ATV ekranlarında yayınlanan Bir Zamanlar Çukurova dizisinde Hakan Gümüşoğlu rolüyle izleyici karşısına çıkan İbrahim Çelikkol, önceki gün oğlu Ali ile birlikte menajerlik şirketine gitti. Tek kolundaki askı dikkat çeken Çelikkol, "Omuzda kas ezilmesi vardı, spor yaparken oldu. Biraz böyle kalacak, ciddi bir sorun yok" dedi.
Kolundaki sıkıntıya rağmen oğlunu kucağından indirmeyen oyuncu, 2017 yılında evlendiği Mihre Mutlu ile boşanacağı ve evleri ayırdığı yönünde çıkan haberlere "Maalesef yazılıyor bunlar, çocuğun yanında konuşmayalım. Öyle ev ayırma falan yok, olur mu öyle bir şey" dedi.
Bu sezon atv'de yayınlanan 'Bir Zamanlar Çukurova' dizisine katılan İbrahim Çelikkol, hayatındaki seçimleri ve doğayla ilişkisini Esquire dergisine anlattı.
Dizinin dördüncü sezonuna üçüncü başkarakter olarak girerken endişelendiğiniz oldu mu? Sizi bu projeye çeken neydi?
Benim için başkarakter; senaryoya ve dizinin içindeki bütün karakterlere can veren yapım, onları yaşatan yönetmen ve var olan ekiptir. Endişe hayatın içindeki heyecandır. Neler yaşayacağını tahmin etmektense ne yapabileceğini görmek asıl olandır.
SOKAKTA BÜYÜDÜM
Modelliğe ve oyunculuğa başlama hikayeniz 'keşfedilme' ile başlıyor. Siz bu tesadüfler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sizce de hayat tesadüflerden ibaret değil mi? Ki tesadüf dediğiniz gerçeğin ta kendisi aslında. Öyle ki sizi hayatın içine sokuyor ve orada tutunmanız için size bir şans veriyor. Benim yaşadığım hissiyatsa sanırım arkamdaki babam, annelerimizin duası ve kalbim oldu.
Mutlu bir anınızı sorsam, çocukluktan hangi kare gelir aklınıza?
Ben çocukluğumla ve büyüdüğüm yerle ilgili hâlâ kendimi çok şanslı hissediyorum. Tamamen gerçek, hayatla, insanlarla iç içe bir çocukluktu benimki. Sokakta büyüdüm diyebiliriz. Bozuk paraları dizip kule yapardık, lunaparka giderdik, kayığa binerdik; yani neşeyle geçen bir çocukluk var hafızamda.
Basketboldan vazgeçmek, modellikten vazgeçmek, hatta bir dönem oyunculuktan vazgeçmek... Bu kararlardan pişmanlık duyduğunuz oldu mu?
Günün sonunda, tercihlerim doğru ya da yanlış olsun, hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Benim algıma göre hayat tamamen deneyimlerden ibaret. Tercihlerimizin değişmesi de bizi daha farklı deneyimlere yönlendiriyor ve sonuca baktığımızda bu ruhumuzun zenginliğini ortaya koyuyor. Basketbolun hayatımdan çıkmasından bahsedecek olursak, bu koşullar sonucu bir mecburiyetti aslında ama yine de bugün baktığımda hiç pişman değilim.
Spot ışıklarından doğaya sığınan bir yanınız var...
Mesleğim farklı olsa da tercih ettiğim yaşam biçimi aynı olurdu. Bir şeylerden kaçmak söylemi yerine kendimi huzurlu ve kendim hissettiğim şekilde yaşıyorum demek daha doğru. Şehir hayatının enerjisinin de yeri ayrı ama bu doyuma ara ara şehirde vakit geçirerek de ulaşabiliyorum. Hayatımın genelini sakin, doğayla, hayvanlarla geçirmeyi tercih ediyorum.
Set dışındaki zamanlarınızda neler yaparsınız?
Erken başlanan güne bayılırım, önce bunu söyleyeyim. Hatta günün ilk ışıklarında tempolu açık hava yürüyüşü beni çok motive eder. Sonra duş, hafif bir kahvaltı ve yarım saatlik kısacık bir uyku molası. Sonrasında evimde vakit geçirmeyi seviyorum. Şömineyi yakıp biraz bahçeyle ilgilenebilirim. Gün içinde köpeğimi dolaştırmaya mutlaka çıkarım. Yakın dostlarımla birer fincan kahve derken gün benzer şekilde akar gider.
Bu mesleğin size çekici gelen yanı nedir?
Oyunculuk aynı bedende binlerce karakteri yaşatabilmek aslında. Öyle ki bazen hangisi gerçek karıştırabiliyorsunuz. Her birinden birer küçük anı, bir kırıntı kalıyor hafızanızda. Mesleğimi seviyorum. Değişik bir sürü hikayeyi barındırmasını, hayatın her koşuluna ait olmasını seviyorum. Kendi karakterimle de örtüşen bir işim olduğu için herkese, her duruma yargısız bir kabullenişle bakabiliyorum.