ŞAFAK İNCE (HABER MERKEZİ)
Onun çocukluğu kitaplar arasında geçti. Türkiye'nin en ünlü gençlik ve çocuk kitapları yazarlarından İpek Ongun'un kızı olarak dünyaya gözlerini açan Defne Ongun Müminoğlu, elinden kitabı hiç bırakmadı. Ta ki iş hayatına atılana kadar. Turizmcilikle başladı, pazarlama ve halkla ilişkilerle devam etti, 12 yılın ardından anne oldu. Minik kızı için "bilgilendirirken eğlendiren" bir kitap aradı ama bulamadı. Bu kez kendi kaleme sarıldı, elbette öyle kolay da olmadı. Bilgi birikimi ile bilgi kirliliği arasından sıyrılmayı başaran Defne Ongun Müminoğlu, miniklerin olduğu kadar anne ve babaların da keyifle okuduğu "Burcu ve Berk'in" maceralarının yer aldığı 6 kitaplık bir seriyi yazdı. Kitap Türkiye genelinde büyük ilgi gördü. Miniklerin kalbini kazanan Defne Ongun Müminoğlu, şimdi karşımıza bir tabu olarak çıkan "cinsellik" konusunun da yer aldığı 3 kitaplık bir seriye daha imza atacak. Kitap dünyasının minik yüreklerini yazan Defne Ongun Müminoğlu ile çocuk kitabı yazmanın zorlukları üzerine konuştuk.
- İpek Ongun'un kızı olmak nasıl bir şey? Çünkü, eli kalem tutan bir annenin kızısınız?
İki kardeşiz ve elbette evde çok kitap olması nedeniyle kitap okunması, kitap konuşulması da çok oldu. Bizim ailede babam da zaten kitap okumayı çok sever. Annemin bizi yetiştiriş tarzı her zaman içinde kitap barındırırdı. Her şeyin başında bir kitap vardı.
- Türk aile yapısında, evde herkesin elinde bir kitap alıp köşeye çekilmesi çok alışık bir durum değil.
Doğru maalesef. Bizde her zaman elimizde bir kitap olurdu, yaz tatilleri başlamadan önce kitaplar seçilir, buna annem önderlik eder bizi yönlendirdi. Örneğin 'Bu yaz İngiliz klasiklerinden bir şeyler seçelim, şunlar çok güzel' derdi. Bizi kitaba sevdirmeye yönelik hep bir çabası olurdu. Zorlamadan, keyifli okunan ama insana bir şeyler katan kitaplar seçerdi. - Okurken hayallere dalmak için gizli bir yeriniz var mıydı?
Yazlarımızı ablamla Tarabya'da geçerirdik. Evimizde bir ağaç vardı, o ağaca çıkardık. Rahat oturabileceğiniz dalları vardı. Dedem de dalların bir tanesine kutu yerleştirmişti, kapaklı bir kutu. Onun içinde kitaplarımızı tutardık. Gider o ağaca otururduk ve ikimizde kitaplarımızı okurduk, elimizde kurabiyeler falan, böyle keyifli bir okuma ağacımız vardı.
- Bir insan okuduğu satırların altını çizdiği zaman, oradan beslenmeye de başlar. Satır aralarında sizi besleyen neydi?
Örneğin Küçük Kadınlar'ı okuduğunuzda kitaptaki karakterlerin her birinin hayatındaki zorlukları görüyorsun ama hiçbir zaman sert değiller, yıkıcı değiller. Yani her zaman hayatın olumlu bir tarafını görüp, ona tutunuyorlar. Genelde altını çizdiklerimden böyle olumlu besleniyordum. Kendi hayatımda da uyguladım. Sorunlarla hayatımızda her zaman karşılaşıyoruz ama onları çözerken de sert ve kırıcı bir yapı içerisinde olmamak lazım.
- Kitap okumakla geçen bir çocukluk ve turizme başlayan bir iş hayatı. Kitap dünyasına geri dönüş nasıl oldu, üstelik bu kez yazar olarak?
Aslında 12 senelik bir iş hayatım var. 6 sene turizm, 6 sene pazarlama ve halkla ilişkiler yaptım. Kızım doğduktan sonra o yoğun iş hayatı ile kızımı yetiştirme arasında bir seçim yapma ihtiyacı duydum. Orada seçimimi kızımdan yana kullandım. Evde bir bebek büyütürken insan çeşitli aşamalardan geçiyor. Kitap okumaya devam ettim ama bu sefer ilgi alanım o tarafa kaydı. Bebek gelişimi, çocuk gelişimi dikkatimi çekmeye başladım, işin psikolojik yönü açısından uzmanlardan destek aldım.
