• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
“Bireysel mutluluk mutlu eder mi?” ARMAĞAN PINAR ADANAR

“Bireysel mutluluk mutlu eder mi?”

armagan.adanar@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01.03.2017, 00:00

Pek çok insan mutlu olmak üzerine epey kafa yormuştur ve hala yormaktadırlar.
Filozoflar, psikologlar, psikiyatristler, yazarlar, sıradan insanlar...
Herkes bir şekilde "İnsanı mutlu eden nedir? İnsan nasıl mutlu olur?" sorusuna yanıt bulmaya çalışmaktadır. İnsanın mutlu olmasına kafa yoranlardan biri de Maslov'dur. Maslov; insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmadan mutlu olabilmelerinin mümkün olmadığını söyler.
Bunu daha iyi anlatabilmek adına size Robinson Crusoe'dan örnek vermek isterim...
Robinson Crusoe adaya ilk düştüğünde parçalanan gemiden sahile savrulmuş birkaç yiyecek paketini toplamış, daha sonra da birkaç parça eşyadan açıktan ve yağmurdan kurtulmak için korunacak kapalı bir yer yapmış.
Önce yiyeceklerini (fizyolojik ihtiyaç), sonra da güvenli bir yeri düşünmüş (güvenlik ihtiyacı). Daha sonra, Cuma ile ilişkilerinde öğretmen rolü üstlenerek (dil öğreterek, araç kullanmayı öğreterek) saygınlık ihtiyacını gidermiş. Crusoe, sonra düştüğü adayı keşfe çıkmış ve bütün adayı tanımış. Bir takvim yapmış. Rahatladığı anda şarkı söylemeye başlamış. Bir kutudan çıkan kitapları okumaya başlamış. En son aşamada da kendisini adadan kurtarmaya yarayacak bir araç yapıp kendilerini gerçekleştirmeye çalışmışlar.
Maslow da ortalama bir kişinin fizyolojik ihtiyaçlarının % 85 ini, güvenlik ihtiyaçlarının % 70 ini, sosyal ihtiyaçlarının % 50 sini, saygı görme ihtiyaçlarının % 40 ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarının % 10 unu tatmin etmiş olabileceğini ileri sürmüştür.

MUTLU OLMAK İÇİN

Kişinin kendini gerçekleştime basamağına gelmiş olması gerekir ki bu da çok kolay bir iş değildir. Kendini gerçekleştiren insanlar yani mutlu insanların yaşamla bir dertleri yoktur. Kendilerini olduğu gibi kabullenmişlerdir.
Yaşam sorunlarıyla ilgili şikayet etmektense tam tersine yaşamda karşılaştıkları problemlerin üstüne gider, problemi çözer ve ilerlerler. Ne çaresiz rolü oynarlar ne de başkalarını suçlama oyunu oynarlar. Yaşadıkları ne ise bedelini öder,sorumluluğunu üstlenir ve yolculuklarına devam ederler. Yaşarken hissettiklerinin farkındadırlar. Onlar kazananlardır!
Kendini gerçekleştirme aşamasına gelen her bir birey kazanandır!
Ve bunun farkındadır.
Kendini gerçeklerştiren bireyler içlerindeki çocuğun da farkındadırlar, onu beslerler, onu görmezden gelmez onun farkındadırlar.
Dans ederler, şarkı söylerler, gönüllerince eğlenirler ama yeri geldiğinde de yetişkin olurlar.
Hep bir dengeyi gözetirler.
İçlerindeki çocuğu görmezden gelen insanlar hep başarı peşinde koşarlar. Hep daha iyisi, daha mükemmeli, daha büyük ev, daha büyük araba... İçlerindeki çocuğu yoksaydıklarında ise mutsuz olurlar çünkü onları ebeveyn benlikleri yönlendirmeye başlar. Ebeveyn, garanticidir, risk almaz ve sürekli eleştirir...
Hep daha iyisi olmalıdır...

YÜZDE 10'LUK DİLİM

Eğer başınızı sokacak bir eviniz, geçiminizi sağlayacak bir işiniz, sokaklarında güvenli yürüyebildiğiniz bir ülkeniz var ise sağlıklı iseniz ,üretiyorsanız, duygularınızı açık yüreklilikle paylaşabileceğiniz dostlarınız var ise ve hatta içinizdeki çocuğu serbest bırakabiliyorsanız, balık tutuyor, hoplayıp zıplıyorsanız evet siz mutlu bir insansınız ve %10'luk dilimdesiniz demektir! diye yazardım... Ancak kaosun ortasındaki ülkelerde halkın kendisini güvende hissetmesi pek de mümkün görünmüyor.

KORKUYA YENİLMEYİN

Oysa ki bir insanın mutlu olması için en önemli şartın kendini güvende hissetme ihtiyacı olduğunu yazının başında belirtmiştim.
Peki o zaman ne yapacağız?
Başımızı kuma gömüp evden çıkmayacak mıyız? Buna ben de çok kafa yoruyorum. Ancak şunu da unutmamak gerekir terörün amacı toplumda kaos yaratmaktır yani toplumun ruh dünyasında derin yara açmak ve korkutmaktır. Terör korkudan beslenir. Korku arttıkça güvensizlik artar.
Bu noktada bireysel mutluluk alanlarımızdan çıkıp toplum olarak ne yapabiliriz sorusunu sormak daha akıllıca olur kanaatindeyim?
Çünkü ülkede bu kadar olup biten şey varken bireysel mutluluklar peşinde koşmak çok da akıl karı değil. Elbette daha dinç ve ruhsal olarak sağlıklı hissetmek hissetmek için sporumuzu yapacağız, işimize gücümüze gideceğiz, dostlarımızla buluşup sohbetlerimizi edeceğiz, ailemizle de ilgileneceğiz ama bir taraftan da vatandaş sorumluluğumuz gereği terörün yarattığı kaos ortamına ruhsal olarak esir düşmeden el birliği ile ne yapacağımızı da düşünmemiz gerektiğine

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA