PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ / ZAFER ŞAHİN
Darbeleri Araştırma Komisyonu Üyesi Selçuk Özdağ, geçtiğimiz hafta Güniz Sokak'taki evinde komisyona ifade veren 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. "Demirel'de 28 Şubat korkusu var" diyen Özdağ'a göre, her darbede şapkasını alıp giden Baba, darbelerin üzerine giden Recep Tayyip Erdoğan'a karşı gizli bir kıskançlık duyuyor.
"YARİ GÜZEL OLAN"
Bugüne kadar komisyona bilgi veren isimlerin tamamının, konu darbelerin dış bağlantısına geldiğinde sustuğunu anlatan Özdağ, "Yol üstünde bağı olanla, yari güzel olanın başı dertten kurtulmaz. Türkiye yol üstündeki güzel ülke. Darbelerin çıkış noktası büyümemizi istemeyen dış güçler" tespitinde bulunuyor.
"RUH HALİ NASIL?" - Komisyon 2 Mayıs'tan beri çalışıyor. Son olarak eski başbakanlardan Bülent Ulusu ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i dinlediniz. Özellikle Demirel'le ilgili gözlemlerinizi merak ediyorum. Nasıl bir ruh halindeydi kendisi?
Komisyona ifade verenlerin tamamının ruh hali birbirine benziyor aslında. Hepsi bir güvercin ürkekliğinde diyebilirim. Sayın Demirel'de de bunu gözlemledim. Bundan daha önemlisi 28 Şubat sürecinde yaptıkları nedeniyle bir korku içinde olduğunu da fark ettim. Kendisine 'Darbeler kötüdür diyorsunuz ama, 12 Mart'tan sonra başbakan, 12 Eylül'den sonra ise hem başbakan, hem cumhurbaşkanı oldunuz. Neden ordunun siyasete müdahalelerine set çekmediniz?' diye sordum. 'Her şeyin bir zamanı vardır sayın milletvekilim' dedi. İlginçtir, kendisinin yapamadığını yapan ve darbelerin üzerine giden Recep Tayyip Erdoğan'a karşı gizli bir kıskançlık duygusu içinde olduğunu gördüm. 4 saat boyunca yaptığı açıklamalar ve sorularımıza verdiği cevaplar bende bu hissi uyandırdı.
KORKUNUN NEDENİ - 28 Şubat'ta yaptığı ve bugün size göre korkmasına neden olan şeyler nedir?
Sayın Demirel 12 Mart ve 12 Eylül'de şapkayı alıp gitmiştir ama 28 Şubat'ta askerin şapkasını giymiştir. Cuntacılarla uzlaşmayı tercih etmiştir. Yüzüne de söyledim, 28 Şubat'ta o 'aman darbe olmasın' derken millet ezildi. Filler yukarıda tepişirken aşağıdaki çimenler mahvoldu. 'Ben kendi hesabımı gördüm' diyor ama 74 milyonun hesabını unutuyor. Başbakan olmayı, cumhurbaşkanı olmayı darbecilerden hesap sormak olarak algılıyor. Sadece 12 Eylül sonrasında 1 milyon insan cezaevine girdi, yüzlerce insan idama yollandı, on binlercesi işkencelerden geçti. İntihar etti denilenlerin tamamı içeride işkenceyle öldürülenlerdi. Sayın Demirel, her darbeden sonra yeniden geldi ama hesap sormayı hiç düşünmedi.
KAÇAMAK YANITLAR - Cevap vermediği, ya da kaçamak cevaplarla geçiştirdiği konular oldu mu hiç?
Oldu tabii. Sadece Demirel değil, Bülent Ulusu ve diğerleri de darbelerin dış bağlantılarını sorduğumuzda ya sessiz kaldılar, ya da kayda değer bir şey söylemediler. Demirel 'Ben böyle bir şeyi bilmiyorum dedi. Topu aydınlara ve askerlere attı, bu iki grubun darbe yapma hevesinde olduğunu, dış güçlerin buraya gelip müdahale etmesine gerek olmadığını söyledi. Bülent Ulusu ise bu sorumuza karşı sessiz kalmayı tercih etti. Zaten komisyona geldiğinde otosansür uyguladığını ve bazı sırların kendisiyle beraber mezara gideceğini söyledi.
