ALİ FİLİZKAN
Spil Dağı'nın Turgutlu ilçesine bakan yamaçlarındaki Ayvacık, Spil Milli Parkı'nın merkezi olan At Alanı'na yaklaşık 3-4 kilometre mesafede tarihi bir köy. Manisalılar, Ayvacık'a "Doktor köy" diyor. Buradaki Hanım Ağa Çiftliği, son 15 yılda "doğal yaşamın merkezi" olarak ünlendi.
Bu küçük pansiyonun kurucusu, 25 yıl önce yakalandığı karaciğer kanserini yenen Nursel hocanın, bu illetinin yeniden nüksettiğini öğrenince, karla kaplı köye yıllar sonra bir kez daha gittim.
Nursel Karaosmanoğlu Şimşek ve eşi Yunus Şimşek ile hem geçen 25 yılı hem de geleceği konuştuk.
Ege Üniversitesi'nde 25 yıl sonra yeniden kemoterapiye başlayan Nursel Karaosmanoğlu Şimşek, 1993 yılında midesinden rahatsızlandı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gitti. Yapılan tetkikler sonucunda o tarihlerde "asistan doktor" olan Prof. Dr. Serhat Bor, karaciğer kanseri teşhisi koydu. 4-5 aylık bir ömrü kalmıştı. Kemoterapi almaya başladı. Ancak bu kez de kan değerlerinin düşük olması nedeniyle kemoterapiye zor cevap verebiliyordu.
Kan değerlerinin 8100'den aşağı düşmemesi gerekiyordu ve bunun için yüksek rakımda, tenha ve havası temiz bir atmosferde yaşaması gerekiyordu.
Spil'deki Ayvacık köyü geldi akıllarına. Eşiyle birlikte kışın 3-4, yazın 15-20 ailenin yaşadığı Ayvacık'a yerleştiler.
25 yıl önce başarılı bir bale ve modern dans öğretmeni iken hastalığa yakalanan Nursel hoca, "Hiç değilse bir aylık hayat garantim var" diyerek günlerini Ayvacık'ta geçirmeye başladı. Bu dönemde onu ayakta tutan tek şey, her gün içtiği 2.5 litre ısırgan otu suyu oldu.
MUCİZELER BAŞLAR
Hastaneye döndüğünde kan değerinin mucizevi bir şekilde 2000'den 8100'e çıktığı tespit edilir. Doktorları buna inanamaz ve üç kez kan testi yaparlar. Şimşek, her kemoterapiden sonra Spil'deki "Doktor Köy"e döner ve 15 gün burada kalır. Zaman hızla geçmektedir ve 5-6 ay ömür biçilen Nursel hoca, 2.5 yılın sonunda ve 21 kemoterapiden sonra tamamen iyileşir.
Ancak dağı hiçbir zaman terk etmez ve orada eşiyle birlikte kendilerine yeni bir hayat kurar.
O günleri, "Burada başlayan yaşam karaciğerimi saran kanser hücrelerinin yok olmasına neden oldu.
6 aylık süreçte kemoterapiye verdiğim cevap herkesi şaşırtmıştı. Doktorlarım kan değerlerimin yükselmesi sonucunda kemoterapinin çok daha iyi cevap verdiğini söyledi. 2.5 yıl süren tedavi sonucunda yaşamım ilk yıllarına döndü, sağlığıma kavuştum" sözleriyle anlatan Nursel hoca, Ayvacık'a iyice bağlandıklarını, her ikisi de emekli olup yaşamlarını burada sürmeye başladıklarını anlattı.
TEMİZ HAVA BOL OKSİJEN
1994'ten bu yana Ayvacık'ta yaşayan Şimşek çiftçi, doğal yaşamı tercih ederek, kendi sebze ve meyvelerini burada yetiştirmeye başlar.
