İzmir İl Müftülüğü Vaizi Fatma Özmen Ergen, İslam dininin kul ve kamu hakkına bakış açısını şöyle anlattı: Kul hakkı; insanların mal varlıkları, canları, ırz ve namusları, manevi şahsiyetleri, makam ve mevkileri, inanç ve yaşayışları ile kişisel ya da aile fertlerine ilişkin haklarına saygı göstermektir. İnsanın her ne şekilde olursa olsun kendine ait olmayan bir şeyi meşru olmayan yoldan elde etmesi, kul hakkına girmektedir. Bu tür kazançlar dinimizde haram olarak tanımlanmıştır. Kul hakkı daha çok beşeri münasebetlerde dinimizin koyduğu ölçülere uymamak sonucu oluşur.
"ALLAH'IN ÖLÇÜSÜDÜR"
Bunlar hırsızlık, yalan, sözünde durmayarak, çeşitli yollarla insanların işlerini zora sokarak ve çeşitli şekilde insanları aldatarak elde edilen kazançlardır. Bir de kul hakkının sırf manevi olanı vardır ki, bu da insanların manevi şahsiyetlerine saygısızlık etmekle başlar. Toplumda, kul hakkının daha çok bilinen şekli ise maddi olanıdır. Kul hakkı ifadesi insan hakları tabirinden daha geniş ve dini bir içeriğe sahiptir. Kur'an'ın geneline baktığımızda birçok ayette ya adaletten ya hak kavramından ya da bunları temin etmek üzere konulan ölçülerle karşılaşılır. Kullar arasındaki adalet esaslarını tespit eden birçok ayetten sonra, "İşte bu Allah'ın hudududur/ölçüsüdür, onu çiğnemeyin" (Maide, 5/87) mealinde ilahi ikazlar gelir. Hz. Peygamber (S.A.S) de kul hakkıyla ilgili olarak şu uyarılarda bulunmuştur: "Bir kimsenin diğer bir kimsenin haysiyetine yahut malına tecavüzden dolayı üzerinde bir hak bulunursa, altın ve gümüşün geçmediği hesap günü gelmeden helalleşsin. Aksi takdirde, yaptığı haksızlık ölçüsünde, iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden kimseye yüklenir." (Buhari, Mezalim, 10) Kamu hakkı; daha çok devlete ait olan veya herkesin ortağı bulunduğu bir tüzel kişiliğin bütün mali ve idari menfaatlerini bir arada tutan ve korunmasını gerektiren değerlerdir. Buna geçmişte "Beytü'l-Mal", çağımızda ise "Hazine veya Kamu Malı" denilmektedir. Kamu hakkını ihlal ve kamu malından çalmak hıyanettir. İslami literatürde, kamu malını zimmetine geçirmeye "gulul" adı verilmektedir. Gulul, İslam hukukunda "devlet malına hıyanet etmek, kamu malını zimmetine geçirmek, mülkiyeti bütün millete ait olan devlet hazinesinden veya ganimetlerden gizlice almak, özellikle de taksim edilmeden önce savaş ganimetinden bir şey çalmak" şeklinde tanımlanmıştır.
GÖZ YUMAN DA SORUMLUDUR
Kaçak elektrik ve su kullanmak da bu kapsamda değerlendirilebilir. Toplumsal duyarlılığımızı ve ahlaki değerlerimizi kaybettikçe yolsuzluklar baş göstermekte, her kademede devlet malı yağmalanmakta, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, vergi kaçakçılığı, kaçak su ve elektrik kullanımı gibi yüz kızartıcı durumlar ortaya çıkmaktadır. Yine kaçak su kullanımının da aynı şekilde yaygınlaştığı ve bedelinin de dürüst vatandaşlar tarafından ödendiği yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır. Vergi kaçırmak, vergi vermemek. Vergi borcunu ödememek ya da vergi kaçırmak da önemli bir kamu hakkı ihlalidir. Her insanın, vatandaşı olduğu ülkeden beklediği hakları olduğu gibi, yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri de vardır. Vergi de bu görevlerden biridir. Çünkü toplum halinde yaşamanın insanlara yüklediği belli bir takım hak ve sorumluluklar vardır. Bu sorumlulukların temel dayanağını kamu yararı teşkil etmektedir. Toplumu teşkil eden bireylere fert olarak yüklenen sorumluluklar, onların toplum olarak faydalarına yöneliktir. Vergi verebilecek güç ve imkana sahip olunmasına rağmen, vergisini vermeyip, başkalarının verdiği vergilerle sunulan kamu hizmetlerinden katkıda bulunmadığı halde yararlanması da "nimet ve hizmetten haksız bir şekilde yararlanma" olarak değerlendirilebilir. Kamu malının gaspına göz yummak. Kamu malından çalmanın vebal ve günahı sadece bu işi yapanların değil, bu işleri yapanları koruyup gözetenlerin veya göz yumanların da üzerindedir.