Bu kavramın temelinde, kent sakinlerinin günlük ihtiyaçlarını 15 dakikalık bir yürüyüş veya bisiklet yolculuğuyla karşılayabilmesi yer alıyor.
Konseptin fikir babası Kolombiya asıllı Fransız şehir bilimci Carlos Moreno'ya göre bu model, bir kentin yaşanabilirliğini belirleyen en güçlü ölçüt. Modelin hedefi; trafiği azaltmak, karbon ayak izini küçültmek, mahalle içi sosyal yaşamı canlandırmak ve bireyin zamandan tasarruf ederek daha yüksek yaşam kalitesine ulaşmasını sağlamak. Yüksek Şehir Plancısı Hüseyin Oflaz ve Mimar Emrullah Yedikardeş gibi uzmanlara göre, bu model Türkiye'de de uygulanabilir. Ancak bu dönüşüm sadece mimari değil; sosyal, ekonomik ve politik açılardan da bir zihniyet değişimi gerektiriyor.
"Artık yalnızca bir daire değil, aynı zamanda bir yaşam çevresi inşa ediyoruz. 15 Dakika modeli, mimarlığı estetik ve işlevselliğin ötesine taşıyor," diyor Yedikardeş. Oflaz'a göre, modelin başarısı mevcut yapı stoğunun akıllıca dönüştürülmesine bağlı: "İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük metropollerde dönüşümün odağı yeni alanlar değil, mevcut yapıların iyileştirilmesi olmalı. Öte yandan Eskişehir, Konya, Kayseri gibi yatay büyüyen kentler bu dönüşüm için daha uygun altyapıya sahip."
PANDEMİ SÜRECİ
COVID-19 salgını, evden çalışma alışkanlığını artırırken, insanların yaşadıkları mahalleye olan bağlılığını da güçlendirdi. Uzun ulaşım sürelerinden kaçınan bireyler, artık her ihtiyacını yakındaki alanlarda karşılayabileceği yaşam alanlarına yöneliyor. İklim krizi, artan ulaşım maliyetleri, zaman baskısı ve bireysel mutluluk arayışı, 15 Dakika Şehri modelinin önemini daha da artırıyor. Yedikardeş'e göre bu model, geleneksel kent yapısına bir dönüş niteliğinde: "Eskiden mahalleler birer küçük şehir gibiydi. Camisi, okulu, bakkalı, sosyalleşme alanları bir aradaydı. Ancak modern kentleşme ile bu yapı dağıldı, bölgeler işlevlere göre ayrıldı. Şimdi insan merkezli, kapsayıcı bir yapıya yeniden dönüyoruz." 15 Dakika Şehri modeline yönelik en çarpıcı örneklerden biri Suudi Arabistan'daki The Line projesi. Sıfır karbon emisyonu, araçsız ulaşım, doğaya yüzde 95 oranında alan bırakılması gibi özellikleriyle The Line, insan merkezli şehircilikte yeni bir sayfa açıyor. Ulaşım, 20 dakikalık bir tren hattı ile sağlanacak, sosyal donatılar ise 5 dakikalık yürüme mesafesinde olacak.
YENİ TANIM
MODERN şehircilik anlayışında "merkeze yakınlık" artık tek başına yeterli değil. Yeni değer ölçütü, yaşanılan mahallede yürüyerek erişilebilirlik ve yaşam kalitesidir. "Yakın olmak" artık sadece fiziki mesafe değil; hayatın tam içinde olmak anlamına geliyor. Bu yeni anlayış, gayrimenkul yatırımcısından şehir planlamacısına kadar herkesin odağını değiştiriyor

