlık sorunu yaşadınız, stent takıldı sanıyorum. Sohbetimize onunla başlayalım.
Yazın Bodrum'da düştüm, mermer merdivene kafamı vurdum. Ciddi bir beyin travması yaşadım. Arkasından kalp krizine neden olmadan engellenen bir damar tıkanıklığı ve stent olayı. Kalpte bir hasar yok. Böyle giderse bir küçük by-pass gerekecek herhalde. Aslında ölmek umrumda değil. Ölmeyeceğim mi diyeceğim? Bir şekilde bu dünyadan göç olacağı için kafama takmıyorum.
Ama 20 yıl önce, gençken böyle düşünemiyor insan öyle değil mi?
Ben gençliğimden beri böyle düşünüyorum. Hatta ben uzatmaları yaşadığımı söylüyorum dostlara, öyle hissediyorum. Her gece içkili yerlerde çalmaktan, bizim meslekte 1 gün aslında 2 gün gibi yaşanıyor. O yüzden ben 61 yaşındayım ama aslında 122 yaşındayım. Mesela şarkının ne zaman geleceği belli değil o geldiğinde ona iyi davranmak zorundasın. Gece 4'te kapını çalabilir, o yüzden gecen gündüzün yok. Aslında ilham davet etmeden gelmeyen bir şey. Bir şarkıyı ilham gelmeden yapmak olmaz. Zaman zaman şarkı yapamayınca Tanrı'ya yalvarmışımdır. Birdenbire penceremin önünden geçen bir martı ilham olarak pencereden içeriye girmiştir.
DAVETSİZ GELMEZ
Çok güzel şarkılarınız var. Hepsini ilham geldiğinde mi yaptınız?

Evet, onsuz olmuyor. İlham, kişinin yaptığı işe göre geliyor. Daima bir cümle olarak geliyor.
Ruh, karakter, kalp, hissiyat ve de asalet olmalı ki gelsin. Durduk yerde gelmez.
Davetsiz gelmediği gibi, davet edildiği gibi de gelmez. Bekleyeceksin çağırdığın yere gelir, oradan ayrılmayacaksın. Ben şarkı yapabiliyorum, yayınlanmış 200'e yakın şarkım var. Hepsinin söz ve müziği bana ait. Ama baktığın zaman da 61 senelik ömürde 200 şarkı nedir. Demek ki bazen geldiğini anlamamışım.
2002-2003 yıllarından beri dostane bir ilişkimiz var. Abi-kardeş gibiyiz ama aynı yaşta görünüyoruz. Benim saç rengimde bir sıkıntı var yalnız. Benim hakikaten tanımaktan mutlu olduğum, frekansımın bu kadar tuttuğu ve hayata aynı pencereden bakabilmekten mutlu olduğum bir ağabeyimsin.
Evet, aynı yerde buluşuyoruz. Çünkü kanunu, düzeni, yasaları kabul ediyoruz.
Çok güzel şarkılar yaptınız, önce grup olarak. Sonra oyunculuğa adım attınız. Sizin Türkçe'yi iyi konuşmanız önemliydi.
Hukuk eğitiminden kaynaklanıyor.
Reklam seslendirmeleriniz de var sanırım. Çalıştınız mı yoksa doğal bir yetenek mi?
Çalışmaya mecburduk, çünkü bizim hocalarımız çok önemi hocalardı. Onlarla birlikte olduktan sonra onlar gibi olmamak saçma olurdu. Hüseyin Nail Kubalı, Orhan Altıkaşlı, İlhan Postacıoğlu gibi isimler. Daha da birçok hoca. Bunlar öyle hoş adamlardı ki. Bir de onların şöyle bir vasfı vardı, biz onların derslerini dinlerken aslında bir şov izliyorduk. Onlarla yetiştik. Bir de ben Hukuk'u çok sevdim ve okulu 3 buçuk yılda bitirdim. Üstelik de puanım tutmadan beni bir şekilde aldılar okula. İstanbul Üniversitesi'nin Hukuk dendiğinde ilk akla geldiği zamanlardı.
Siz hiç hukuk alanında çalıştınız mı?
10 yıl avukatlık yaptım. İyi bir hukukçuydum ama kötü bir avukattım.
MESAM'da bu yönünüzden hiç bahsetmiyorsunuz. Peki telif hakları ile ilgili konuşursak Türkiye'de telif ne durumda?
Türkiye'de yasa aslında eser sahibini koruyor. Ama şundan çekiniyorum. Türkiye'de bir hakkı vurguluyorsun, sonra bu hakkı elinden alıyorlar. Telif yasası eser sahibinin haklarını korumaya yarayan bir yasa. Ama şu andaki uygulamalarda ihlal ediliyor. Sorun sadece uygulanmamasından kaynaklanmıyor. Telif haklarını uygulayacak kurumların üzerine düşeni tam olarak yerine getirmemesi de buna neden oluyor. Aslında telif haklarıyla ilgili tek bir kurum olmalı. Kanun hak tanımış gerçi ama birden fazla olan şeyler basiretli rekabete neden olur. Aynı amacı yerine getiren birden fazla kurum varsa bunlar doğal ve haklı olarak rekabet halindedirler. Bir yandan söylemek lazım, bu rekabet eser sahibinin lehinedir aslında.
Peki tümünü düşünürsek şu anda, Türkiye'de telif haklarının tümü alınıyor mu ya da yüzde kaçı alınıyor?
Yüzdesini bilemem ama net cevap vereyim, tümü alınmıyor. Tahminim, binde 1'i belki alınıyordur.
Binde bini alınabilir mi?
Zor ama binde 900'ü alınabilir. Hiçbir şeyde bu oranı yakalamak mümkün değildir. En iyi uygulayan ülkelerde bile kaçaklar oluyor. Ama bizdeki çok zor. Benim verdiğim oran da en iyi ihtimal.
Siz gelişmiş ülkeleri görmüş biri olarak, orada yaşayan bir sanatçı olsaydınız telif haklarından dolayı maddi dönüş farklı olur muydu?
Şunu söyleyeyim, parayla hiçbir alakam kalmadı. Dışarıda 1 şarkısı tutan insan parayla ilişkisini bitiriyor.
HAK TANINMIŞ
Parayla ilişkiyi bitirmekten kastınız?