- Hepsi 70-80 yaşlarındaki bu insanlar neden sırlarını mezara götürmeyi istiyor. Biraz garip bir durum değil mi bu?
Bunun iki nedeni var. Birincisi darbe döneminde kendi aralarında yaptıkları konuşmaların toplumda bir infial yaratacağını düşünüyorlar. İkincisi dış güçlerle bağlantılarının ortaya çıkmasından korkuyorlar. Benim kanaatim bu. DIŞ KAYNAKLI - Bu durumda siz darbelerde dış mihrakların rolü olduğuna kesin olarak inanıyorsunuz o zaman?
Efendim yol üzerinde bağı olanla, yari güzel olanın başı dertten kurtulmaz. Türkiye'de ordu içinde cuntacılık faaliyetlerinin hız kazanması 1950'lerde NATO'ya girmemizle başlar. Ya ordu içindeki bir grup NATO'ya karşıdır, ya da NATO'nun kendisi Türkiye'de karışıklık çıksın istemiş olabilir.
Türkiye jeo-stratejik olarak çok önemli konumda... Enerji geçiş koridoru üzerinde. Çok açık ifade edilmez ama birçok lider için dünyanın başkenti İstanbul'dur. Bu topraklarda tarihin hiçbir döneminde orta ölçekli bir devlet yaşamadı. İmparatorluklar yıkıldı, 623 yıllık Osmanlı bile zayıflayınca yok oldu. Eğer askeriniz ve ekonominiz büyümezse bu coğrafyada ayakta kalamazsınız. Türkiye'yi yıkamadılar ama darbelerle zayıflattılar. Bölgesel ve küresel aktör olmasına izin vermediler.
MAĞDURLAR VAR - Türkiye tarihi aynı zamanda bir darbeler tarihi. 27 Mayıs'tan bugüne darbeler sonucu hakları gasp edilmiş çok sayıda insan var. Bunların mağduriyetleri nasıl giderilecek?
Bu çok ciddi bir sorun. Sağdan, soldan yüz binlerce insan mağdur oldu. Başbakanlar, Meclis Başkanları, bakanlar, milletvekilleri, sağdan-soldan gencecik fidanlar yargılandı, asıldı. Bu Meclis'in 27 Mayıs'tan itibaren askeri mahkemeler tarafından verilmiş siyasi kararların tamamını yok hükmünde sayacak bir düzenleme yapması gerekiyor. Çünkü askeri mahkemelerde yargılanan insanlar kendilerini oraya tıkan irade öyle isteği için o cezaları aldı. 12 Eylül'de bizzat şahit olduğumuz olaylar var. Sağcı ve solcu gençlerin suçu olmasa bile cezalandırılacağı içeri girdiğiniz anda size söyleniyordu. Hukukla, adaletle hiçbir ilişkisi olmayan, emir komuta zinciri içinde verilmiş kararlardı. Hala 30 yıldır içerde olan, müebbet hapis ve idam cezaları almış insanlar var. Kimse çocuklarına böyle bir miras bırakmak istemez. Bu insanların mağduriyetini gidermek bizim boynumuzun borcu.
30 YILLIK CEZA - Cezaevlerinde 12 Eylül öncesinde işledikleri suçlardan dolayı hala tutuklu olan kaç kişi var?
Sağ ve sol görüşlü 400-500 kişi var diye tahmin ediyorum. Burada mesele şu: 27 Mayıs ve 12 Mart darbelerinden sonra af çıkarıldı. 12 Eylül'den sonra ise af çıkarılmadı, sadece 1991'de ve 2001'de infaz yasası değiştirildi. Adam 12 yıl yattıktan sonra infaz yasasındaki değişiklikle 1991'de içerden çıkmış. Kamu haklarından yasaklı. Ticaret yapmaktan başka seçeneği yok, çeki karşılıksız çıkıyor hemen içeri alınıyor. Çünkü şartlı tahliyesi yanıyor. Aynı şekilde bir trafik suçu işlediği için yeniden cezaevine giren ve 30 yıldır içerde olan insanlar var.
