Besim Kazado

Her diktiğim kıyafet yeni bir heyecan

Hakan Elyaban: 22 yaşıma kadar İzmir'de yaşadım. İstanbul'da çalıştım. Ama trafiği, yoğunluğu çok yordu beni. Ani bir kararla memleketime döndüm, Alaçatı'da dostlarımla bir kışımı geçirdim bile
Bu sımsıcak pazar sabahımızda size, evinize, kahvaltı sofranıza çok demiyeyim de, en sevdiğim bir iki dostumdan birini misafir ediyorum. Ülkemizden başlayıp yabancı memleketlerin bile en sevilen kişileri ile yaptığım söyleşilerden verdiğiniz kuvvet ile mutluyum. Ama bugünkü çok farklı oldu. Konuğum bugün candan görüştüğüm kişiler arasında tanışma tarihi en eski olan üç arkadaşımdan biri... İlk ortağım, benim moda olayını sevmeme sebep olan ilk hakiki modacı, arkadaşların ailenin üstünde sevip sayılabileceğini tattıran dostum...
Mesleğinin doruğunda İstanbul'u bırakıp Çeşme'deki sıcacık minik sarayında yaşamına her zamanki sade haliyle devam ediyor. Kendi ne kadar sade ise müşteri portföyü o kadar zengin. Modanın hakiki ikonu Ajda Pekkan ve üst düzey hanımların her zaman sitayişle anılan modacısı...
İlk zamanlarından beri diktiği veya tanıştığı tüm müşteri ve arkadaşları ile ilkgünkü gibi görüşebilen ender sanatçılardan biri, yarattıkları gibi dümdüz ama bir yerinde mutlak bir imza olan karaktere sahip, köklü bir İzmirli, canım dostum Hakan Elyaban...

İDDİALI ÇİZİMLER
- Hakan, İstanbul'a gelmeden önce modayla İzmir'de bir başlangıç var mıydı?

12 yaşımdan beri eskizlerim vardı. Çizimlerim çok iddialı olduğu için annem öğretmenime götürmüştü bunları. 'Bu çocuğun bu kabiliyetini yok etmeyin' cevabını almıştı. Ardından profesyonel çalışma. Bir yıl Haydar Gökçimen ile olmuştu.
- Ve İstanbul'a gelişin... Bir teklif mi yoksa macera mı?
Teklif. Şöyle ki hayatımın dönüm noktalarından biri bir teklif. Vakko... Yeni bir çizgi, yeni bir nefes, yani yeni bir stilist arıyordu. Ben de Vakko'ya çizimlerimi yollamıştım. Tüm adaylar arasında beni seçmişler ve de aldığım bir telefonla Bay Vitali'nin (Vakko) hanımı Keti ile İzmir'de Efes Oteli'nde benimle tanışmak istediklerini duyduğumda ömrümün en heyecanlı anlarından birini yaşamıştım.
- Vakko yılların?
İlk Avrupa defileleri, kimselerin kolay giremediği Chloe, Karl Lagerfeld, Bernard Perris... Vakko'nun yurt dışında çalıştığı firmalardı ve tüm defilelerinde biz vardık. 2.5 yıl sonra ayrıldım Vakko'dan, burayı bu aileyi çok sevmeme rağmen.
- Neden ayrıldın o zaman?
Burada tüm bu dış modacıların harfiyen yarattıkları hayata getiriliyordu. Bense bir değil çok şey yaratmak için patlamaya hazır bomba gibi sıramı bekliyordum.
- Ve?
Ve hayatımın diğer dönüm noktası gerçekleşti. Zeki Triko. En çok mutlu olduğum yerlerden biriydi. Hakiki bir aileydik, Zeki Bey hanımı Yüksel abla ve 4.5 yıl candan çalıştığımız Sadık Kızılağaç. O da ben de çok hayalimizi gerçekleştirmiştik burada.
- Ardından Kemoteks?
Evet, burada TRT reklam filimleri dahil çok yeni şeyler öğrenip hazırladım. O dönem çok moda olan Club Med'in koleksiyonu bile gerçekleşti...

SADELİĞİN İÇİNDE
- Nihayet bizim Haute Couture'e sıra gelebildi mi?