Kışlık ve yazlık her türlü sebzeyi yetiştiren Nursel hoca ve eşi Yunus hoca, kırsal turizm desteklerinden de yararlanarak, burada inşa ettikleri 10 yataklı pansiyona "Hanım Ağa Çiftliği" adını verir. Doğal reçeller, konserveler yapmaya, köydeki kadınlarla birlikte tarhana, erişte, makara, mercimek çorbaları, şifalı otlar ve kurutulmuş sebzeler üretmeye başlayan çift, bu pansiyona gelenlere ve hastalara rehber olur.
Ayvacık'ın sihrinin "temiz hava" ve "oksijendeki moleküllerin temizliği" olduğunu belirtiyor Nursel hoca. Kanserin sinsi bir hastalık olduğunu vurguluyor.
Huzurlu bir yaşam istediğini dile getiriyor. Kanseri kökünden yenmenin şu anki tıp bilgileriyle mümkün olmadığını, ancak tümörlerin yok edilebildiğini ifade ediyor. Bu anlamda eşiyle çocuklarının, özellikle de torunu Ilgaz'ın hayat iksiri olduğunu söylüyor.
EN BÜYÜK GÜÇ MORAL
Nursel hoca. şunları anlatıyor:
"70 yaşıma geldim, hala hastalıkla mücadele ediyorum. Tabii, öncelikle moral ve doğal yaşam şart. En büyük güç moral.
Sonra yiyeceklerinize dikkat edeceksiniz.
30-40 yıl önceki doğal yiyecekleri tercih edeceksiniz. Şu anda yine kemoterapi görüyorum. Buradan Ege Üniversitesi'ne gidiyorum. Bu köyün havası, suyu, atmosferi kan değerlerimin düşmemesini sağlıyor. Tedavim gayet iyi gidiyor.
Doktorlarım, değerlerimin iyi olduğunu söylüyor. Biz 25 yıl önce hastalığımın son günlerini iyi geçirmek için buraya çıktık.
Hayatım 25 yıl uzadı. Şimdi ikinci kez başladığım bu tedavimle kötü hücreleri yeneceğime inanıyorum. Keşke buraya 20-25 yaşlarında gelseydim."
BAKAN EROĞLU İLE GÖRÜŞMÜŞTÜ
Spil'e bir sağlık ve bir spor otelinin inşaatına başlanması için gelen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Nursel hoca ile görüşmüştü. Bakan Eroğlu, "Nursel hoca buradaki atmosferin canlı örneği. Hastalığı yendi. Burada kendisinin de istekleri doğrultusunda yürüyüş yollarını genişleteceğiz.
Ayvacık köyümüzü de milli park alanının bir sağlık merkezi yapacağız. Özellikle burada doğal ürünlerin yetiştiği ve üretildiği merkez isteklerini yerine getireceğiz" demişti.
MANİSA, ŞEHZADELER ŞEHRİ
Manisa, 1412 yılında Osmanlı egemenliğine girdikten sonra, Saruhan Sancağı adıyla anılarak, idari bir birim haline getirilmiş. Şehir, özellikle 1437-1595 yılları arasında Osmanlı şehzadelerinin saltanat tecrübesini kazandıkları önemli siyasi eğitim merkezlerinden biri haline gelmiş. Manisa'da II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmet ve I. Mustafa gibi sonraları tahta da oturan Osmanlı padişahlarının da içerisinde olduğu 16 şehzade bu dönemlerde sancak beyliği yapmışlardır. Kenti, havası, sağlıklı yaşamı, şehzadelerin sağlıklı yetişmesi için önemli bir kriter olmuştur. Bu yüzden Manisa'ya Şehzadeler Şehri" de denir.
NE DEDİLER?
Mesut Atbiner (Ayvacık Muhtarı): Eskiden köy olan mahallemiz, Osmanlı'dan beri kendini ispatlamış bir yer. "Doktor köy" ismi de yakışmış. 40 hanemiz var. Buranın oksijeni, havası, suyu, doğası çok farklı. Yetişen otlar şifa kaynağı. Mesela benim saçlarım dökülmeye, kelleşmeye başlamıştı. Az ilerideki Dededağı dediğimiz tepenin altında bulunan saçkıran otu sayesinde dökülen saçlarım yeniden çıkmaya başladı. Otu toplayıp başıma bir iki kere sürdüm, sonra ustura ile kazıttım.
