Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Himmet Konur, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ahlakını anlatarak şunları söyledi: Allahu Teala onun "Yüce bir ahlak üzere" olduğunu (Kalem, 68/4) ve O'nda bizler için "güzel örnekler" bulunduğunu" (Ahzab 33/21) bildirmiştir. O (SAS) da, asli görevinin ahlakın güzelliklerini tamamlamak olduğunu ifade etmiştir. Allahu Teala onu "alemlere rahmet olarak" (Enbiya, 21/107) göndermiştir. Hayatı incelendiğinde onun sahip olduğu merhamet duygusunun bütün davranışlarına yansıdığı görülür.
Prof. Dr. Himmet Konur
ÜMMETİNE ÇOK DÜŞKÜNDÜ
En zor zamanlarda bile bu hasleti bir kenara bırakmamıştır. Onun hidayet çağrısını reddetmekle yetinmeyip ayak takımına taşlatan Taifliler hakkında bile bedduada bulunmamış, Allah'tan "onların sulbünden Allah'a ihlasla ibadet edip hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını" dilemiştir. (Buhari, Bed'ü'l-Halk 6) Ashabına ve ümmetine çok düşkün olarak yaşamıştır. İnsanlığı içine düştüğü şirk ve ahlaksızlık çukurundan çıkarmak için kendisini paralarcasına gayret sarf etmiştir. (Kehf, 18/6) Çok sade bir hayat sürmüştür. Kaynaklardan öğrendiğimize göre o devesini bağlar, yemler, koyun sağar, ev işlerine yardımcı olur, pabucunu diker, elbisesini yamar, hizmetçisine yardım eder, onunla birlikte hamur yoğurur, yemek yerdi. Çarşı pazardan aldıklarını kendisi taşır, zengin fakir ayrımı yapmaksızın herkesle tokalaşır, ikram edilenin ne olduğuna bakmaksızın davete icabet ederdi. Esen rüzgardan daha cömertti. Mal, mülk ve para biriktirmekten hoşlanmazdı. Bir keresinde "Uhud dağı kadar altınım olsa, borçlarımı ödeyecek kısmı hariç, üç günden fazla bende kalmasını istemezdim" demişti.Ashabı arasına oturduğunda, dışarıdan gelen kimseler onun kim olduğunu ayırt edemezlerdi. Ayrıcalıklı konumda olmak istemezdi. Arkadaşlarıyla beraber bir iş yapılacağı zaman, kendisi de onlarla birlikte çalışmak isterdi. Bir yolculuk esnasında istirahat edilmiş, yemek hazırlamak için iş bölümü yapılmıştı. Peygamber Efendimiz "Öyle ise ben de yakacak temin edeyim" buyurmuştu. Arkadaşlarının, istirahat etmesi yönündeki ısrarlarına rağmen, onlara yardım etmişti.
ÖZÜ SÖZÜNE UYGUNDU
MEKKENİN fethi günü bir adam ona yaklaşmış, korku ve heyecandan tir tir titriyordu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Titremene lüzum yok, ben kral değilim. Kureyşli kurumuş et yiyen bir kadının oğluyum." ( İbn Mace, Et'ıme 30) diyerek onun heyecanını yatıştırmıştı. Kul Peygamber olmakla melik peygamber olmak arasında serbest bırakılmış, o kul peygamber olmayı tercih etmişti. (Buhari: 3/1417, hn. 3691, Tirmizi: 5/608, hn. 3660) Özü sözüne uygundu. Hiç kimse ile alay etmez ve kimsenin dedikodusunu yapmazdı. Kimseye küsmez, küskünleri barıştırır, suçluları affederdi. Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterir; yetimlere, dul kadınlara ve ihtiyacı olanlara acır, elinden gelen yardımı yapardı. Kadınların haklarına çok dikkat eder, komşu hukukunu gözetir, hayvan hakları hususunda titizlik gösterirdi. Tatlı dilli ve güler yüzlüydü. Hiç kimseye kötü söz söylemez, kötü davranışta bulunmaz, herkesi can kulağıyla dinler, kimsenin sözünü kesmezdi.