Bolu'nun, tabiat, insan ve tarihin el ele verip yoğurduğu güzelliklerini görmek, dağların söylediği Köroğlu türkülerini işitmek isteyenleri bekleyen Bolu, her mevsim başka güzel
KADİR KEMALOĞLU
Yeşil ve mavinin kucaklaştığı, birlikte uyuyup uyandığı, rüzgarın başı dumanlı dağlarda efsanelerin en dramatiklerinden birini hala fısıldadığı, binlerce yıldır birçok uygarlığın filizlenip boy attığı ve meyvelerini bıraktığı şehirdir Bolu. Bolu'nun, tabiat, insan ve tarihin el ele verip yoğurduğu güzelliklerini görmek, dağların söylediği Köroğlu türkülerini işitmek isteyenlerin şehre ulaşması hiç de zor değil. Bolu, Ankara ve İstanbul'un neredeyse tam ortasında bu iki merkezi birbirine bağlayan ana yolun üstündedir.
Hep kış mevsiminde beyaz karlar arasındaki fotoğraflarla zihinlerde yer eden Bolu'yu bu kez yaz mevsiminde ziyaret ettik. Abant, Gölcük ve şehir merkezinin yaz mevsiminde de ayrı bir güzelliği olduğunu gördük.
Köroğlu'nun diyarı Heybetli Bolu dağını tünelle geçmek yerine etrafından dolaşarak yaz olmasına rağmen sislerin içinden Bolu'ya ulaşıyoruz. İl merkezine girişte ilk olarak Yıldırım Beyazıt Camii, tüm ihtişamıyla karşılıyor bizleri. Yıldırım Beyazıt tarafından 1382 yılında, mimari bir külliyenin merkezi olarak yaptırılmış. Muhtemelen ahşap olan bu camii 1891 yılında yanmış ve 1899 yılında ise kubbeli olarak yeniden yapılmıştır. 1944 yıllarında hasar görmüş ve orijinali yer yer bozularak onarılmıştır. Çift minareli, tek kubbeli olan caminin iç mekanları çok güzel Türk motifleri ile süslenmiştir. 1999 depreminden sonra orijinaline uygun olarak onarılmış. Bolu Müzesi ise bölgedeki birçok ili kıskandıracak güzellikte düzenlenmiş. Bölgenin kültürüne son derece önemli bir katkı sağlayan Bolu Müzesi'nin hatırı sayılır bir ziyaretçi sayısı da bulunuyor. ıÜüBolu'nun 34 km güneybatısında Abant dağları üzerinde oluşmuş bir krater gölü olan Abant gölü öncelikle tadına doyulmaz bir seyir yeri olarak insanı cezbediyor.
ZALİM BOLU BEYİ
Bolu'dan bahsedilir de Köroğlu'na değinmeden geçilir mi. Bolu'yla özdeşleşmiş Ruşen Ali'nin dastansı hikayesi Bolu'nun olmazsa olmazıdır. Ünlü bir destana konu olmuş bir halk kahramanıdır Köroğlu. Köroğlu, 17. yüzyılda Bolu havalisinde yaşamış, sonradan ünü bütün Anadolu'ya yayılmıştır. Babası da Bolu Beyi tarafından gözlerine mil çektirilerek cezalandırıldığı için Köroğlu diye tanınmıştır. Zulme karşı ayaklanarak halkın hakkını koruması, onu destansı bir kahraman haline getirmiştir. 17. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde merkeze bağlı olmayan teşkilatın iyice meydana çıktığı, buna karşılık, saraya bağlı, sadrazama bağlı beylerin, valilerin de yer yer başlarına buyruk olarak halka zulmedebildikleri bir devirdir. İşte böyle bir devirde Bolu Beyi Süleyman Bey, kendisine bunca yıl hizmet etmiş seyislerinden birine fena halde kızarak gözlerine mil çekilmesini emretmişti. Bolu Beyi son derece katı yürekli, zalim bir adamdı. Her ne kadar kendisini sevenler araya girdilerse de dediğinden dönmedi. Buyruğunu vaktinde yerine getirmemiş olan zavallı seyisin gözleri kör edildi ve sıska bir ata bindirilerek kaleden dışarı atıldı. Yaralı seyis, at sırtında yolda kalınca sesini çok iyi tanıyan atının kulağına eğildi ve "Dünya bana zindan oldu, beni köyüme götür" dedi. Sonunda seyisin köyüne vardılar. Uzaktan at sırtında yığılı babasının geldiğini gören on beş yaşındaki oğlu, koşup attan indirdi babasını. Seyis olanları bir bir anlattı, oğlundan intikamının alınmasını vasiyet ederek hyatını kaybetti.
İNTİKAM YEMİNİ
Köroğlu, on beş yaşında ata bindi. Babasına verilen kır at canlandı, sıskalığı gitti, şahbaz bir hayvan oldu. Köroğlu, atına atladığı gibi dağlara çıktı. Kılıç kuşandı. Babasının intikamını almak üzere ant içti. Yolda rastladığı bir çobanın sazını alarak terkisine asmıştı. Kime rastlasa hayvanını durdurur, sazını eline alır, tıngırdatarak Bolu Beyi'nin zulmünü anlatırdı. Her yerde aradığı bu zalim adama günün birinde rastlayacağını biliyordu. Nerede bir yolsuzluk olsa köylü Köroğlu'na haber salardı. O da gelir, ortalığı düzene koydu. Bir gün Çamlıbel'de konaklamıştı. Bir kervancının, yolcularından bir genç adamı soyup döverek uçuruma attığını gördü. Bir kılıçta kervancının başını uçurdu. Öteki adamlar kendisine hayır dua ettiler. Uçurumdan çıkardığı genç yolcu ise: "Hayatımı kurtardın, gayri ben senin kulun kölenim" dedi. Köroğlu onun adının Ayvaz olduğunu, kervanın da Bolu Beyi'ne yük götürdüğünü öğrenince Ayvaz'ı yanına aldı. Beraber yola çıktılar. Bir Köroğlu, bir Ayvaz, etrafı kasıp kavuran, fakir köylüyü haraca kesen zalim Bolu Beyi'ni bulmaya çıktılar.
BEYİN KIZINI KURTARDI
Şehre yaklaştıkları sırada bir kale vardı. Sabahın bir vaktinde kale mazgallarından hazin bir şarkı duydular. Bu şarkıyla bir genç kız kendisinin Bolu Beyi'nin kızı olduğunu, babasının sırf kimseyi sevmesin diye kendisini oraya kapadığını göz yaşları içinde anlatıyordu. Köroğlu sazı eline aldı, kıza sabırlı olmasını, dönüşte kendisini kurtaracağını söyledi. Bolu'ya vardıklarında büyük bir alana halk toplanmıştı. Şenlikler yapılıyordu. Köroğlu elbise değiştirerek pehlivanlar arasına katıldı. Bir bir hepsini alt etti. Sonunda Bolu Beyi huzuruna çağırttı onu ve "Bre pehlivan, sen kimsin? Seni muhafızlarıma bey yaptım" dedi. Köroğlu da "İşte ben o gözlerini kör ettirdiğin seyisin oğluyum" diyerek kılıcıyla herkesin dehşet dolu bakışları önünde Bolu Beyi'nin kellesini uçurdu. O tarihten sonra Bolu Beyi olarak halka adaletle muamele etti.
