Bülent Gürlük

Acıların enkazından kurtaralım ruhumuzu

İstiyorlar ki; hiç neşemiz, umudumuz kalmasın...
Ya galeyan duygusuyla, ya korkuyla yaşayalım...
Gülmeyelim, sevinmeyelim, buluşmayalım, konuşmayalım, eğlenmeyelim...
Sosyal medyada bile görünmeyelim, yazmayalım, çizmeyelim, yorumsuz kalalım...
Müzikten, sanattan, kutlamalardan, salonlardan aman kaçınalım!
En nihayet ortak duygularda buluşabileceğimiz her ortamdan uzak duralım.
Ruhumuzdaki karartı en küçük bir aydınlık görmesin!
Kapayalım tüm kapı ve pencereleri üstümüze, hayattan zerre keyif almayalım.

***

İstiyorlar ki; mutlu olmak, keyiflenmek ayıp sayılsın...
Savaş, patlama ve ölümlerden 'takıntılar' takınalım...
Sadece 'şehit cenazelerinde' buluşalım...
Ve her definle ümitlerimizi, yaşama sevincimizi de toprağa gömelim.
Alan taraması yapan keşif uçakları gibi 'hedefler' kodlayalım!
Kamplaşalım, ayrışalım iyice...
Sokulmayalım insana, herkesten kuşku duyalım...
'Canlı bomba'ya ayarlıymış gibi durduralım saatlerimizi, zamanı donduralım...

***

Peki, biz durunca duruyor mu zaman?
Sorumluluklarımız yakamızdan düşüyor mu?
Ne bırakacağız geleceğe, gelecek nesillere!
Güneşsiz günler, yıldızsız geceler ve umutsuz yarınlar mı?
Tuzakları kuranların, pusulara yatanların tek derdi can almak değil.
Sonsuz bir maviliğin içinde 'kara delikler' açmak.
Ve toplumu o deliğe iterek yaşam alanı bırakmamak!
Düşersek, biteriz! Bu yüzden, 'karanlığa' direnmeliyiz...

***

Bu ruhsal çöküntüden kurtulmanın elbette yolları var.
Zihnimizi çekip almalıyız bombaların, acıların, gözyaşının enkazı altından!
Bunu yalnızlaşarak, korkarak, sinerek, gülümsemekten vazgeçerek başaramayız...
Almanya ne yapmıştı 2'nci Dünya Savaşı'nın dramından sonra?
Yıkılmış kentlerin tozu toprağı arasında, 'ulaşıma' ve 'sanata' öncelik vermişti.
Demiryollarını açtı, opera binalarını onardı...
Kavuşabildikçe ve ortak duygularda kenetlendikçe güçlenecekti toplum.
Ve toplum güçlendikçe tükenecekti, acılar, tehditler, korkular, endişeler...

***

Biz de ülke olarak zor günlerden geçiyoruz.
Kalleşliğin, kahpeliğin ortasında kalıyoruz.
Şehitlerin matemini tutuyor, ana yüreğinin ateşinde yanıyoruz.
Ama biliyoruz ki 'bir umut için' savaşmak zorundayız.
Sokağa çıkmayı, beraber olmayı, etrafa gülümsemeyi unutmamalıyız.
İçimizdeki melodiye, coşkuya, kıpırtıya kulak vermeliyiz.
Birilerinin istediği kalıba dökülmeyeceğiz...
Yaşama enerjimizi toplumsal coşkuya dönüştürecek kenetlenmeyi sonraya bırakacak dönemde değiliz!
Yeni yılınız, barış ve güzellikler getirsin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.