Şüphe yok ki, mutfak kültürün aynası. Kültürü belirleyen de bir toplumun üretim tarzı ve bu eksen üzerine oturtulan kurumsallaşmış ilişkilerin bütünü. Ülkemizde en yaygın kültür, göçebe kültürü. Göçebe kültürünün denizlerimizin üzerindeki etkisini ise hepimiz biliyoruz.
32 YILLIK GELENEK
Bugün; balığın, kalamarın, ahtapotun, karidesin en tazesini ve doğalını kullanan Çeşme'nin Alaçatı'nın göz bebeği Ferdi Baba Balık Restoran'dayız. Burası, gözünüzü ufka, gönlünüzü denizin derinliklerine kaptırdığınız yerde hem bildiğiniz geleneksel tatları, hem de daha önce hiç karşılaşmadığınız Ege'nin farklı harmanlanmış lezzetleriyle fark yaratan bir mekan. Ferdi Baba Restoran, 1981'de Ferdi Kabak tarafından Çeşme Aya Yorgi Koyu'nda küçük bir işletme olarak balık pişirme serüvenine başlamış. 1986'da Arif Kabak, 1990'da da Murat Kabak katılmış. 1996'da Aya Yorgi'den Çeşme Dalyan'a, 2000'de de lezzetlerini Şifne'ye taşıyarak yoluna devam eden mekan 2010'da ise müşterilerine daha kaliteli hizmet vermek amacıyla Alaçatı Port'u açmış. Burası yazın 500 metrekare toplam alanda 50 kişilik ekibiyle aynı anda 250 kişiye hizmet veriyor. Kış sezonunda ise 250 metrekare kapalı alanda 25 kişilik ekiple aynı anda 150 kişiye hizmet sunuyor. Port Alaçatı'da daha iyi hizmet vermek için müşterilerini daha konforlu huzurlu kılmak lezzetlerine lezzet katmak için tadilat yapıldı. Mutfak yenilendi, salonda tavan yükselmiş daha refah yenilenen yüzüyle müşterilerine kaliteli hizmet sunmaya devam ediyorlar. Halen Çeşme Marina, Port Alaçatı ve Köyiçi Alaçatı'da 3 şubesiyle hizmet vermeye devam etmektedir. 5 yaşından beri sektörün içinde olduğunu söyleyen mekAnın sahibi ve işletmecisi Murat Kabak, "İlk günkü değerlerimizden hiçbir şey kaybetmeden hizmet veriyoruz. Farkımız güler yüz, doğru ve iyi hizmet. Bunlar olunca başarı kendiliğinden geliyor" diyor.
BENDEN TAM NOT
Benim bir deniz ürünleri restoranında beklediklerim şunlar: Mezeler yalın olsun, yavan olmasın. Deniz ürünlerini doğal olarak tadabileyim, önüme dondurulmuş gelmesin. Pişirirken dikkat edilsin. Eğer sos ve garnitürleri yemeğe dengeyi ve doğal tadı bozmadan ek boyut ekleyecekse ne ala. Ferdi Baba'da da ilk izlenimim olumlu. Sıcak ve samimi bir ortam. Güler yüzlü karşılama ve abartıya kaçmayan servis. Soğuk mezeler gerçek lezzetinde. Zeytinyağlılar annemizin yaptığı gibi doğal ve gerçek. Ege'nin enfes otlarından harika bir sosla hazırlanmış ot tabağı, sadece meközel olan 'Ferdi ezme', kalamar tava, ızgara ve dolması, midye lokumu, deniz kalbi (enginarlı karides sosla yapılan), balık kavurma, yoğurtlu balık kebabı, tatlılardan bal badem, katmer ve dondurma enfes. Mutlaka tadın derim.
HEPSİ DOĞAL ÜRÜN
Murat Kabak, tam bu noktada, dışarıdan hiçbir ürün kullanmadıklarını, süt ve süt ürünleri hariç kullandıkları ürünlerin tamamının (zeytin ve zeytinyağı dahil) kendilerine ait olduğunu, deniz ürünlerini kıştan kendilerinin topladığını, hiçbir ithal ürün kullanmadıklarını söylüyor.
SINDIRGI'NIN YARIM ASIRLIK ÇINARI AŞÇI KAYA
Bugün bir anıyı, bir tarihi yazıyorum. Memleketimin, Sındırgı'nın simgesi olan ve 1969'dan bu yana hizmet veren yarım asırlık çınar Aşçı Kaya Lokantası'nı... Çocukluğumun, öğrencilik yıllarımın anılarında Aşçı Kaya'nın özel bir yeri var. Zira o yıllarda Aşçı Kaya'da yemek yemek bizim için ayrıcalıktı, lükstü. Aşçı Kaya'da yemek yediğimiz gün kendimizi şanslı hissederdik. Keyfimize, mutluluğumuza diyecek olmazdı. Öğrencilik yıllarımızda paramızın olmadığı günler önünden geçer, o yemek kokusunu alır mutlu olurduk. 30 yıl sonra bu yazıyı yazarken de o kokuyu hatırlıyorum.
USTALARIN USTASI
Nasıl ki her yerin kendisi ile anılan özdeşleşmiş simge mekanları vardır. İşte Aşçı Kaya da Sındırgı için öyle bir mekan. 1969'da başladığı aşçılık meleğini halen devam ettiren Mehmet Kaya'yı (Aşçı Kaya) 'ustaların ustası' olarak yad ediyorum. Rahmetli dayımın vasıtasıyla tanışmıştım kendisiyle. Geçenlerde memlekete annemi ziyarete gittiğimde, "Nerede yemek yemek istersin?" diye sordu. Ben de, "Tabii ki Aşçı Kaya" dedim ve ardından "Orasının bende özel anıları var" dedim. İkinci kuşaktan oğul Mehmet Kaya, sevgili eşi ile birlikte tezgahın başındaydı. Sağ olsun ilgilendi, bizleri mutlu etti. Günde 15 çeşit yemek çıktığını söyledi. Kelle paça, işkembe, mercimek, ezogelin, tavuk suyu, tas kebabı, karnıyarık, musakka, ciğer, kuru fasulye, nohut ve pilav benim sayabildiklerim. Mekan lezzetlerinden hiçbir şey kaybetmemiş. Aşçı Kaya'ya gelip de kelle paça içmeden, kuru fasulye pilav yemeden olmaz, ikisi de muhteşemdi. Ama ben özellikle ciğere bayıldım. Eksperlik yaptığım yıllarda Türkiye'yi gezdim, Tekel'in Sosyal Tesis Müdürlüğü'nü yaptım, yıllardır restoran yazıyorum, inanın bu kadar güzel ciğeri hiçbir yerde yemedim.
HÖŞMERİM KEYFİ
Tatlı olarak memleketimizin meşhur tatlısı höşmerim, bir de kendilerinin yaptığı ve manda kaymağı ile servis edilen ekmek kadayıfının tadı damak çatlatan türdendi. Bu tatlıyı çok seven biri olarak bayıldım tadına. Memleketimin bir tarihini yaşatan, mutfak kültürünü devam ettiren, anlarımızda özel yeri olan Aşçı Kaya markasını markalaştıran sevgili Mehmet Kaya'ya teşekkür ediyor ve uzun ömürler diliyorum. Bayrağı taşıyan ikinci kuşak oğul Mehmet Kaya kardeşime de başarılar diliyorum.
SEZER ALTAN
