RÖPORTAJ: ÖZKAN BİNOL
Nihayet şöyle düzgün bir çocuk filmimiz oldu. Adı "Arkadaşım Max". Başroldeki kahramanları "Yetenek Sizsiniz" yarışmasının birincisi Köpek Max ve "Sihirli Annem" dizisinin yıldızı İnci Türkay. Çocuk filmlerinden hayvan haklarına kadar pek çok konuda sohbet ettim onlarla. Max'ın tercümanlığını eğitmeni/ babası Ali Yeşilırmak yaptı. Filminin yönetmeni Murat Şeker de sohbetimize renk kattı.
- Max ilk sizinle karşılaştığında neler hissetti?
A.Y: Max önce benim köpeğim değildi. İki buçuk aylıkken çalıştığım merkeze eğitim amacıyla getirildi. İlk geldiğinde gözlerindeki ışıltıyı gördüm. Onun bütün bakımıyla ben ilgilendim. Benim görevim olmamasına rağmen... Bakımı, tuvaleti, taranması hepsiyle ilgilendim. O an aramızda inanılmaz bir bağ oluştu. Sahibi bir hafta sonunda ziyarete geldi. Benim yanımdan ayrılıp sahibinin yanına gitmedi. Zaten o andan sonra o enerji Max'i bana getirdi. Sahibinin Max'e başka bir aile bulması gerekiyordu. Evde epey problem olmuştu. Sahibi bana "Ali, Max seni çok seviyor, sen de onu çok seviyorsun. Ona bakar mısın" dedi. Ben de 'evet' dedim.
- Sevgili Max yetenekleri baban Ali mi geliştirdi?
Max: Ben ilk Ali'ye gittiğim zaman üç, üç buçuk aylık yavru bir köpektim. Tuvaletimi nereye yapacağımı bilmiyordum. Ali çok güzel oyun metoduyla benim var olan yeteneğimi keşfetti ve çok doğru metotlarla ne yapmam gerektiğini büyük bir keyifle öğretti, bugünlere geldik.
KENDİNİ KASMA SAKIN - TV'deki yetenek yarışmasında Türkiye birinci olunca neler hissettin?
Max: Aslında sadece ben birinci olmadım, Ali ve ben birinci olduk. Ali o konuda çok mütevazıdır. Hiç o tarz konuşmalar yapmaz.
- Rakiplerin kimdi yarışmada?
Max: Dans eden, illüzyon yapan, akrobasi gösterisi yapan arkadaşlarımız ve bir tane daha köpek vardı. Hepsi ciddi rakiplerdi. İlk girdiğimiz zaman yarışmaya Ali bana sürekli moral veriyordu. Bana birinci olmak için girmedik, kendini hiç kasma diye sürekli tembihlerdi. Bizim derdimiz, benim yeteneğimin Türk insanı tarafından görülmesini sağlamaktı. Yarışmaya girdik, ben de üzerine çok şey koydum ve Ali'yle çok güzel bir takım ruhu oluşturduk.
- Şimdi de film yıldızı oldu. "Arkadaşım Max" filminden teklif sana nasıl geldi?
Max: O teklif bana Ali vasıtasıyla geldi. Ali Focus Film'in sahibi Nilgün Hanım'ı (Sağyaşar) Ankara'dan tanıyor. O'nun da bir köpeği var: Adı Paşa. Laf aramızda onunla da hiç anlaşamayız. Neden mi? O erkek bir labrador. Yani erkek rekabeti diyelim. Nilgün Hanım Ali'ye böyle bir sinema filmi projesi var diyor. Ali bana senaryoyu anlattı. Ben de kabul ettiğimi söyledim, çok sevindim. Çünkü Türk sinema tarihine gireceğiz, bir ilke imza atacağız Ali ile birlikte. Her ne kadar Ali kameranın önünde olmasa da kameranın arkasında inanılmaz yardımcı oldu.
- Filmi nerede çektiniz?
Max: Ali, benim konforumu düşünerek bir anlaşma yaptı. Çok sıcaklarda çalışmamam gerektiği için Bozcaada'ya gitti 100 kişiye yakın bir ekip. Bozcaada serin, kaldığımız otelin önü deniz, çim antrenman sahaları her şey çok güzeldi. Biz onu bir iş olarak görmedik. Normal günlük idman tadında çekimleri tamamladık.
- Nasıl bir hikayesi var filmi?
Max: Bir çocuk var. Adı Atalay Kutlu. İçine kapanık, aileyle ve arkadaşlarıyla bir problemi var. Bir tek bir kız çocuğuyla diyaloğu iyi. Bozcaada'da bir kasabada yaşıyorlar, hayatında her şey çok ters gidiyor bu çocuğun. Bir şekilde dolaylı olarak Max hayatına giriyor. Onu kolluyor, özgüvenini artırıyor, kendine olan güvenini artırması için yardım ediyor. Yönlendirici bir birey halinde Ataberk'in hayatına giriyor. Muhteşem bir dostluk hikayesi.
