FARUK DEMİR
Türkiye'nin sesi kadar görüntüsüyle de iddialı şarkıcılarından biri olan Dilek Pınar ile akrabalığımız çalıştığımız müzik şirketinden geliyor. 2003'te başlayan müzik serüvenine 1 single ve 2 albüm sığdıran genç şarkıcı ile sizler için keyifli bir söyleşi yaptık. Türkiye'nin Christina Aguilera'sı olarak anılan ancak du durumdan pek rahatsız olan şarkıcının şimdilik en büyük isteği ise Türkiye'nin Dilek Pınar'ı olmak...
6 KARDEŞİZ
- Sizi tanımaya ailenizden başlayalım. Müzik, aileden mi geliyor?
Hayır, ben 6 kardeşin en küçüğüyüm ve ailemin müzikle tanışması benimle oldu. Aslen Bingöllüyüm ama İstanbul'da doğdum. Aşiret uzantılarımız da var.
- Eğitim aldınız mı peki?
Hayır, ailem müzik çalışmalarıma ilk etapta hoş bakmadığı için konservatuvara gidemedim. Zaten altyapım sağlamdı, ses ve sahne tamamdı. Ama kendini geliştirmek için özel şan ve repertuvar dersleri aldım, onlarla kendimi geliştirdiğime inanıyorum ama öğrenmenin de sonu yok. Bugün Ajda Hanım bile hala eğitim alır.
- Hangi türe ağırlık veriyorsun?
Asıl branşım Türk Sanat Müziği, eğitimim de o alanda oldu. Ama ben sanat müziği de okurum, halk müziği de. Albümlerime bakarsanız zaten hepsinin sentezi olduğunu görürsünüz. Yabancı müzik dışında her türlü müzik okuyorum. Belki ileride yabancı müzik ile ilgili çalışmalarım olur.
- Daha yaşınız da çok genç, yol da uzun.
Her zaman 'Ben zaten daha ne gördüm ki. Daha çok şey yaşayacağım' derim.
- Kaç albüm çıkardınız şimdiye kadar?
2003'te "Sen Kazandın", 2005'te "Nazar Değmesin", 2008'de "Randevu" olmak üzere 1 single, 2 albüm.
AİLE EĞİTİMİ ÇOK ÖNEMLİ
- Şarkı yazıyor musunuz?
Allah bana o yeteneği vermemiş. Ama herkes bir parça ekmek yesin diye düşünüyorum. Ben mesela yorumcuyum, kendi şarkılarımı kendim yapsaydım bestekarlar nereden beslenecekti?
- Ailede örnek olduğunuz insanlar oldu mu? Mesela benim müzik çalışmalarımdan sonra aileden konservatuvar okuyan çok oldu. Bizim okula aileden 5 kişi birden girdi.
İstek olsa da ses çok önemli. Ses olmayınca ne kadar isteseler de yapamazlar. Ailede eğitim olayı çok önemlidir. Ama sesinde iddialı olan yok o yüzden de konservatuvar yerine diğer fakültelerde eğitim alıyorlar. Demek ki bu bana has bir yetenekmiş. Benden sonraki nesil ne yapar bilmiyorum.
- Türk Sanat Müziği'nin hangi makamlarını seviyorsunuz?
Kürdili Hicazkar, Nihavend ve Segah benim en sevdiğim makamlardır.
- İzmir'e sık geliyor musunuz?
Programlar dahilinde Türkiye'nin birçok yerine gidiyoruz. Ama ben İzmir'i çok seviyorum, Konak, Karşıyaka, Kordonboyu... Ama kültür seviyesi olayı deği, insanlarının sıcaklığı cazip geliyor bana. Ben İstanbul'un Anadolu yakasında oturuyorum, Bağdat Caddesi'nde. İzmir'in insanlarını da Anadolu yakasındaki insanlara benzetiyorum. O yüzden de belki ileride İzmir'e yerleşebilirim. İzmir'e geldiğimde benim içime bir huzur, bir rahatlık doluyor. Deniz çok yerde var ama Ege Denizi, Körfez bir başka...
- Bundan sonraki hedefleriniz neler?
