Beslenme ve diyet uzmanı Mehlika Öktem diyor ki...
Aynaya baktığınızda üst bedeniniz incelmiş, beliniz kıvrılmış ama bacaklarınız hâlâ kalın mı? Diyet yapıyorsunuz ama pantolonlar hâlâ dar mı geliyor? Sabahları kalktığınızda ayak bilekleriniz dolgun ve yürürken ağırlık hissediyor musunuz? Bacaklarda ağrı, şişlik, dolgunluk hissi... Pek çok kadın bu şikayetlerini ödem zanneder. Oysa her şişlik aynı değildir. Bugün size karıştırılan ama çok farklı iki problemden bahsedeceğim. Lipödem ve Lenfödem.
Lipödem mi, Lenfödem mi?
Lipödem; genellikle kadınlarda, kalça ve bacaklarda simetrik olarak yağ birikmesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Genetik yatkınlık, hormonal değişiklikler ve ergenlik, hamilelik gibi dönemlerde tetiklenebilir. Sadece "kalın bacak" değildir; ağrılı, hassas ve ilerleyici bir durumdur. Kilo verildiğinde vücudun üstü incelir, fakat alt bölgelerden genellikle zor kilo verilir. Kesin teşhis edecek sağlayan bir test yoktur ancak fiziksel muayeneye ek olarak hastanın tıbbi geçmişi ile tespit edilebilir. Lenfödemde ise asıl sorun yağ değil, sıvıdır. Lenf sıvısı vücudumuzdaki temizlik sistemidir. Bu sistem bozulursa, sıvı dokular arasında birikir, cilt kalınlaşır, hatta enfeksiyonlara açık hale gelir. Ameliyat sonrası, travmalar ya da doğuştan gelen lenf damar sorunlarıyla gelişebilir. Ödem simetrik olmak zorunda değildir, genellikle lipödemden farklı olarak ayakları da tutabilemektedir. Doopler ultrason gibi yöntemlerle tespit edebilmek mümkündür.
Lipödemli Bireyler Nasıl Beslenmeli?
2024 ve 2025'te yayımlanan araştırmalar açıkça gösteriyor ki, lipödemli bireylerde yüksek karbonhidratlı, işlenmiş gıdalara dayalı batı tipi beslenme; inflamasyonu artırıyor, yağ dokusunun agresif şekilde büyümesine neden oluyor. Bu yüzden rafine karbonhidratlardan uzak, sağlıklı protein ve sağlıklı yağlardan zengin, inflamasyonu azalttığı için bireye göre tercihen glutensiz ve laktozusuz bir beslenme uygulanabilir. Lipödemli bireylerde çok düşük karbonhidratlı ve ketojenik diyetlerin ağrı, ödem ve kilo üzerinde olumlu etkileri olduğunu ancak uzun dönemde uygulamanın sürdürülebilir olmadığını vurgulamak lazım.
Lenfödemli Bireyler Nasıl Beslenmeli?
Lenfödem içinse anti-inflamatuar beslenmenin, polifenoller ve omega-3'ten zengin diyetlerin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Renkli meyve-sebzeler, taze balık, yeşil çay, zerdeçal zencefil gibi baharatların beslenmenizde yer alması olumlu yönde etkileyecektir. Lenf akışını kolaylaştırmak için mutlaka 2,5-3 litre su içilmeli, lenf akışını bozan ve ödem tutulumunu arttıran tuz tüketimi azaltılmalıdır. Bunun yanında sadece ne yediğimiz değil ne zaman yediğimiz de önem taşıyor. Aralıklı oruç (intermittent fasting) son dönemin sadece moda değil, bilimsel karşılığı olan yaklaşımdır. 16 saat aç kalıp 8 saatlik yemek penceresiyle beslenmek, hücrelere detoks yaptırmak gibi düşünülebilir. Bu yöntemin lipödemli ve lenfödemli bireylerde iltihap düzeyini düşürebildiği ve yağ metabolizmasını düzenleyebildiği gösterilmiştir. Açlık süresinde başlayan otofoji adı verilen hücresel temizlik süreci de özellikle lenfödemli bireylerde lenf sıvısının daha sağlıklı dolaşmasına yardımcı olabilir.
Nelerden Uzak Durulmalı?
Öncelikle her iki durum için de uzak durmanız gerekenleri söylüyorum: Şeker listenin başında bulunuyor. Çünkü yüksek basit şeker tüketimi vücutta varolan inflamasyonu ve yağ dokusunu arttırabilir ve bunlara bağlı ağrıyı artırabilir. Kızartma türevi hazır gıdalarda karşılaşabildiğimiz trans yağlar, hücre yapınızı bozarak iyileşmeyi yavaşlatabilir. Bunların yanı sıra fazla tuz ve özellikle gizli tuz kaynaklarından biri olan soya sosu, vücutta ödemi artırabileceğinden dikkatli olmak lazım. Alkol de benzer şekilde lenf dolaşımını yavaşlatırak dokularda iltihabı tetikleyebilir. Bir de fark etmeden yediğimiz katkı maddeleri var: ambalajlı gıdalarda bulunan MSG, karregenan gibi gıda katkı maddeleri bağırsak dengesini bozabilir, bağışıklığı zayıflatabilir. Kısacası, market rafında ışıl ışıl gözüken her paket sizin için uygun olmayabilir.
PEKİ SOFRANIZDA NELER OLSUN?
Bir numaralı dostunuz zeytinyağı. Hem iltihapla savaşır hem de güçlü bir antioksidan kaynağıdır. Onu yalnız bırakmayan bir başka kahraman: Balık. Özellikle somon ve sardalya gibi omega-3 zengini balıklar, yağ metabolizmasını düzenler, vücutta yangıyı bastırır. Kefir ve yoğurt gibi fermente gıdalar bağırsakları güçlendirir, bağışıklık sisteminizi destekler. Tatlı ihtiyacınız için gönül rahatlığıyla elinizi uzatabileceğiniz şeyler de var: Yaban mersini, böğürtlen, ahududu gibi kırmızı orman meyveleri. Hem doğal şeker ihtiyacını karşılar hem de serbest radikalleri temizler. Son olarak unutmayalım, ıspanak, roka, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler hem lif hem de vitamin deposudur, vücudu arındırır, sindirimi rahatlatır. Sonuç olarak doğru beslenme modeli ile birleşen tıbbi müdahaleler ağrısız ve hafif bir yaşamın anahtarı olabilir. Sofranızla bedeniniz arasında bağ kurun çünkü sağlığınız çataldan başlar.