Sonuç gördüğünüz gibi: Saçlarım çıkarak gürleşti.
Almanya'dan akciğer ve karaciğerinde kanser tümörü tespit edilen hastalarımız vardı.
Burada üç, dört ay yaşadılar, bağışlık sistemleri düzeldi, hayata tutundular. Yine Gebeoğlu suyu dediğimiz bir suyumuz var. Bu sudan içen erkek olsun, kadın olsun kısırlık sorunlarının çözüldüğünü biliyoruz. Ancak mahallemizin sorunları da var. Köy, 1971 yılında milli parklar projesine dahil edilmiş Önceden hayvancılık da yapılıyordu. Şimdi yasak. Mahallede inşaat yapılamıyor. Yapan 15 hane var, ama ne elektrik ne de su bağlayabiliyorlar. Milli parklarda bekleyen mahallenin imar planının bir an önce tasdiki gerekiyor. Köyün yolunu Büyükşehir bu yaz asfaltlayacak. Nursel hanım amansız hastalığı yenmedeki en iyi örneğimiz. Burası sağlık köyü olabilir. "Doktor Köy" adını verebiliriz.
Mürvet Körpe: Nursel hocamla burada 20 yılı aşkın birlikteyiz. Benim de birçok hastalığım vardı.
Manisa'da olduğumda bu hastalıklarım nüksediyor, buraya çıktığımda yok oluyor ve her şey normale dönüyor.
Sağlıklı yaşama burada kavuştum. Hocamla birlikte doğal yaşamı öğrendik. Burada insan hareketsiz duramaz, birden hareketlenirsiniz. Bahçeyi çapalarsınız, yürürsünüz. Çabuk yorulur, çabuk dinlenirsiniz.
6 saat uyku yeter. Gelen hastalar da burada hareket kazanıyor.
Mustafa Albaş: Çocukluğumdan beri buradayım. Köyümüz sağlıklı yaşam açısından ideal bir yerleşim alanı. Burada her şey doğal, insan çabuk acıkıyor, çabuk doyuyor. Sular da farklı, soluduğunuz hava da... 1972'den beri buradayım. Hastalık nedir bilmiyorum.
Mustafa Köseoğlu: Ayvacık, "doktor" unvanını hak ediyor. 60 yıldır burada yaşıyorum. Hiç hastalanmadım. Çobanlık yapıyorum. Bini aşkın keçimiz vardı ama milli park yasağı ile bu sayılar azaldı.
Gelen hastaların şifa bulması, köyün havasını, suyunu, yaşam ortamının faydalarını zaten kanıtlıyor. Ayvacık, Osmanlı zamanında şehzadelerin tedavi gördüğü, şifa bulduğu köymüş. Osmanlı'dan önce de burada yaşam varmış. Kalıntılar var. Nursel hanımla köyümüz yeniden gündeme geldi.
Yunus Şimşek (Nursel hocanın eşi): 25 yıl önce geldiğimiz Ayvacık, kışın da yazın da yaşanılabilir bir yer. Özellikle vücut dengelerinin sağlanmasında, havası, suyu, oksijeni ve doğası ile mükemmel bir yer. Sükunetin hakim olduğu Ayvacık, bakir bir alan. 72 yaşındayım. 49 yıllık hayat arkadaşımın 1992'deki hastalığı sonrasında buraya yerleştik. Mücadelemizden ödün vermedik.
Burada yaşam güzel. Oksijenin temizliği, çarşıdakinden çok farklı. Trafik, insanın ömrünü kısaltıyor, yaşamanızı farklı kılıyor. Ben burayı sevdim. Eşim de sevdi ve birlikte onun hastalığını yendik. Şimdi de ikinci raunttayız. Bunu da kazanacağız.