Bugüne kadar hep Dilek Pınar ismini benimsetmek için uğraştım. Bundan sonraki hedefim Dilek Pınar'ı bir marka haline getirmek. İyi albümler yaptım ama çok daha iyilerini yapmalıyım diye düşünüyorum. Tutmayan bir albüm maddi kayıpların yanı sıra manevi kayıplar da yaşatır insana. Çok büyük emek harcanıyor çünkü. O yüzden bundan sonra tam bir albüm değil de 5 parçalık, iki tane de versiyon yaparak 7 parçalık bir albüm hazırlamayı düşünüyorum.
EN FAZLA ÜÇ ŞARKIYA KLİP
- Şimdi herkesin gözdesi oldu bu tür albümler.
Evet, eskiye dönüş var sanki. Eskiden de plaklarda bir parça önde bir parça arkada olurdu. Aslında düşünürseniz bir albümde en fazla 3 şarkıya klip çekebiliyorsunuz, diğerleri çöpe gidiyor. Biraz daha etrafı gözleyip albümü ona göre yapmak istiyorum. Mesela ben 50 bin sattım ama o albümün hakkı 100 bindi.
- İnternet de büyük darbe vurdu sektöre.
İnternet korkulu rüyamız zaten. O kadar ucuza gidiyor ki emek... Dinleyicilerimiz eğer bizi gerçekten seviyorlarsa biraz emeğe saygı duymalılar.
- Ama onlar da bir yerde haklı, çünkü biraz pahalı sanki CD'ler.
Tabii onu da unutmamak gerek. 10-15 liralık albümler, insanın 3 günlük ekmek parası. Bedava indirmek varken neden o parayı oraya bağlayayım diyor insanlar.
- Size Türkiye'nin Christina Aguilera'sı diyorlar. Bu yakıştırma nereden geliyor?
50'li ve 60'lı yılların kıyafetleriyle bir konsept hazırladık kendimize, bizden sonra baktık ki Christina Aguilera da böyle bir şey yapmış. Yakıştırma oradan kaldı. Bir dönem de Scarlett Johansson'a ve Sibel Can'a benzettiler. Ama benim anlamadığım şu: O kadar emek veriyor Dilek Pınar, neden altta kalıyor? Türkiye'nin Christina Aguilera'sı, Scarlett'i oldum ama bir türlü Türkiye'nin Dilek Pınar'ı olamadım.
- Hoşlanmıyorsunuz yani bu durumdan.
Ben sanatçı olarak bunun negatifliğini yaşıyorum çünkü benzetildiğim insanlar öne çıkıyor burada. Ama ben de çok şey yapıyorum. Sahnede bir şov kızı gibiyim. Buna önem de veriyorum. "Şarkı, ses, fizik ve şov" olmadan olmaz.
- Dans da ediyor musunuz?
Evet, biraz oryantal, biraz Latin, biraz caz, biraz hiphop. 4'ünü birleştirince ortaya harika bir şov çıkıyor.
'Politika bana yalan geliyor'
- Hiç oyunculuk yaptınız mı?
Aslında birkaç teklif geldi ama olmadı. İleride ne olacak bilmiyorum ama TV'de yüzümü görebilirsiniz. Sunuculukla ilgili çalışmalarım olacak. Bence bir kadın sadece sanatçı kimliğiyle ortaya çıkmamalı, kendi başına ayakta durmalı. Sadece erkekler değil kadınlar da her meslekte başarılı oalbilir. Ben 1 sene sonra ticarete de atılabilirim. Birçok alanda birden boy göstermek isterim.
- Siyasete de atılabilir misiniz?
Neden olmasın... Zaten yeni bir oluşum için üstünkörü konuşmalar oldu ama henüz düşünmüyorum. Politika bana biraz yalan geliyor.
- Yalan değil de zor iştir.
'Memleketime okul ve cami yaptırmak en büyük isteğim'
- Bingöllüyüm dediniz. Memleketinize de gidiyor musunuz?
Karlıova'da bir evimiz var. Annem orayı seviyor ve her yaz gidiyor. O yüzden ben de kazandığım parayı annem için harcayarak orada bir ev aldım. Babamı kaybettim, benim her şeyim annem. Önce Allah sonra annem. Çok para kazanırsam da orada anemin ve babamın adına bir okul ve bir cami yaptırmak istiyorum.
- Babanız da hayatta mı?
Hayır. Onu küçük yaşta kaybettim. O yüzden ona karşı büyük bir özlemim var. Annemi de hem bir anne hem de bir baba olarak görüyorum.