- Temeliniz sağlam da olsa konu çocuk kitapları olunca bilginin güncellenmesi gerekiyor. Bilgi birikimiyle, güncelleme sırasındaki bilgi kirliliğini ayırt edebildiniz mi?
Ona çok dikkat ettim hala da ediyorum. Çünkü ayırt etmek çok zor. Ama benim kaynaklarım genelde çok fazla internet olmuyor. İnternetten bir şeye baksam da bir uzmana danışmadan onun doğruluğunun onayını almadan harakete geçmiyorum. Araştırmalarım daha ziyade basılı mecralara yönelikti.
- İlk kitaptaki çıkış noktanız neydi?
Bir bebekle 1.5 sene yetmemeye başlıyor, yani insan böyle tamam da böyle ne zamana kadar gidecek demeye başlıyor onun için 2009 senesinde bir "0 km Bızdıklar" adıyla bir blog kurdum. Orda da birazcık bizim kendi annelik, babalık halimizle dalga geçiyim, kendime güleyim, başkalarıyla güleyim gibi bir çıkış noktası vardı.
- Neden?
Aslında Türk aile yapısıyla dalga geçmek istedim. Çünkü bebek büyütürken herkes size müdahale eder. Bunu da herkes çok iyi bilir. Sokakta sizi çevirir öğüt verirler, akıl veren çok olur, biraz bunlarla dalga geçeyim gibisinden başladı. Sonra bu daha bilgi içerikli bir siteye dönüştü. İşte uzman konuklar oldu, onlarla röportajlar oldu. Müzik konusu oldu, kültür sanat oldu, kitaplar oldu. Yani formatı değişti. Kendi kendine oluştu.
- Yazın hayatına internet bloguyla mı başladınız?
Blog tetikledi. Kısa bir süre sonra bir dergiden 'köşe yazarımız olur musunuz?' teklifi geldi. Bir başka dergiden de benzer teklif geldi, ardında benim okulumun Tarsus Amerikan Koleji'nin dergisinden teklif geldi. Böylece üç dergide yazmaya başladım. Tüm bunlar daha çok düşündürüyor, yazdıkça da insan kendini daha geliştiriyordu. Ardından çocuklar için eğitici kartlar yapan bir firma, hikayelere dayalı yap- boz projesiyle geldi. Onların hikayelerini hazırladım ve yap- bozların tasarımlarını yaptım. İçerik anlamında o da ilk basılı çıkan proje oldu.
- İlk kitap nasıl ortaya çıktı?
Yine bir ihtiyaçtan, doğrusu eksiklikten ortaya çıktı. 'Beslenme üzerine bir kitap olsa çocuklara eğlenceli bir şekilde beslenmeyi anlatsa, onların dilinden, onların gözünden olsa' diye düşündüm. Artemis yayınlarıyla görüştüm. Editörüm "Bir kitap değil böyle 6 kitap olsun" dedi. Onun üzerine ben 6 konu seçtim.
- Bu 6 kitaplık seri büyük ilgi uyandırdı ama yalnızca çocuklar değil büyüklerin de dikkatini çekti.
Ben konuların uzmanı değilim, dolayısıyla uzmanlardan destek aldım. Her konunun içinde kendi danışmanına yer verdim. Örneğin vücudumuz için, sağlıklı beslenme için, pedogojik konular için hep bir danışman var. Yani onların hepsinin ben araştırmalarını yaptım, hikayeleri yarattım ama kendileri o hikayeleri gözden geçirip yorumlarını yaptı ve kitapların içinde de yetişkinlere öneri sayfaları hazırladı.
Cinseliği içeren 3 yeni kitap - Sırada ne var?
Yine Burcu ve Berk ile devam edecek, bu kez aralarında cinselliğin de olduğu 3 kitaplık bir seri çıkacak.
- Şimdiki kadar işlediniz konular herkes için "sıcak" olan konulardı bu ise tedirginlik yaratan bir konu, cinsellikte nasıl bir yol haritası izlediniz?
Kız erkek vücudu arasındaki farklılıkları vurguluyorum. Bizde cinsellik bir tabu. Konuşulmaz, korkulur, anlatılmaz. Onun için çocuklar, yanlış bilgi edinir. Halbuki en güvendikleri kaynak onlar için bizleriz, yani anne babalar. Bizler de bu konuyu tabulaştırıyoruz ki çocuklar da korkuyolar, gelip soramıyorlar. Onun için ben özellikle o konunun üzerine gitmek istedim. Bunun çok doğal birşey olduğunu nasıl biz kolumuzdan bacağımızdan bahsediyosak sonuçta cinsellikten de bahsediyor olmamız lazım. Bu korkulacak birşey değil.