Ali Kocatepe

Anneme mektup

Seni kaybedeli tam 25 yıl oldu Gülsüm annem. Ama sevgini de, şefkatini de hala içimde hissediyorum. Bana verdikleriniz için sana da babama da dualarımda hep teşekkür ederim...
Anne düşündüm de aramızdan ayrıldığından beri sana mektup yazmamışım. Bu anneler gününde herkesle paylaşabileceğim, sana sensiz geçen 25 yılı özetleyeceğim bir mektup yazmaya karar verdim.
Ölümünden üç, dört ay öncesi İzmir'e getirdiğim ve seninle tanıştırdığım, gördüğünde "Omorfi kopelamu- güzel kızım" diye karşıladığın Aysun'la flört ediyordum o günlerde. 1985'in 19 Ocak'ında Aysun'un doğum gününde aldık ölüm haberini... Biliyordum iyi değildin. Demans demişti doktorlar hastalığına. Yaşından beklenen beyin fonksiyonlarını yerine getiremiyordun ve unutkanlık, bazen zamanı karıştırmak, çevrendekileri tanıyamamak gibi sıkıntılar çekiyordun...
Oysa sağlıklı olmanı, gelinini yakından tanımanı, nikahımızda bulunmanı ne kadar isterdim.
Hayatta en çok istediğin iki şeyden ancak birini verebildim yaşamında. Doğduğun ve çocukluğunu geçirdiğin Girit'in Kandiya şehrini görmek istiyordun. Hatırla, 1976'da seni önce Rodos'a oradan da Girit'e götürdüm. Sora sora bulduk Kandiya'da ki evinizi. Ne güzel bir çiftlikmiş. Zeytin ağaçları dolu bahçenizde gezinip, evin şarap mahzenine bile indik. İkinci dünya savaşında bombalanmış ve harabeye dönmüş. Kimseler oturmuyordu. Fotoğraflar çektik. Yüzündeki mutluluğu, gözlerindeki ışığı bugün gibi hatırlıyorum. Belki içinde bir hayal kırıklığı yaşamıştın ama, ölmeden bir görebilsem dediğin doğduğun yere seni götürdüğüm için ben de hayatımın en büyük mutluluklarından birini yaşamıştım...
Annecim, ikinci dileğin bir kız torun görebilmekti. Ona ne yazık ki ömrün yetmedi. Seni kaybettikten beş yıl sonra çok güzel bir torunun oldu. Adını İlkyaz koyduk. Şimdi 20 yaşına geldi. Keşke bana pişirdiğin zeytinyağlı barbunya fasulyeyi ona da pişirebilseydin. Eminim çok severdi...
İlk gençlik yıllarımda gece geç saatlerde eve geldiğimde saat kaç olursa olsun beni cumbada oturur beklerdin. O zaman cep telefonu diye bir şey yoktu. Olsaydı meraktan sık sık arar sorardın eminim...
Sana ilk okuldayken bir anneler gününde aldığım kolonyayı yıllarca açmadan sakladın. Müzikten ilk kazandığım parayla sana bir çamaşır makinesi hediye etmiştim. Nasıl da mutlu olmuştun... Hepsini dün gibi hatırlıyorum...
Sabahları beni kaldırdığında bazen mandalin, bazen portakal suyu sıkar başucuma getirirdin. Hayatımda senin kadar lezzetli patates kızartana rastlamadım anne... Ama zaten artık kızartma yemiyorum...
Sana bir de fotoğraf yolluyorum anne. 1972'de bizim evde çekilmiş. Sen de, babam da sağlıklısınız. İkinizin de yüzü gülüyor. Sahi babamla orada da birlikte misiniz? İkinizi de çok özledim...
Eğer görüşüyorsanız Nigar ve Şehriban teyzelerimin, Leman yengemin ve ilkokul öğretmenim Hatice Birkan'ın da ellerinden öper, onların da anneler gününü kutlarım.
Seni seviyorum...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.