SELAMİ KALAY
Geçtiğimiz günlerde, Aydın Umurlu'ya bağlı Kuyucular Köyü'nde ikinci kez Kültür Sanat Festivali düzenlendi. Köy muhtarlığı ile sanatçı Maksut Kesici'nin önderliğinde "Sanat İnsanın Son Sahici Oyuncağıdır" temalı festivale, özellikle kadın ve çocuklar yoğun ilgi gösterdiler. Geçen yıl festivale katılan ve yakın zamanda kaybettiğimiz ünlü tiyatro oyuncusu Selçuk Uluergüven'in ismi festivalin yapıldığı sokağa verildi.
Konuşmacılar Prof. Dr. Adil Türkoğlu, Doç. Dr. Metin Bal, ressamlar Özlem Başeğmez, Adnan Çoban, Ayşe Mesude Kumbasar, sanatçılar Nevzat Karakış, Cem Erdost İleri, Muzafer Olcaytu, Nihat Ülker, Karadeniz'in sesi İlknur Yakupoğlu, seramik sanatçısı Neval Cavlin, şair Nefel İçyüz, sunucu Fevzi Altunbulak, oyuncular Gülnihal Demir ve Nihat Kapız, tiyatro grubu "Finitolar", karikatür sanatçısı Lütfü Çakın'ın katıldığı festival iki gün sürdü.
Feastivalde Aydın Fotoğraf Grubu fotoğraf, Wikamp grubu resim sergisi, Çağdaş Sanatçılar Platformu Karikatür sergisi açtı. Zeybek ekibinin gösterileri, keman ve şiir dinletileri ile sanatçıların konserleri büyük beğeni topladı. Mustafa Yıldız mizah dergileri dağıtırken, Lütfü Çakın isteyenlerin portre karikatürlerini yaptı. Köyde ikinci kez festival düzenleyen heykel sanatçısı Maksut Kesici "Köylerimize sanatın her kolu girmeli. Aradaki mesafeyi daraltmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi. Festival çoşkusu tüm hızıyla sürerken ben de köyün tarihi ve kültürü hakkında köylülerle sohbetler yaptım.
KÖY TAVUĞUNDAN KEŞKEK
58 yaşındaki Gülfizar Yaman, köylerinin adını köydeki 20 kadar su kuyusunun varlığından aldığını belirterek başlıyor konuşmasına: "Burada doğup büyüdüm. Beyim on beş sene önce vefat etti, üç çocuğum var. Hayvancılık yapıyorum. Yaptığım yoğurt, kesik (çökelek) ve tereyağını pazara götürüp satıyorum. Tarlam var, ona da yonca ekiyorum hayvanlar için. Bu köyde her şey üretilir, en çok çilek ve domates. İncir, üzüm, zeytin, portakal da güzel olur. Köyün içinden geçen dereye Koçak Çayı, İkizdere deriz, Büyük Menderes'e akar. Köyümüzde her sene festival olsun istiyorum. Köy tavuğuyla keşkek yaptım, onu satıyorum. Dana etinden de yaparız. Bizim düğün yemeğimizdir. Dört kilo döğme buğdayı yıkayıp haşladım, altı tane de tavuk haşlayıp içine diddim. Bir de ilikli kemik suyu katıp on iki saat karıştırarak pişirdim. Yerken de kendi yaptığım tereyağını üstüne koyuyorum. Ayrıca, sıkma dediğimiz bir yemeğimiz var. Kıyma, yumurta ve hamuru beraber yoğurduktan sonra açıyoruz, küçük parçaları yuvarlayıp yağda kızartıyoruz. Sonra et suyunda tekrar haşlayıp üstüne yoğurt ve kızarmış tereyağı döküyoruz..."
ÇALGICI "GÜZEL ESMA"
Ulviye Yöntem: "80 yaşımdayım, bu köyde doğdum büyüdüm. Eskiden düğünlerimize Umurlu'dan çalgıcılar gelirdi. Şimdi rahmetli oldular. 'Çomar Hatçe', 'Güzel Esma', 'Şerife' ve 'Kör Ali'yi hatırlıyorum. Dümbek, def çalarlardı. Esma çok güzeldi. Kırmızı kırmızı yanakları vardı. 'Şu Dalma', 'Sade Güzelim' türkülerini çalarlardı. Ben Dalma'yı iyi oynardım. Bu Gülfizar, 'Sepetçioğlu'nu güzel oynar. Ben oynamaya çıktığım zaman 'Başaran'ın kızı çıktı' derdi Çomar Hatçe. Çok iyi bir kadındı rahmetlik."
"Biz düğünden başka bir şey görmedik!"
Hacer Çayır: "Eskiden gelin başına taç takılırdı. Kim biliyorsa o süslerdi. Kafkül (Kakül) kesilirdi saçının bir tarafından. Kıvırcıklı pembe duvak örter ata bindirirlerdi. Çomar Hatçe'nin boyu kısa olduğu için öyle derlerdi. Şerife de vardı, def çalardı. İlla onlar istenirdi düğünlerde. Gider havası çalarlar, Sepetçioğlu, Harmandalı oynanırdı. Güzel oynayanlara bardak patlatırlardı, toprak bardağı yere çarparlardı nazar değmesin diye. Üç gün düğün olurdu. Biz düğünden başka bir şey görmedik, hep çalıştık, bir hacca gittik geldik o kadar, başka bir yer görmedik, festivali ilk defa görüyoruz, güzel yapıverdi Maksut oğlum."
"Seneye de tekrarlansın"
64 yaşındaki Nermin Bülbül de, yörenin düğün dernek adetlerini şöyle anlatıyor: "Eskiden nişan olduğu zaman, kız evinden yirmi tane sini yapılır, tavuk gönderilirdi. Düğün olacağı zaman Cuma günü kızlar, köye şeker dağıtırlar ve şeker eğlencesi yapılırdı. Çalgıcılar gelir, bir defçi, bir dümbekçi, bir de çekici kadın olurdu oyuna kaldırmak için. 'Şu Dalma', 'İnce Mehmet', 'Öf Ülen ', 'Sepetçioğlu' oyunları oynanırdı. Ben ekseriyetle 'Konyalı' oynardım. Başıma para basar, bardak patlatırlardı. Ertesi günü kınalık eğlence olurdu. En son gelini kaldırırlar ama çalgıcılar bahşiş almak için gelinin ayağını bağlar, damadı çağırırlardı. Bahşiş olarak tavuk istenirdi. Ertesi günü gelin almaya gidilir bayrak önde, davul arkada. Gelinin kardeşleri el öptürür, kuşağını bağlarlar. Babası da ayakkabısını giydirirken para koyardı içine... Eskiden Kurban Bayramı'nın üçüncü günü, birkaç erkek kadın elbisesi giyer, meydanda eğlence yaparlardı. Üç erkek; deve olur, çakal olur, değirmenci olur oyun yaparlardı. Biz ancak düğün bilirdik. Festival çok güzel oldu, seneye bir daha istiyoruz..."
Yol tarifi
Kuyucular köyü, Aydın-Nazilli yolu üzerinde. Umurlu'dan 8 km. sonra sol tarafta, 2 km. içeride. Köyün girişinde tarihi bir kemer köprü bulunuyor. Köyden 7 km. yukarıdaki alabalık çiftliği Koçak çayı ve asırlık çınarlarıyla doğal bir dinlenme mekanı. İzmir'den günübirlik gidilebilecek kadar yakın olan bu şirin köyü görmenizi öneririm.
