HİNDİSTAN'IN FAZİLETİ / IŞILAY SAYGIN - ZELİHA SAPMAZ
3. gün, sabah erkenden kalkıp yine sandviçlerimizi büyük bir telaş içinde hazırlayıp, Jaipur'dan Aghra'ya 5 saat süren eğlenceli bir otobüs yolculuğu yapıyoruz. Otoyol muntazam, çevrede verimli tarım topraklar göze çarpıyor. Söylenene göre, bu yolu Taç Mahal'i ziyareti kolaylaştırmak için yapmışlar. Hindistan'ın en turistik bölgesi Uttar Pradesh eyaletinde bulunan Agra şehri, ziyaretçilerine olağanüstü ihtişamda tarihi eserler ve yapıtlar ziyafeti sunuyor. Burasıyla ilgili en eski bilgilere Hindu destanlarında rastlanıyor: "Agrabana" (barış anlamında). Timurlenk'in istilasından sonra Delhi'de moral bozukluğu hakim olunca Hint Hükümdarı İbrahim Lodi, kontrolü daha iyi sağlamak için başkentini Delhi'den Agra'ya taşıyor. 1500'lerde, Agra önemli bir kültür ve ticaret merkeziyken Hint Hükümdarı İbrahim Lodi, 100 bin asker ve 2 bin filiyle Babür'ün 12 bin askeri karşısında 1526'da yeniliyor ve böylece Moğol Türkleri'nin 1858'e kadar sürecek egemenliği başlamış oluyor. Türk- İslam devletçiliğini ve kültürünü Hindistan'a taşıyan Babür Şah, şair, alim, hukuk kabiliyetleri dolayısıyla geçmişteki cihangirlerden çok farklı olarak biliniyor.
VELİAHTI YOKTU
Babür döneminde, tüm kale ve saraylarda rastlayacağımız farsi tarzda "çarbağlar" (bahçe veya bahçeli yazlık köşk) kurulmuş; simetrik patikalar, su kanalları ve çeşmeleri olan bahçeler. Oğlu Humayun, Delhi'de Dinapanah adında yeni bir başkent kurmuşken, hanedanlığın en büyük hükümdarı, Babür'ün güçlü torunu Ekber, imparatorluğu sürekli büyütmüş. Agra Kalesi'ni inşa ettirmeye 1565 yılında başlamış. 3 farklı dinden eşi varmış ama tek eksiği bir veliahtmış. Bir gün Ekber, bir ermişe gider ve kendisine üç oğlu olacağı söylenir. O kadar mutlu olur ki Hindu karısı Joda Bay, oğlu Selim'i (daha sonra Cihangir adını alacaktır) dünyaya getirdikten sonra, Agra Kalesi içindeki sarayı yaptırır.
Ekber'in oğlu Cihangir büyüyor ve Agra'nın tahtına oturuyor. Ancak, vaktinin çoğunu keyfine düşkün bir şekilde romantik Keşmir vadisinde geçirdiği için Devlet işlerini eşi Nur Cihan yönetiyor. Oğulları Şah Cihan dünyaya geliyor. Kısa süre sonra da Cihangir vefat edince, babası Ekber 1599'da yeniden Agra'ya gelip 1601'e kadar yeniden iktidarı ele alıyor. Öldüğünde kentin kuzeyinde Sikandra'ya defnediliyor.
Timur'un ve Cengiz Han'ın torunu Şah Cihangir'in oğlu olan Şah Cihan, 5. Babür İmparatoru olduğu dönem, mimarinin ve sanatın altın çağını yaşattı. Böylece tarih boyunca Agra şehri Moğol-Türk'le eşanlamlı olarak anıldı ve büyük bir zenginlik yaşadı. Peş peşe kanlı veliahtlık savaşların ardından oğlu Şah Cihan dünyanın en zengin imparatorluğunu 30 yıl süreyle yönetmiş. Hanedanlığın bitmek tükenmez hazinesinde yakutlar, elmaslar ve meşhur Paon Tahtı vardır. Şah Cihan da ticareti, mücevheratı, zanaatkarları, şairleri, müzisyenleri ve artistleri teşvik etmiş ve yönetmiştir.
AŞK SEMBOLÜ TAÇ MAHAL
Taç Mahal'a vardığımızda dev bir bahçe yeşillik, su ve Karşımızda dünya harikası bir saray karşılıyor bizi. Romantizmin büyüleyici yapıtı Taç Mahal, 2007 yılında Dünya'nın Yeni 7 harikasından biri olarak seçildi. 1983'ten beri UNESCO'nun Dünya Mirası Listesinde. Beyaz mermerden, 1631 yılında Moğol-Türk Babür İmparatoru Şah Cihan, kıymetli siyasi danışmanı ve refikası Begüm Banu Sultan'a (Mümtaz Malah) duyduğu aşkın yüceliğini simgeleyen bir anıt inşa ettirmiş. Şah Cihan, sultanı vefat edince, devlet işlerini bir kenara bırakıp, kendini sanata ve mimariye adamış. Tutkusunun büyüklüğünün simgesi olarak inşaatı 20 yıl sürecek ve 20 bin kişinin çalışacağı bir sanat harikası olan Taç Mahal'ı yaptırmış. Güneşin doğuşunda ve batışında farklı görüntüler veren, mehtaplı gecelerde aydan daha çok parlayan Saray, tepeden şehri seyrediyor. Yamuna ırmağının güney kıyısındaki bu "mücevher" parlak, ince mavi damarlı beyaz mermerden yapılmış. Duvarlarında çok sayıda altın, pırlanta, iri inci, zümrüt, yakut, akik, Afgan lapis lazulisi, Racistan lali ve safir gömülü. Bu geometrik ve çiçek motiflerinden gözünüzü alamıyorsunuz. Sandukaların bulunduğu kubbede insan sesini 7 kat yankılandıran bir akustik mevcut.