MİMİKSEL İFADELER - Ekrandaki yeteneklerini burada da sergiliyor musun?
Max: Burada sergiledim evet ama burada bir şey daha öğrendim: İfadeler. Ekranda hiç göstermediğimiz ama film esnasında vermemiz gereken bir takım mimiksel ifadeler söz konusuydu. Bunu Ali bana anlattı. İlkin çok zordu. Çünkü ben anlayamadım ama iki haftaya yakın bir süre sonra bu ifadelerin ne anlama geldiğini anladım ve onu da katınca film çok daha güzel bir hale geldi.
- Sette en çok hangi oyuncuyla anlaştın?
Max: Burada Nilgün Sağyaşar'ın hassasiyetini dile getirebiliriz. Muhteşem bir ekip kurmuş ve herkes hayvan severdi bir kere, herkesle aram çok iyiydi. Kimler sıyrıldı derseniz ben İnci Abla'yı (Türkay)
çok sevdim.
- Ona aşık oldun mu yoksa?
Max: Aşık olmadım ama çok sevdim. Onun da bir köpeği var. Kalben, ruhen çok temiz bir insan. Yanlış anlaşılmasın, herkes çok iyiydi.
- Özel hayatın nasıl?
Max: Dolly adında bir eşim var. O siyah beyaz bir rough colly. Onunla çok iyi anlaşıyoruz, çok sakin bir yapısı var. Çok akıllı ve çok romantik. Geçen yaz altı tane bebeğimiz oldu ve oğlum şu anda 11 aylık. Bir oğlum yanımda, diğerlerini de Ali takip ediyor. Hepsi emin ellerde, mutlular. Şimdi tekrar bakalım bir bebek bekliyoruz.
- Hayvan hakları Türkiye'de ne durumda?
Max: Türkiye'de bu konuyla ilgili birçok eksik olduğu gibi birçok bilinçli insan aktif bir biçimde görev yapmaya çalışıyor. Biz de mesleğimiz gereği sokak hayvanlarına yardım ve organizasyonlara imza atmış durumdayız.
- "Arkadaşım Max" filmi hayvan haklarına da biraz ilgi çekecek mi?
Max: Bir kere var olmak haktır. İnsan hayvan sevmese bile bu hakkaniyete biraz inanması lazım. Bu doğanın bir parçası, kimse görmezden gelemez.
Filmde ben bir köpek olarak bir karakteri canlandırıyorum, bu da toplumda köpeğin veya hayvanların, söz hakkı olduğuna dair kesin ve kati bir sunumdur. Hayvanların da toplumun bir parçası olduğunu gösteriyoruz bu filmle.
- Max, efsane oyuncu Lassie'yi biliyor musun?
Max: İdolüm benim. Kökenimiz aynı. O bir efsanedir. Onun gibi oluruz olmayız tartışılır. Irkın adını bile Lassie olarak tanımlanmasına sebebiyet vermiş bir köpektir. Öyle bir efsane olabilmem için tüm sevenlerimin desteğini beklerim.
SAMİMİ VE ANLAYIŞLI - Sette Max en çok sizi sevmiş, neden acaba
İnci Türkay: Ben de gerçek bir hayvan sever olduğum için belki. Uzun yıllardır hem çocuklarla hem hayvanlarla çalışıyor olmanın samimiyeti, sıcaklığı, anlayışı ve sabrı içinde olduğum için belki.
- Nasıl çocukların gönlündeki kraliçe olmayı başardınız?
İ.T: Bence samimiyet. Çünkü benim en çok duymayı sevdiğim iltifat aynı ekrandaki gibisiniz, aynı güler yüz, aynı sabır, her sohbette, her çay bahçesinde, alışveriş merkezinde çalıştığım gruplar bu gerçekmiş diyorlar. Gerçek olmak, olduğum gibi olmak.
- Senaryo geldiğinde ne hissettiniz?
İ.T: Çocuk filmi diye çok sevindim. Max'in bu kadar hızlı olması çok heyecanlandırdı, senaryo çok şekerdi. Max'in olması çok iyiydi, Murat Şeker'in ismi beni çok etkiledi.
- Nasıl bir film oldu sizce?
İ.T: Filmi izlemedim ama çekim süreci şahaneydi, hikayesi çok güzeldi, ekibin uyumu harikaydı. Murat Şeker, şeker gibi bir yönetmen, çok sıcacık bir film oldu. Bütün o içtenliğimiz, samimiyetimiz geçmiştir filme diye umut ediyorum.
