'SÜREKLİ DUDAK VE DİLİ ISIRMAK AĞIZ KANSERİNİ TETİKLEYEBİLİR'
Şüpheli bir lezyon görüldüğünde kesin tanı için biyopsi yapılmasının en önemli adım olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Kahraman, "Biyopsi sırasında alınan doku örneği laboratuvarda incelenerek, kanserli hücreler olup olmadığı belirlenir. Eğer hasta biyopsiyi reddederse veya biyopsi imkânı yoksa, sitolojik testler de geçici bir çözüm olarak kullanılabilir, ancak bu testlerin doğruluk oranı biyopsiye göre düşüktür" ifadelerini kullandı.
Ağız sağlığı için ağız bakımında nelere dikkat edilmedi gerektiğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Kahraman, "Düzenli diş fırçalama ve diş ipi kullanımıyla ağız hijyenine dikkat edilmesi, düzenli diş hekimi kontrollerine gidilmesi büyük önem taşır. Keskin kenarlara sahip eski dolgular, kaplamalar, kırık dişler; sürekli yanak içini, dudakları, dili ısırmak- çiğnemek gibi alışkanlıklar ağız mukozasında kronik bir hasara sebep olarak kanser riskini arttırabilir" şeklinde konuştu.
'ERKEN TEŞHİS EDİLEN VAKALARDA CERRAHİ YETERLİ OLABİLİR'
Son olarak ağız kanserinde tedavi yolları hakkında bilgiler paylaşan Dr. Öğr. Üyesi Kahraman, "Ağız kanseri tedavisinde temel yöntem, kanserli lezyonların cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Cerrahi işlemlerin yanı sıra, kanserin evresine göre radyoterapi ve kemoterapi de tedavi seçenekleri arasında yer alır. Tedavi planı tümörün boyutu, yayılım durumu ve hastanın genel sağlık durumu gibi faktörlere göre belirlenir. Erken teşhis edilmiş vakalarda cerrahi genellikle yeterli olurken, ileri evre vakalarda cerrahiyi radyoterapi ve kemoterapi ile desteklemek gerekebilir" diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Uygulamasını İndirmek İçin Tıklayınız