MİMARİDE OSMANLI İZİ
Taç Mahal'ı inşa etmeye karar verdiğinde Şah Cihan, Osmanlı'dan kendisine mimari destek vermesini istemiş. Bunun üzerine, Mimar Sinan'ın talebeleri de olan, Mehmet İsa Efendi, Mehmet İsmail Efendi ve Hattat Serdar Efendi Hindistan'ın yolunu tutmuşlar. Yerden yüksekliği 82 m olan altın alemli kubbe 1648'de tamamlanmıştır. Anıtın 4 tarafında Serdar Efendi'nin yazdığı Yasin suresinin tamamını görebiliyorsunuz. Bu anıt tipik bir Türk-İslam mimari örneğidir. Ancak acı olan eğer doğruysa bu inşaatta çalışan işçilerin kolları kesilmiştir bir daha böyle bir yapıt yapamasınlar diye. Moğolların zaferinin ihtişamı Agra Kalesi, üç nesil Moğol imparatoru gördü, Ekber'dan Cihangir'e ve Şah Cihan'a. Ekber'in ilk mimari projesi kızıl kumtaşından yapılan kale, daha sonra gelecek Moğol kalelerine esin kaynağı olmuştur. Her ne kadar Şah Cihan Agra Kalesi'nin lüksüne katkıda bulunduysa da, her şeyden önce Ekber'in yapıtıdır.
Ay şeklindeki bu kalenin geniş tarafı Yamuna nehrine nazır, oradan da nehrin ötesinde Taç Mahal'i görüyor. Dar tarafı ise Agra şehrine bakıyor. Bu kaba dış görünümüyle tezat oluşturan dev kale, içinde güzel saraylar, camiiler, avlular ve bahçeler barındırıyor. Şah Cihan'ın özel sarayı Has Mahal, tamamen beyaz mermerden yapılmış ve bir taraftan nehir, diğer taraftan da çeşmelerin, kanalların ve su fiskiyelerin bulunduğu bahçeyi görüyor. Burası özel görüşmelerin gerçekleştiği salon. Terasta biri beyaz mermer diğeri siyah şistten 2 tane taht mevcut. Böylelikle hükümdar aşağıda olan biteni kolayca gözetleyebiliyormuş.
HALK DİVANI
Etkileyici Halk Divan'ı Diwan-iaam'da, kamuya açık konuşmaların yapıldığı salon, etrafı kemerlerle ve oymalarla çevrilidir ve büyük bir avluya bakar. Elmas, safir ve yakut gibi değerli taşlarla kaplı meşhur Paon Tahtı'na Şah Cihan davul ve trompet eşliğinde oturmak üzere içeri girermiş. Nagina Camii, Şah Cihan tarafından Diwan-i-Khas'ın yanı başında Moğol-Türk asillerin konforu düşünülerek yaptırılmış.
Mussaman Burg odaları denilen iki katlı sekizgen kulenin süslemesi marketöri tarzda çok renkli taş kakma. Şah Cihan, mermeri dantel gibi oyarak açılmış pencerelerden Tac Mahal'i seyredermiş.
Fatehpur Sikri: Zaferin kenti
Kırmızı kumtaşı blokları üzerine yontmalarla inşa edilmiş bu şehirde saraylar, camiler, daireler, bahçeler ve daha birçok bina mevcuttur. Çeşitli inşaat teknikleri ve mimari tarzın oluşturduğu bir karışımdır. Bu şehri, Goujarat'da kazandığı zaferi kutlamak için Agra'nın güneyinde 54 m yükseklikte Bulund Darwaza kapısının bulunduğu bir şehir kurmuştur. Üstü mermerle kaplanmıştır ve buraya çok yüksek merdivenle çıkılıyor. Burada da yine geniş bir alana yayılmış bir kent kompleksi görüyoruz. Çeşitli saraylar, camiler, dergahlar et anıt mezarlar. Has- Divan'da, son derece ince işçilik ve Müslüman mimarinin ağırlığını hissediyorsunuz kırmızı kumtaşı ve mermer karışımı yapıtlarda.
Müslümanların Muharrem'i
Agra'da islamiyetin etkisini daha iyi hissettik. Müslümanların yeni yılı Muharrem ayını burada büyük kalabalıklar halinde dergahlara ziyaretler yapıp, sokakta festival şeklinde kutladıklarını gördük. Burada, Aralık ayında 10 gün boyunca törenler devam ediyor. Bu bir milyon nüfuslu kentin nüfusunun yüzde 30'u Müslüman. İnsanlar arasında müthiş bir hümanizma ve kültürlerarası hoşgörü çok açık görülüyor. Kadınlara verilen değer de her haliyle belli oluyor. İnsanlar materyalizmden uzak, yokluk içinde yüzleri hep gülüyor. Kendilerinde olmayanı istemek, dilenmek anlamına gelmiyor. Olanın olmayana vermesi çok doğal karşılanıyor.
YARIN: VARANASİ
