İmdada mübarek Ramazan yetişti

Dünyayı kasıp kavuran korona virüs salgını ülkemizde de maalesef etkisini gösterdi. Mübarek üç ayların manevi atmosferinde camilerimizde toplu olarak cuma namazlarımızı kılamadık. Cemaatle namaz kılmanın huzurunu yaşayamadık. Ancak hayatta her şeyin olduğu gibi bunun da bir imtihan vesilesi olduğunu unutmamak gerekir. Bazı şer gibi görünen olayların ardında hayır olabileceğini de unutmamalıyız.

ELBETTE SAĞLIĞIMIZ İÇİN
Evet böyle sıkıntılı ve zor bir süreçte imdadımıza 11 ayın sultanı mübarek ramazan ayı yetişip hasret acısıyla yanan yüreklerimize adeta su serpti. Bu mübarek ayda da maalesef yine toplu halde bulunamayacağız. İftar sofralarımızın ardından birlik ve beraberliğin simgesi olan teravih namazlarımızı da camilerde kılamayacağız. Bütün bunlar elbette bizim sağlığımız için fetva makamı tarafından alınan kararlardır. Çünkü ortada çok ciddi bir salgın var. İnsanın kendini bile bile tehlikeye atması günümüz yasalarına olduğu kadar İslam dinine de aykırıdır. Asrı saadette de salgınla ilgili alınan önlemler olduğunu biliyoruz. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) kendi döneminde de bulaşıcı hastalıklara karşı karantina uygulamıştır. Bulaşıcı hastalığın olduğu bölgeye giriş ve çıkışı yasaklamıştır. Hatta bu konuda Hz.Ömer (r.a.), Şam'a yaptığı bir sefer sırasında veba olduğunu görünce oraya girmekten geri durmuştur. Kendisine, 'Allah'ın kaderinden kaçıyor musun' denildiğinde, 'Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine sığınıyorum" diyerek o bölgeye karantina uygulamıştır. Ancak virüs salgını nedeniyle yapılan karantina oruç tutmamıza engel değildir. Sağlıklı olan her mümin oruç tutmalı ve bu ibadeti mümkünse kazaya bırakmamalıdır. Zaten bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı gerekli bilgilendirme ve açıklamaları günler öncesinden yaptı.

RAMAZAN BEREKETTİR
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Medine'ye hicret ettikten 18 ay sonra "Ramazan ayı, insanlara yol göstermek, doğrunun ve hakkı bâtıldan ayırmanın açık delilleri olmak üzere Kur'ân'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa onda oruç tutsun."[Bakara/185) ayeti nazil olmuştur. Bu ilahi emrin ardından Peygamberimiz (s.a.s) de Mescid-i Nebevî'nin minberine çıkarak ümmetine "Mübarek Ramazan ayına kavuştunuz. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennetin kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve azgın şeytanlar bağlanır." diye seslenmiştir. Öyleyse bizler de bu sıkıntılı günlerde imdadımıza yetişen ve manevi hayatımızda özel bir yeri olan ramazan ayının kıymetini bilmeliyiz. Çünkü ramazan, sabır, şükür, tövbe ve tefekkür ayıdır. Ramazan, bin aydan daha hayırlı Kadir gecesini içinde saklayan en şerefli aydır. Ramazan ibadettir, berekettir, mağfirettir. Ramazan taattir, hayır ve hasenattır. Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre, Ramazan ayının ilk gecesi olunca, bir melek "Ey iyilik isteyen! İbadete ve kulluğa gel! Ey kötülük isteyen! Günahlarından vazgeç!" diye seslenir.

KUR'ANI ANLAYALIM
Gelin bizler de bu sese kulak verelim. Kötülükten ve günahlardan vazgeçip iyiliğe koşalım. Her ne kadar birlikte ibadet edemiyorsak bile kardeşlik ayı ramazanda dayanışma ve paylaşma içinde olalım. Evde kaldığımız bu süre içinde Kur'ân-ı Kerimi okumaya ve anlamaya her zamankinden daha fazla vakit ayıralım. Yıpranan gönül ve zihin dünyamızı Kur'ân'ın nuruyla tamir edelim. Oruçlarımızı şuurla tutalım. Yalnız midemize değil dilimize, elimize, gözümüze, gönlümüze velhasıl bütün uzuvlarımıza bizleri tüm kötülüklerden koruyan bir oruç tutturalım. Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in "Gönülden inanarak ve karşılığını Allah'tan umarak Ramazan'ı ibadetle geçiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır." hadisine kulak verelim. Böylece ramazan ayı sonunda çifte bayram yaşamamızı Allah'tan niyaz edelim.