KONUK YAZAR BÜLENT ERANDAÇ YAZDI
Futbol sadece futbol değildir.
Günümüzde spor, teknoloji, siyaset ve ekonomin aşırı içiçeliğinin en iyi örneklerinden birini teşkil eden futbolu artık hiç kimse 'sadece bir oyun' olarak görmüyor.
Derin ABD-İngiltere- Avrupa'nın organize ettiği küreselleşmeyle birlikte spor-politika-ekonomi üçgeninde giderek artan karşılıklı bağımlılık, hatta herhangi bir kültürel olguda bile olmadığı kadar siyaseti etkileyebilmesi ve siyaset için kullanılabilirliğini beraberinde getirdi.
Yabancı istihbarat servisleri, halklarda ayaklanmalar başlatabilen bir kültürel-sportif olgu olarak futbol, spor-politika-ekonomi üçgenindeki ulusal, bölgesel ve uluslararası etkileriyle muhakkak ama muhakkak devrede bulunmaktadır.
Futbolun küresel etkisi ve toplumları derinden etkileyen özelliklerini değerlendiren Derin ABD'nin CIA istihbarat servisi, hedef seçtiği ülkelerde kontrollü kaos yaratma, iktidar değiştirme, darbe yaptırma mekaniğinde kullanır durumda.
Bugün CIA istihbarat ajanları ve etki ajanları tribünlerde de taraftarların farklı el işaretleriyle siyasi konumlarını gösterdikleri alanlara çevirmekte uzmandır.
Hatırlayalım. Sivil ve askeri oligarşi (Cunta), 28 Şubat döneminde tribünlerı 'Türkiye laiktir, laik kalacak' sloganlarıyla harekete geçirmiş, rahmetli Necmettin Erbakan hükümetini devirmişti.
Ne tesadüf. Asrın felaketi depremin yaralarını devlet-millet el ele sararken etki ajanlarının operasyonlarıyla, tribünler siyasete alet edildi, siyaset hesaplarını spor üzerinden görme mekaniği çalıştırıldı.
Yas gününde yas tutmak yerine, çirkin bir siyasete payanda olanları en şiddetli şekilde kınadığımızı tarih ve millet huzurunda tekrar beyan ederiz.
14 Mayıs seçimlerine Başkan Erdoğan, Milli Takım ile giriyor.
Karşısına Kemal Kılıçdaroğlu- Avrupa Karması çıkarıldı.
14 Mayıs seçimleri sadece Türkiye'yi kimin yöneteceğini değil, nasıl yönetileceğini, ekonomisinin nereye gideceğini, Ukrayna ve Orta Doğu'daki çatışmalarda Türkiye'nin oynayacağı rolü ve Erdoğan'ın ilmek ilmek ördüğü, yeni bir dünya paradigması olacak Türk Devletler Birliği'nin kaderini de belirleyecek.
YENİ TÜRKİYE RUHU
Bilindiği gibi milli lider Başkan Erdoğan-Türkiye, 20 yıldır ülke olarak insanlığın sesi ve vicdanı oldu. Sessiz çoğunluğun sesini gür bir şekilde bütün uluslararası platformlarda dile getirdi. Bütün adaletsizliklere din, dil ve ırk ayırımı yapmadan dikkat çekti.
Suriyeli sığınmacılardan Myanmar'da yaşanan insanlık dışı muamelelere, Filistinli Müslümanların yaşadığı dramdan ve zulümden Yeni Zelanda'da yaşananlara, Batı'da zuhur eden İslam karşıtlığından, aşırılıktan ve göçmen karşıtlığından Afrika'da yaşananlara kadar her meseleye hep insani bir perspektiften yaklaştı.
Sürekli adil olmayı, adaletli davranmayı gözetti ve eşitsizlikleri gündeme getirerek Türk devletlerinin ve Müslüman dünyanın, küresel sistemin vicdanı olarak hareket etti.
İç siyaset açısından bakarsak, Kılıçdaroğlu yakın tarihimizin en ağır hakaret ve suçlama ifadelerini kullanan siyasetçisi. Yıkıcı ve tehdit dolu bir dili var. Tutarsız.
Gizlemeye çalışsa da CHP rövanşizmini içinde yaşatıyor.
Yanına eklenen isimlerle muhafazakâr-dindar-demokrat insanlarımıza sahte yaklaşım içinde. Başkan Erdoğan'ın başardığı ülkemizin yaşadığı büyük dönüşümü geri döndürme ruhu içinde.
Başında bulunduğu CHP'nin "halktan kopuk, baskıcı" olduğu tarihi bir gerçek. Anlamlı bir atasözümüz var. Kırk yıllı yanı, olur mu kanı.
Dış siyaset açısından bakarsak, ABD-AVRUPA-NATO-
IMF reçeteleri ile göreve getirilmek istendiğini hem yabancı elçiler ile yaptıkları açık-gizli görüşmelerden hem de altılı koalisyon metinlerinden çok iyi görmekteyiz.
Velev ki göreve getirildi, FETÖ ve PKK ile mücadeleyi yürütebilir mi?
Derin ABD'nin aparatı PKK-YPG'yi tehdit olarak görmeyen ve HDP ile operasyonları durdurmakta anlaşabilen Kılıçdaroğlu, ülkemizin bütünlüğünü koruyabilir mi?
Milli lider Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni Müslüman dünya ile takviye etmeyi haykırırken, Küreselci Çete'nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Konsey'in çetesi olan ABD-İngiltere-Fransa'ya tek bir laf edebilir mi? HAYIR.
SONUÇ ERDOĞAN-MİLLİ Takım, yeni dünya düzeninde Türkiye'yi bölgesel güç-küresel aktör yapıyor. Türkiye'ye bakınız; nerelerden nerelere geldi. Kendi askeri operasyonunu kendi imkanlarıyla icra edebilen, kendi savunma sanayii mimarisini inşa eden bir güce dönüştü.
Kemal Kılıçdaroğlu- Avrupa Karması, maçı kazandığı taktirde maalesef Türkiyemizin, ABD'ye, Avrupa'ya, NATO'ya, IMF'ye adım adım teslim edilme tehlikesi karşımıza çıkacaktır. ERDOĞAN-MİLLİ Takım'ın Avrupa Karması'nı devirmesine az kaldı.