BURCU ŞAKAR
Sakin duruşunun ardında yatan hiperaktifliği ve sıcakkanlılığıyla dikkatleri çeken Mustafa Ceceli'yle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Yeni albüm çalışmasından tutun da nasıl bir adam olduğuna kadar hakkında bir çok şeyi bu sohbette bulacaksınız.
- 6 yaşında piyano çalmaya başladınız. Sizi sanata kim yönlendirdi?
Aslında ben müziğe 6 yaşında değil 3 aylıkken başlamışım. Annem ninni söylerken tempo tutuyormuşum ve uyumuyormuşum. Ninni ile çocukları uyuturlar ya, bende tam tersi oluyormuş. O dönemde ninniye eşlik edince müziğe ilgim olduğunu anlamışlar. Fakat bu yeteneği 3 yaşlarındayken daha iyi fark etmişler. Duyduğum müziklere elimi masaya vurarak eşlik ediyormuşum. Her bebek elini masaya vurur ama benim vuruşlarım ahenkli şekildeymiş. Tüm bunlara bakarak beni ilerde enstrümana yönlendirmeye karar vermişler. Küçük darbukalarım vardı. Annemin örgü şişlerinden bateri takımı yapıyordum. 6 yaşında babam bana org aldı ve yaklaşık 1,5 sene boyunca piyano eğitimi aldım.
"BEN BİR ARANJÖRÜM"
- Veteriner hekimliği ve daha sonra da işletme bölümünü okudunuz. Konservatuvar mezunu değilsiniz ama sanatın eğitimle olmadığının da bir ispatısınız.
Aslında herkes birtakım belli yeteneklerle dünyaya geliyor. Kendi isminizi, kendi ailenizi, fiziksel özelliklerinizi seçmediğiniz gibi yeteneklerinizi de seçmediniz. Doğarken size bunlar programlı bir şekilde verildi. Mühim olan yeteneğinizi fark edip onun peşinden gitmek. Ben bir aranjörüm. Aranjör denildiği zaman bu işin alfabesine, lisanına hakim olmanız gerekiyor. Bizim yaptığımız işin lisanı da notalardır. Mesela şarkıcılıkta 'Allah vergisi, sesi var' dersiniz. Hatta aklıma hep İbrahim Tatlıses'in sözü gelir; "Sonuçta içinden dışarıya çıkıyor". Yani eğitimle olacak şeyler var. Bir takım workshoplar, dışarıdan metodlar okudum. Yüzde yüz alaylı gibi olmadı fakat ben enstrümanların tamamına aşıktım. O yüzden de kompozitörlüğü, aranjörlüğü tercih ettim. Konservatuvar yaşını geçmiştim. Çünkü o kadar haylaz ve hareketli bir çocuktum ki bunu bir meslek olarak seçip seçmeyeceğimi ailem tam olarak idrak edememiş.
- Kaç enstrüman çalabiliyorsunuz?
Stüdyo kayıtlarında piyano, gitar, ud, kanun, darbuka ve bütün vurmalı grubunu çalabiliyorum. Üflemeliler dışında birçok şeyi çalıyorum. Çok güzel şişe çalarım.
- Müzik sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sektörümüz küçülen, daralan bir sektör. Her şey güllük gülistanlık gibi görünse de, sanatçıları her ne kadar magazinde mutlu görseniz de aslında işler o kadar da iyiye gitmiyor. Bizim sektörümüz dijital platformun keşfinden sonra kan kaybeder oldu. Çünkü her şeyin illegal olduğu gibi dijital platformun da illegali çok fazla var. Yapımcılar, sanatçılar aslında albüm yapmaya artık çok fazla yanaşmıyor. Bunun başlıca nedeni de; harcadıkları emeğin geri dönüşünün olmaması.
- Yeni albümünüzden bahsedelim.
16 Aralık 2014 'Kalpten' albümünün çıkış tarihiydi. Biz prodüktörümle albüm çıkmadan 2 ay önce konuşmuştuk. Albümü ikiye bölelim diye düşündük. Çünkü 20 şarkımız vardı. Düşündük ki biz bunu 14 şarkıda bırakalım geri kalan kısma da ikinci bir albüm yapalım. Çünkü çok çabuk tüketiliyor. Albüm çıktıktan bir hafta sonra; "Başka şarkı yok mu" demeye başlıyor hayranlarımız.
"KARİZMATİK"
- Hayranlığıyla büyüdüğünüz bir sanatçı var mı?