"HALUK KIRCI SUÇSUZ" DEMİYORUM - Kamuoyunda Bahçelievler Katliamı olarak bilinen 7 TİP'li gencin öldürüldüğü olayın sanıklarından Haluk Kırcı ve iki arkadaşı da hala hapiste. Böyle bir düzenleme onların da cezaevinden çıkmasına yol açmayacak mı?
Meseleye Haluk Kırcı ya da sağ-sol davası diye bakmamak lazım. 12 Eylül'den sonra içeri tıkılan insanlara 'eşit suça eşit ceza' ilkesi uygulanmadı. Sol görüşlü bir kişi 8 askeri öldürdü, 12 yıl yattı ve çıktı. Bahçelievler'de 7 vatandaşımızı öldürenlerden biri 27, diğeri 24 yıldır içerde. Sol görüşlüler vatana ihanetten, sağ görüşlüler örgüt suçundan yargılandı. Vatana ihanetten yargılananlar infaz yasasındaki değişiklikten yararlanıp çıktı, sağ görüşlülere ise bu hak tanınmadı. Ben bunlar adam öldürmedi, ceza almasınlar demiyorum. Ama biri 12 yıl, diğeri 27 yıl yatmamalı.
CHP'NİN TUTUMU - Sanıyorum bu konuda bir kanun teklif hazırlayacaksınız. CHP buna destek verir mi sizce?
Ben buradan CHP'li milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum. Gelin infaz yasasını değiştirelim. Ortada sağ-sol meselesinden farklı olarak hukuki bir cinayet var. Sol görüşlü Tahir Canan da 30 yıldır içerde. Bu düzenleme ile infazları yanan 400-500 tutuklu özgürlüklerine kavuşacak. Yani bu Haluk Kırcı ve arkadaşlarını kurtarmak için planlanan bir çalışma değil.
"MUHSİN YAZICIOĞLU ÖLDÜRÜLDÜ"
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile uzun yıllar birlikte siyaset yaptık. Ben Türk yargısına inanıyor ve güveniyorum. Gerek Cumhurbaşkanımız, gerekse de Başbakanımız bu olayla yakından ilgileniyor. Eninde sonunda ölümü üzerindeki sis perdesi ortadan kaldırılacak. Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldürüldüğü düşüncesindeyim. Bu konuda bildiğim her şeyi Malatya'da özel yetkili savcıya anlattım. Her ne kadar yüzde 1.5 oy olan bir partinin lideri de olsa o bu ülke için çok önemli bir siyasi figürdü. Demokrasiye inanmayan güçler tarafından uygulamaya konulan bir planın kurbanı oldu.
İDAMLA YARGILANDI
- 1958'de Kırıkkale'de doğdu
- 1975-80 döneminde Manisa Ülkü Ocakları başkanlığı yaptı.
- 12 Eylül darbesinden sonra tutuklandı, idamla yargılandı.
- 6.5 yıl boyunca İzmir Buca ve Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde yattı.
- O dönemde avukatlığını yapan Bülent Arınç ile yolları 2011 yılında AK Parti'de kesişti.
- Hapisten çıktıktan sonra MÇP ve BBP'de siyaset yaptı.
- Muğla Üniversitesi'nde çalıştığı dönemde 3 kez çeşitli gerekçelerle atıldı, hukuk mücadelesini kazanarak okula dönmeyi başardı.
- 2011 yılında AK Parti'den Manisa Milletvekili seçildi.
- 12 Eylül 2010 referandumunda Bağımsız Ülkücüler Hareketi'nin liderliğini yaptı.
- Aktif olarak atletizm, basketbol ve futbolla ilgilendi.
- Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an Kursu öğreticiliğinden emekli olan Huriye Özdağ ile evli. İki çocuk babası.
