TRT sanatçısı İsmail Özkan Balıkesir'de bir öğretmen çocuğu olarak dünyaya geldi. Diş hekimliği fakültesini kazanıp babasını gururlandıran Özkan hayatını kendi musiki aşkı üzerine kurdu... Barış Manço'nun sunduğu 7'den 77'ye programına katıldığı günden itibaren ses sanatçısı olmayı hayal ettiğini söyleyen Özkan. "Ben müzik yolunda yürümeye karar verdim bu yolun dikeni de çiçeği de kabulüm" diyen sanatçı, müziğin birleştirici gücünden faydalanarak 7'den 70e herkesin gönlünde yer edinmenin, kuşak çatışmasını ortadan kaldırmanın en büyük amaçlarından biri olduğunu dile getirdi. Özkan kendi seçtiği sanat yolunda yaşadıklarını anlattı...
YİNE AYNISINI YAPARDIM
■ Pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?
Tüm dünyayı etkisi altına alan bu salgın sebebiyle, izahı olmayan üzüntüler yaşadığımız aşikar. En çok etkilenen alanlardan biri de kültür-sanat oldu. Evlerde kaldığımız o süreçte insanın kendiyle olan mücadelesine de tanık olduk. Ancak müziğin şifalandırıcı gücüne inanan biri olarak diyebilirim ki bu sektör de aldığı yaraları teker teker saracaktır.
■ Hayata gözlerinizi Balıkesir'de açtınız. İstanbul'a uzanan yolculuğunuzda en büyük tecrübeniz ne oldu?
Aslına bakarsanız iki farklı coğrafyadan ziyade; şu zamana kadar şiarım, güzel düşünmek oldu. Zira her gün güzel geçmeyebilir ancak günün içinde muhakkak bir güzellik vardır.
■ Diş hekimliğini kazanmanıza rağmen İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarına girmişsiniz. Diş hekimliğini bıraktığınız için pişman mısınız?
Musiki benim çocuk yaşımda aklıma koyduğum bir ideal idi.
Barış Manço'nun 7'den 77'ye adlı programına katıldığım an, ileride büyük bir sanatçı olacağımı hayal etmiştim. Üstelik, kendimi bildim bileli şarkı söyleyen biriyim.
Çok başarılı bir öğrenciydim, ama musikiye olan sevdam ağır bastı ve onu seçtim. Bugün geriye dönme şansım olsa yine ayrı kararı verirdim.
■ Babanız Bayram Aslantaş Fizik öğretmeni. Ailenizin müziğe olan ilginize bakış açısı nasıldı?
Musikişinas bir ailede büyüdüm ben. Evimizde sürekli radyo açıktı ve o muazzam tınılar daha küçükken benim kulağımda yer etmeye başlamıştı. Bu yüzden kendimi hep şanslı addederim. Babam en nihayetinde bir öğretmendi ve tabiî ki de sınavlarda başarılı olmamı, sonrasında hangi mesleği seçeceğime karar vermem gerektiğini söylüyordu.
Sonuç olarak ben sınavlarda başarılı olmuş, Diş Hekimliğini kazanmıştım. Ancak tercihimi konservatuar eğitiminden yana kullandım. Tüm ailem de bu kararımı destekledi. Eğer sanatçı olacaksan 'Ahmet Özhan' gibi bir sanatçı ol dediler.
■ Biz sizi Alaturka müzik ile tanıdık. Sonrasında ise Kıyım'a merhaba dedik. Sizi bu türe yönlendiren ne oldu?
Kıyım şarkısı ile biz bir fark yaratmak istedik. Tarzımın dışına çıkarak;
Z kuşağının ilgisini çekebilmeyi istedik.
Çünkü benim müzik anlayışım tek bir tarzla sınırla değil. Müziğin birleştirici gücünden faydalanarak 7'den 70e herkesin gönlünde yer edinmek kuşak çatışmasını da ortadan kaldırmak en büyük amaçlarımdan biri.
■ Müzik yolculuğunuzda karşınıza engeller çıktı mı?
Yürüdüğüm yolda elbette ki zorluklarla karşılaştım. Ancak, sanatı hayatınızın merkezi haline getirdiğinizde, hayatı da sanat gibi yaşadığınızda bu zorluklara olan bakış açınız da değişiyor. Ben yaşadığım her şeyi, heybemde bir tecrübe olarak taşıyor ve yoluma öyle devam ediyorum.
■ Meslekte ensenizde kimin nefesini hissediyorsunuz?
Kendimin ve mücadelemin.
Şöyle ki henüz yola çıkmadan üstlendiğim misyonun farkındaydım.
Ulaşmak istediğim hedeflerim vardı. Ulaştığım her bir hedef de yeni bir hedefi beraberinde getirdi.
İnsanın hayallerine ulaşmasının yolu, kendini sürekli geliştirmesinden geçiyor. Ve ciddi bir emek gerekiyor. Ben de bu yüzden ensemde kendimin ve mücadelemin nefesini hissediyorum.
■ Aldığınız eğitimleri göz önünde bulundurduğunuzda, yarışma programlarına katılarak popülerlik elde edenler hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Yarışma programlarını daha çok popüler kültür bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Daha renkli bir dünya, göze çarpan bir ün ve parasal getiri ihtimali olan bir umudun eyleme dönüşmüş hâli de diyebiliriz. Ancak "devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak gerekir." Bir sanatçı olmak için de hayatı 'sanat gibi yaşamak' gerekir." Meseleye bu minvalde bakmak gerekiyor.
GARİP VE ESKİ DOSTLAR
■ Hayatınızı anlatan bir dizi çekiliyor olsa müziğinin ne olmasını isterdiniz Kanun virtüözü ve bestekar Göksel Baktagir'in 'Garip' isimli bir hicaz saz semaisi vardır. Gözlerimi kapatıp, kendimi o muazzam tınılara bıraktığımda, tüm yaşanmışlıklar gözümün önünde sahne sahne belirir. Vefa benim hayatımın sac ayaklarından biridir. O yüzden Eski Dostlar şarkısı da olabilir.
■ Müzik ile ilgilenen gençlere neler söylemek istersiniz?
Cesaret en önemli hikâye sanatta.
O yüzden cesur olmaları, donanımlı olmaları gerekir.