Daha özgür ve daha çok üretmek demek. Kanun bize bir hak tanımış ama "Ben yanmazsam sen yanmazsan biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?" demiş ya dünyanın en büyük şairi Nazım. Şimdi açıkça söylüyorum: Devlet nasıl korumuş eser sahibini. Benim cebimde bir kağıt var ve ben vergiden muafım. Sadece kendi eserlerini seslendiren ben ve benim gibiler vergiden muaftır. Sadece kendi eserinden para kazananlar vergiden muaf. Kime verirsem vereyim, satayım o kazancım vergiye tabi değil. Sadece kendi eseriyle geçinen 1000 kişi yok Türkiye'de. Bunu söyleyince "telif kutsal" diyenlerin gözünde yaramaz çocuk oluyoruz ama bu hak tanınmış bize.
"Nazım Hikmet'in kötü bir taklidiyim"
Popüler müziğin dünü ile bugününü karşılaştırabilir misiniz?

Eskiden meşhur olmak zordu. Bir 45'lik yaptım mesela satmadı. Çünkü TRT denetiminden geçmedi. 1971'de Milliyet Gazetesi'nin müzik ilavesinden büyük bir röportajım çıkmıştı. Başlık da "Protest Müziğin Öncüsü İlhan." Öğrenci hareketlerini eleştiriyorum bir yüzünde, diğer yüzünde de detone olmuşum.
Peki bugün iyi bir yerde miyiz popta?
Sanat, özgün, halk derken birçok müzik türü hafif arabeske kaysa da güzel bir noktada buluştu. Hangi albümü alsan içinde hepsi var. Bu karışma güzel. Birileri çıkıp sanat müziğimiz, halk müziğimiz ölüyor diyor ama değil. Müziğin gideceği yer neresi ki? Onun kötülüğünden söz etmeye imkan yok. Ben dinliyor muyum? Bazı istisnalar dışında bugün yapılan müziği dinlemiyorum. Ama Türk olmaktan en çok Nazım'ı orijinalinden okuduğum için mutluyum, şanslıyım. Ondan etkilenmeyip yüreği çizilmeyen ruhu ezilmeyen bir adam olabilir mi? Ben Nazım okuyarak büyüdüm, onun kötü bir taklidiyim.
Kirli çıkımda erdemli şarkılar var
"Neler Oluyor Bize" her gün kullandığımız bir laf ama şarkının içinde çok farklı.

Öyle başlar, ana bana neler oluyor diye biter. Aslında öyledir. Bana neler oluyor demeden bize neler olduğunu bulamayız. Ben ikili ilişkilerden bahsediyorum, ama toplumsal algılayanlara da bir diyeceğim yok, şarkının içinde ironi var. Benim hareket noktam ikili ilişkiler. Erdemli biri olmanın ilk şartı hataları kabul etmektir. Kişi ben hatalıyım dediği anda erdem başlar. Benim kirli çıkımda erdemli şarkılarım vardır, hala da dururlar.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.