Ben Tarkan'ı çok severdim. Onunla çalışmak da nasip oldu. 'Firuze' şarkısını düzenledim. Star kelimesi varsa star Tarkan'dır. Çok pozitif, çok cana yakın, çok samimi bir insandır. Bana göre bu iş için doğmuş biri. Enerjisi çok yüksek, sahne duruşu, sahne karizması kısacası her şeyiyle çok başarılı. Bir de tabi bizim büyüdüğümüz dönemde 90'ları daha iyi hatırlıyorum, pop müziğinin değiştiği döneme denk geldim. Yonca Evcimik, Burak Kut, Mustafa Sandal, Kenan Doğulu, Tarkan'ın dönemlerini çok iyi hatırlıyorum. Bizim dönem aslında pop şarkıcılarına 'Merhaba' dediğimiz dönem, yani yeni kuşağın oluştuğu dönemdi. Evelinde tabii ki Nilüfer, Sezen Aksu, Barış Manço, Kayahan'ı dinliyordum ben, hepsinin şarkılarını ezbere bilirdim.
- Sakin ve rahat bir duruşunuz var. Gerçekte de öyle misiniz?
Aslında hiperaktifim. Sakinlik bana göre başka bir şey. Akrep burcuyum.
- İyi bir aile babası olduğunuzu biliyoruz. Albüm çalışmaları, turneler derken iş stresinden nasıl kurtuluyorsunuz?
Mutlaka stres oluyor. Bu işin iki metodu var; Spor ve zihin çalışmaları yapmak. Spor olarak pilates ve cross fit yapıyorum. Pilatesi ilk başta küçümsemiştim fakat haksızlık ettiğimi başlayınca anladım. Spor o yüzden ana rahatlama unsurlarımdan biri. Zihin çalışmaları yapıyorum. Zihin çalışmalarını her insanın yapması lazım. Güneşin bir turuna nispetle 70 sene yaşasak 8 saniyeye tekabül ediyor. O kadar kısa bir ömrümüz var. Dünyada bir akşam vakti kadar mı kaldınız diye yazıyor Kuran'da. Aslında o kadar bile kalmıyorsun. Alkış bir sanatçıyı rezilde eder vezirde. Sen orada o alkışı üzerine alırsan küçük dağları ben yarattım dersen o egonun altında üzerine düşen bir kaya parçanın altında kalmışçasına ezilirsin. Onun yerine tekil bir iradenin yansıması olduğunu ve orada şarkı söyleyenin de dinleyenin de o tek şuura ait olduğunu hatırlatmak lazım. Ben gün içerisinde kendime hatırlatıyorum. İnsan beğenilmek, sevilmek, takdir edilmek gibi size pozitif olarak gelen ama egoyu şişirebilecek o oklardan kendini korumalı. Bu hepimizde olabilir. İlla sanatçı olmamıza gerek yok. Bunun için bir kalkan oluşturmak, gün içerisinde beyni bunlara yorarak bunları da düşünmek önemli. Konserlerden, stüdyodan arta kalan zamanda ailemle vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Bu yılı tatilli bir yıl haline getirdim. Oğlum Arın ve eşim Sinem ile vakit geçiriyorum.
- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Üç sene sonra İzmir'e kavuştum. Şükür kavuşturana, çünkü ben İzmir'i özlüyorum. İzmir Fuarı benim için özel bir yer. Sezen Aksu ile Fuar'da müzisyen olarak 20'nin üzerinde konser vermişizdir. Buranın dokusunu, duygusunu iyi biliyorum. İnşallah İzmirli müzikseverlerimizle de buluşuruz. Bu da benim temennim olsun.
70-80'lerin müzikal ruhunu seviyorum
- Dünya çapında sahne almayı hayal ettiğiniz biri var mı?
Biz çok farklı müziklerle büyümüştük. Lisede Metallica, Sting dinlerdik. Dinlediğimiz sanatçı profili şu an değişti. Alicia Keys dinliyorum, Sam Smith dinliyorum. Senelerdir Rihanna dinliyorum. Rihanna'nın ağır hayranıyım. Maroon5 da mesela muhteşem müzik yapıyor. Bruno Mars kimliğinde müziği teknolojisi, sound'u ve modernitesiyle değil de müzikal tarafıyla da ele alan, 70- 80'lerin o müzikal ruhunu taşıyan sanatçılarla bir arada olmak isterdim.
Mevsimlik sanatçılar
- Sezonluk şarkılar var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Berksan'ın çok güzel bir yazısını okumuştum diyor ki; "Ben tişört müyüm? Yazlık- kışlık nasıl olacak?". Ben buna katılmıyorum. Bir araştırma yapsalar yazın en çok slov şarkıların dinlendiğini görürüz. Her ne kadar gece dışarı çıktığınızda hareketli şarkılar çalıyor olsa da insanlar slov şarkı dinliyorlar. Havaların ısınmasıyla beraber insanlar biraz da olsa o ritmik şarkıları duymak istiyorlar. O yüzden bu konu biraz kanıksandı. Hatta bazı sanatçılar mevsim olarak kabul edilir. Yazın albüm çıkaran sanatçılar var, benim gibi kışın albüm çıkaran sanatçılar var. Biz de yaza remix albüm çıkartıyoruz. Senelerdir bunu gelenek edindik. 'Kalpten 2' isimli inşallah haziran ya da Ramazan'a sarkacak şekilde ikinci bir albüm gelecek.