Nihayet geldi... Sen yani Besim Kazado beni ikna etmiştin, iyi ki de etmişsin. Bu günlere kadar süren yaşantımın en uzun uğraşısı Haute Couture... 25 yıl dolu dolu.
- Bu kadar uzun yılları düşünürsek senin için hazırladığın giysilerde bir cümle ile ifaden de olur?
Sadeliğin içinde şıklıktır güzel giyim.
- Şık kadın?
Stili olan kadın.
- İyi bir müşteri?
Çizgisi ve stili olan kadındır.
- İlk müşterini hatırlar mısın?
Suzan Haviyo. Çok uğurlu geldi onu da eklemek zorundayım.
- İlk heyecan?
Daha yeni açmıştık ki Belma Hanım (Simavi) yazlığa gideceğini orası için şık bir kıyafet tasarlamamı sipariş etmişti. Heyecandan titremiştim. Yanlız bir şey eklemek istiyorum, şöyle ki her diktiğim elbise benim yeni heyecanımdır.
- Halledebilmiş miydin?
Prova değil, ölçü bile olmadığı için şık bir cellaba hazırladım ve bu sayede samimi olup uzun yıllar çalıştığımız Gülçin İskefyeli ile işleme bölümünü halletmiştik.
- Genelde pek söylemezler bu listeleri...
Ben rahatlıkla söylerim, çünkü tüm müşterilerimle aile dostu olmuşuzdur, Elbise tesliminden sonra yıllarca görüşmüşüzdür. Ne giymek istediklerini, renklerini, tarzlarını çok iyi bilirim.
- Haute Couture, daha doğrusu abiyede dün, bugün?
Bu yıllarda insanların prova vs. ile uğraşacak zamanları yok. Hazır giyim çoğaldı ve de başarılı olanlar çok. Bu yüzden abiye o tarafa kaymış durumda, Yaratıcılara gelince... Bu günlerde moda okullarını bitiren gençlerle dolu piyasa. Bence moda heyecanı küçük yaşlarda başlar, içinden gelir çoğu yaratıcılık, okulla pek olmuyor. Hani aşçı pişirdiği yemeğe aşkını katarsa daha lezzetli olur ya moda da öyle bir histen geçer bence.
- Sevdiğin renkler?
Parlak renkleri hiç sevmedim. Siyah, beyaz ve bej tonları. Kışları koyu şarap, lacivert, mor...
- Defile yapmak ister miydin?
Vakko ve Zeki Triko'da çok defile hazırladım. Haute Couture'e geçince hiç düşünmedim. Benim müşterilerim benim kıyafetlerimle cemiyette zaten benim defilemi yapıyorlar. Bir düğünde 10- 12 kıyafetim oluyordu.
YATAK KOLEKSİYONU
- Tarzını anlıyorlar mıydı?

Kıyafetime hemen "Bu mutlak Hakan'ındır" dendiğinde doğru çıkıyordu.
- Hiç keşken var mı?
Düşünüyorum da hiç olmadı keşkem.
- Modadan başka uğraşın, hobin var mı?
Olmaz mı? Mobilya. Hatta 30 parçalık bir yatak koleksiyonu hazırlamıştım, hatta Vitali Bey gördüğünde ciddi heyecanlanmıştı.
- İzmir hakkında neler dersin?
Ailem, kökenim İzmirli. Ben 22 yaşıma kadar İzmir'de yaşadım. İstanbul'da çalışma yıllarımı geçirdim, ama trafiği, yoğunluğu çok yordu beni. Ani bir kararla memleketim İzmir'e döndüm. Alaçatı'da dostlarımla bir kışımı geçirdim bile. Hiçbir tanıdığım inanmıyordu bu kadar huzurlu olup burada kalabileceğime. Onların düşündüklerine karşıt olarak, Alaçatı'da çok mutlu bir kış geçirdim. Yazımı da geçiriyorum. İzmir bambaşka...
- Peki bu kadar huzurdan sonra güzel bir teklif olsa...
Modaya dönmek mi? İstediğim tarzda bir teklif gelirse ki geldi, istediğim tarzda sadece koleksiyon hazırlamak için giderim ki onu da yaptım geçen sene... Neden olmasın? Ama İzmirimi bırakmamak kaydı ile...
Portföyünde kimler yok ki...
- Bilirim ser verirsin sır vermezsin. Ama biz bizeyiz. Şu erişilmez müşteri portföyünden birkaç isim verebilir misin?

Belma Simavi, Ajda Pekkan, Ayşegül Cinisli, Yasemin Kamhi, ilk kapımı çalanlar arasında... Selma Türkeş, İnci Aksoy, Şafak Kibar, Çiğdem Kayalı, Semiramis Pekkan, Ayşe Ercan, Ayşe Karasu Engin, Tilda Tezman, Ayşe Çavuşoğlu, Hülya Avşar, Feryal Gülman...
- İzmir'den?
Emel Özkardeşler, Deniz Baran, Ayşe Özgenç, Oya Ulukartal, Müjde Çolakoğlu, Serap Özkardeş, Rüçhan Özgörkey ve gelinleri...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.