AİLE BASKISI - Çocukluk kahramanlarınız kimlerdi?
İ.T: Bir kere Lassie ile büyüdük, unutamadığım Şeker Kız Candy, Heidi vardı.
- Oyunculardan kahramanlarınız yok muydu?
İ.T: Tabii ki var, çocuk yıldız Shirley Temple ve efsane Audrey Hepburn'e bayılırdım. Filiz Akın benim hala idolüm. Gülten Dayıoğlu, Kemalettin Tuğcu kitapları da unutamadıklarım arasında.
- Max da bir kahramana dönüşür mü?
İ.T: Hiç tereddütsüz söylüyorum dönüşür. Ama şunu söylemek lazım, bu filmi seyreden her çocuk ailesine baskı yapacaktır. Ailelerin ne olur on beş kere düşünmesi gerekiyor. Çünkü hayvan almak, beslemek ve hayatını onunla en az 10- 15 yıl geçirmek çok büyük bir karar. Ortalığa bakıyorsunuz cins köpekler dolu ormanlarda, yollarda. Bu sadece hayvan için bir travma değil, çocuk için de çok ciddi bir travma. Çok iyi düşünsünler; bu bir hediye, bir obje değil.
- Aileler ne tarz oyuncaklar seçmeli çocuklarına?
İ.T: Ben bu konuya fazla kafa yormuş ve bir oyuncak şirketi kurmuştum bundan birkaç sene evvel. Tamamen tahta, organik, pilli, gürültülü olmayan, çocukların kendi hayalleriyle üretebilecekleri, tahtadan da bebek yapabileceği, küp arabaya dönüştürebileceği. Ben kendi kendine hareket eden, kumandalı, pilli, elektronik oyuncakların karşısındayım. Çocuğun onu oynatabileceği, istediği forma sokabileceği objeleri daha çok oyuncak olarak tanımlıyorum.
- Özellikle küçük kızlar da birer Barbie olma derdinde.
İ.T: Barbie dediğimiz rol model oyuncaklar çok yanlış. Herkes sarı saçlı, hokka burunlu, 55 cm. belli değil. Çocukların psikolojisinde de çok büyük travmalar yaratıyor. Biliyorsunuz Amerika'da da bunun savaşı verildi. Şimdi daha şişman, daha siyah falan bebekler üretiliyor.
- Şimdiki çocuklar mı yoksa sizler mi daha şanslı?
İ.T: Çok zor bir soru. Onlar şimdi o kadar teknolojinin içindeler, görsel şeylerle beyinleri gelişiyor ama farklı gelişiyor. Çocuklar çok hayal kuramıyorlar, hazır sunuluyor her şey. Bilgisayarın içindeler. Biz ağaçların tepesindeydik, çimen, toprak çocuğuyduk. Biz de elektroniği zor algılıyoruz. Acaba o çocuklar mı daha başarılı yoksa toprakla, taşla büyüyen bizler mi daha başarılıyız ilerde göreceğiz.
- Sizin çocukluğunuz nerede geçti?
İ.T: İzmir Karşıyaka'da. Bütün çocukluğum lojmanlarda geçti, devlet memuruydu babam.
Yönetmenden övgüler - Murat daha çok esprili filmler çevirirken birden bire çocuk filmi çıktı?
Murat Şeker: Ben farklı filmler yapsam da genelde hepsi komediydi. Romantik komedi, gençlik komedisi, absürd komedi. Bu da aslında çocuk komedisi. Bir aile komedisi. Aileyle birlikte izlenebilecek bir film ama kahramanının bir köpek, yedi yaşında bir çocuk olması ve Türkiye'de bunun ilk kez yapılıyor olması gibi bir sürü etken bir araya gelip Arkadaşım Max projesini biraz iddialı hale getiriyor.
- Başrolde bir "köpek"le çalışmak zor olmadı mı?
M.Ş: Her yıl çocuk film yapmak gibi bir amacımız vardı. Tam o sıralarda Focus Film'den aradılar. Max ile anlaşılmıştı, benim de ilgimi çekti. Kendimi zorlamayı seviyorum. Zorladık ilk birkaç gün, özellikle sözleşmeyi imzaladıktan sonra bu köpekle ne yapacağız dedik. Sonra yaptıkça oldu, tıkır tıkır devam etti. Max yetenekli tamam ama filmde sadece özel şov olarak değil, karakter olarak yer alıyor. Dolayısıyla iyi bir oyuncu oldu. Umut vaat eden genç oyuncu ödülünü alır mı alır.
- Max da atası Lassie gibi efsane olur mu?
M.Ş: Olacak. Ben yetenek programını çok izlemem. Köpek birinci oldu dediklerinde, "Türkiye'de en yetenekli köpek mi" demiştim. Sonra Onunla film çektim.
