Broadway, New York'ta sanatın kalbinin attığı yer... Tiyatro ve müzikaller, burada ruh buluyor. Dünyaca ünlü eserler, hep Broadway'da doğuyor, filiz veriyor

New York'ta gittiğim restoranların ekserisi çok iyi. Gerek servisi, gerek görüntüsü, gerek gelen kitle ve en önemlisi yemeğin kalitesi beni çok cezbediyor. Bunlardan biri geçen aylarda size tanıttığım (pazar söyleşilerimden birinde) dünya vatandaşı Janna Jaffe'nin doğum gününü kutlamak üzere gittiğimiz 'Circo' idi. Nefis bir çıtır ördekti mönüm. Salata o kadar güzeldi ki çoğu misafir ikincisini ısmarladı. Davette Çiğdem hanım (Simavi), Şule'm, ünlülerin menajeri Phillis ve epey güzel bir kitle vardı. Fatih'le (Ürek) tatlı geldiğinde çıkmak zorunda kaldık çünkü Ahu'mun sevgili kızları gelmişti ve çok sevdiğim Baltazar'da bizi tatlıya bekliyorlardı.
MÜTEVAZI BİR AİLE
Soho'nun klasiği Baltazar hala kalabalık, hala en iyilerinden biri. Yan masamızda yakışıklı, kibar bir genç anne ve babası olduklarını söylediği bir hanım ve bir beyle oturuyordu. Epey gülüşüldü. Kesin bir yerden tanıyorduk, ama çıkartamadık kim olduğunu... O kadar alçak gönüllü bir gençti "mutlak buralardandır" deyiverdi, anne ve babası bize göz kırptığı halde. Kapıdan çıktıktan sonra hatırladık ki, Julia Roberts'ın rol arkadaşı ve "Empire" dizisinde oynayan delikanlı idi. Çocuğun ailesinin tevazuluğu yıkılıyordu. Darısı diğerlerinin başına...
BİR RENK CÜMBÜŞÜ
Broadway... Her gün kronik bir hayran olarak Broadway'den geçmeden hiçbir şey yapmadığımı dersem, buna inanın. Kalabalık beni fazla çekmez. Ama Broadway, çekmesi bir yana bir de enerji veriyor ruhuma. Sadece gece değil gündüz bile sizi etkileyen o renk cümbüşü değil de armonisi desem, çok tesir ediyor bana. O tiyatroların dev afişleri, tiyatro gişelerinin önündeki kalabalık çok güzel ya...
Geçenlerde bir hanımla bunu konuşuyorduk ki, 'ne olacak Chicago bile ayağımıza geldi bir haftada gitti.' dedi. 'işte o kötü' dedim. Bana dehşetle baktığını görünce, haftada matinelerle 8 gösteri yapıyor ve kuyruklarla 10 yıldır devam ediyor. Keşke bir gün gelir bizim de tiyatro iştahımız böyle bir standarda geçer. Hani 'Lüküs Hayat', 'Keşanlı Ali Destanı' gibi... Ali Poyrazoğlu'nu, Uygur Kardeşleri ve bir iki tiyatro duayenini bu arada tebrik ediyorum, hiçbir hasar almadan devammm.. Ben müzikallerden bahsediyorum, yanlış anlaşılmasın.
MÜTHİŞ BİR MÜZİKAL
Birkaç yıldır devam eden 'Jersey Boys' müzikalinin yaratıcıları Marshall Brickman ile Rick Eliçe yakından tanıdığımız bir müzikale imza attılar. 'Addams Family'. Anne, baba, çoluk çocuk hepsi orada. Eğlenceli 2,5 saat geçirmek için birebir. Mamma Mia, Chicago, Aslan Kral, Operadaki Hayalet, Wicked, Batı Yakası'nın Hikayesi, Billy Ellliot, tüm hızları ile devam ediyorlar. Memphis muhteşem bir zenci ağırlıklı müzikal. Danslar, şarkılar mutlak izlenmeye değer. Yıllarca Ali'nin sergilediği 'Çılgınlar Kulübü' bütün çılgınlıkları ile devam ediyor.
Son gittiğimiz müzikal 70'lerin kostüm, dekor ve tabii ki temasında ofis, bekar evi, yılbaşı kutlaması yapılan bar ve kulüplerde geçiyor. Mutlak görülmesi gerekli eğlenceli bir şov. Başroldede will and Grace TV dizisinden Sean Hayes. O da tuttu. Ful dolu idi. Zaten tutmayacak gibi görünürse hemen son veriliyor gösteriye. Böyle de gaddar tiyatro dünyası. Bu yüzden off Broadway dedikleri Broadway dışı tiyatrolarda başlıyorlar genellikle oyunlara, tutunma durumuna göre asıl büyük salonlara geçiyorlar.
EN BÜYÜK ARZUM
Boadway'de gittiğim Maurice Chevalier ile Marlene Dietrich'in gizli bağlantısını anlatan ve 'Gay Italian Marriage' komedisi taşınabilir gibi öbür tarafa... Bu arada bunu yazmak istiyorum. Her yıl önemli sanatçılar Broadway'de boy gösteriyorlar, şöhretleri tehlikeye atma pahası olursa bile. işte bunlardan biri Al Pacino yıllarca önce filmini çevirdiği 'Venedik Taciri' ile tiyatroya geçti. Şu andaki en büyük arzum bu gösteriye gitmek. Kim bilir?
KUĞU GÖLÜ BALESİ
Veee... Bilen bilir, Tchaikovsky'nin meşhur 'Kuğu Gölü' balesi vardır. Matthew Bourne bu dev eseri kuğuları erkek haline döndürüp eseri modernize etti; müziğe, dekorlara, kostümlere yepyeni eklemelerle sadık kalarak. 1998'den beri en uzun süre New York, Londra ve dünya merkezlerinde ödüllere doymayan bir eser yarattı ve milyonlara sergiledi bu sanat saheserini. New York'ta iken kendimi çok şanslı buldum. Bourne'nin 'Kuğu Gölü', 1 aylığına muhteşem bir salon olan New York City Center'da gösterilerini sunmaya gelmişti. Hiçbir ciddi sanat gösterisini kaçırmayan Ahu'm (Aysal Kerimoğlu), sanatı en az onun kadar seven kızları ve geleceğine sevinçten adeta uçan Semiramis (Pekkan) büyük bir heyecanla bu dev gösteriye gittik. Tıklım tıklımdı. Tüm izleyiciler, gösteri boyunca bir nefesle sahneye indeks oldu, finalde alkış dakikalarca sürdü. O kadar mutlu idik ki, çıkışta hepimiz orda bulunduğumuz için birbirimizi kutladık.
YARIN: SOKAKLARI RENKLENDİREN ŞOVLAR
