• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Bebeğiniz önce onlara emanet FİLİZ İÇKE ÖNAL

Bebeğiniz önce onlara emanet

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 28.01.2010, 00:00
Embriyoloji laboratuvarları çalışanları, yumurta ve sperm hücrelerine işlemlerin her aşamasında büyük bir titizlik ve özenle sahip çıkıyor. Embriyo haline gelene kadar kendilerine emanet edilen bu canlılar onlar için çok özel

Pek çok insan, embriyoloji laboratuvarları için "tüp bebek merkezlerinin mutfağı" tanımlamasını yapsa da o laboratuvarlarda yapılan işin hassasiyeti, manevi yönü ve çalışanların gösterdiği özveri "çok daha fazlası" dedirtiyor insana. İrenbe Tüp Bebek Merkezi Embriyoloji Laboratuvarı Sorumlusu Embriyolog Zerrin Sertkaya'nın şu sözleri her şeyi anlatıyor aslında: "Bu laburatuvarlarda 8-10 saat çalışmakla mesai tamamlanıyor diye bir şey yok. Buradan çıktığımızda ardımızda canlıları bırakıp çıkıyoruz. Yapılan işlemler rutin gibi görünse de, bir gün öncesinde işlem yaptığınız embriyonun ertesi gün nasıl olduğunu merak etmek, her gün yeni bir hayatla uğraşmak müthiş bir duygu."
-Tüp bebek laboratuvarları, tüp bebek merkezlerinde nasıl bir role sahip?
Yardımla üreme laboratuvarları; anneden gelen yumurta ve babadan gelen spermin doğal ortamın dışında, ama mümkün olduğunca doğal ortama yakın şartlarda tutulduğu çok özel yerler. Bu nedenle teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesi, tüm verilerin düzenli kaydedilmesi, tüm işlemlerin titizlikle yapılıyor olması, cihazların kalibrasyon ve bakımlarının günü gününe yapılması çok önemli. İşin mutfağı diyebiliriz.
-Güne başlarken laboratuvarlarda ne gibi hazırlıklar yapılıyor?
Her yeni güne başlarken embriyoları sakladığımız inkibatörlerin gaz, sıcaklık ve nem kontrolleri yapılır ve kaydedilir. Tüm yüzeylerin; ortamın ve buzdolabının ısısı ölçülür, tüm yüzeyler steril distile su ile temizlenir.
-Bu laboratuvarın titiz kuralları çalışanlara da birtakım kısıtlamalar getiriyor olsa gerek...
Asla parfüm, oje sürmüyoruz, makyaj yapmıyoruz. Alkol içeren hiçbir madde kullanmıyoruz. Isının 25 santigrat derecede sabitlendiği loş bir ortamda çalışıyoruz. Uyku düzenimizin çok iyi olması gerekiyor. Çünkü bu laburatuvarlarda sadece 8-10 saat çalışmakla mesai tamamlanıyor diye bir şey yok. Buradan çıktığımızda ardımızda canlıları bırakıp çıkıyoruz.
Sürekli irtibat halindeyiz. Örneğin elektrikler kesildiğinde her ne kadar jeneratör devreye girse de bizim de alarmda olmamız ve gelip müdahale etmemiz gerekebiliyor.
-Ardımızda canlı bırakıyoruz dediniz. Çok ilginç bir duygu olmalı...
Tabii ki. Annenin çocuğunu kreşte bırakması gibi bir şey. Sonuçta tek hücresini bize bırakıyor ve 2, 3 veya 5 gün sonra onu en sağlıklı şekilde teslim alacak. Bunun sorumluluğunu almak başka bir duygu.
Başınızı yastığa koyduğunuzda her anlamda işinizi dört dörtlük yaptığınızdan emin olmanız gerekiyor.
-Size bir anlamda çocuk bakıcılarının atası denebilir. Onlara henüz birer embriyo iken bakıyorsunuz...
Evet. mikroskopta bile zor gördüğünüz bir canlı size emanet ediliyor. Bu canlıya müdahale ediyorsunuz. Bu çok enteresan, çok heyecan verici bir duygu. Burada en küçük yanlışlık yapmamak adına uyku durumunuzdan stres düzeyinize kadar pek çok şeye dikkat ediyorsunuz.
-Sperm ve yumurtanın embriyo haline gelme süreci nasıl gerçekleşiyor?
Anestezi altında anneden yumurtalar toplanıyor ve o yumurtalar laboratuvar ortamına geliyor. Eş zamanlı olarak babadan da spermler alınıyor. Spermler en kalitelilerini seçmek için yıkama solüsyonlarından geçiriliyor. Yumurta anneden alındıktan sonra yaklaşık 2-2 buçuk saat boyunca, 37 derece ısı, yüzde 5.5 karbondioksit, yüzde 5 oksijen ve nem açısından anne rahmini taklit eden inkibatörlerde tutuluyor. Daha sonra birtakım kimyasalların içerisinde yumurtalara ayıklama işlemi yapıyoruz. Etrafındaki hücrelerden arındırıp olgun yumurtaları seçiyoruz. Bu işlemden sonra yumurtaları bir süre daha inkübatöre koyuyoruz ve mikroenjeksiyon işlemine geçiyoruz. Mikroenjeksiyon için mikroskop altında uygun spermin kuyruğunu kırdıktan sonra pipet içerisine alıp yumurtanın içine yerleştiriyoruz. Bu işlemi yaptıktan 16-18 saat sonra yumurtaların döllenmelerini kontrol ediyoruz. Döllenmeyi gerçekleştiren yumurtaları ayırıyoruz. Böylece embriyolar oluşmuş oluyor. 24-25. saatte de erken bölünmenin başlamasını bekliyoruz. Eğer başlıyorsa, bu embriyo için çok olumlu bir gelişme. Ertesi gün görmek istediğimiz; embriyoların 2-4 hücre olmaları. Daha sonra 3. günlerinde minimum 6, en ideali 8 hücre oluyorlar. Üçüncü günden sonra da transferi ne gün yapacağımıza, kaç tane embriyo vereceğimize karar vermemiz gerekiyor.
-Her hastaya aynı işlemler mi uygulanıyor?

Tercih edilecek yöntemlerde hastanın yaşı, önceki deneyimleri ve bugünkü durumu belirleyici oluyor ve her hastaya uygun tedavi seçiliyor. IVF, ICSI, PICSI, IMSI, spermslow, IVM, micro-TESE, PGD, Ca++ aktivasyonu, AH, DEF, sperm hareketlenmesi için pentoksifilin gibi yöntemler hastanın durumuna göre tercih ediliyor.
-Çoğul gebelikleri önlemek için anne adaylarına transfer edilecek embriyo sayısının yasa ile bire indirileceği konuşuluyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bundan sonraki konjonktür tek embriyo transferine doğru gidiyor. Bundan dolayı bu seçim kriteri çok önemli olacak önümüzdeki dönemde. Çünkü en iyi embriyoyu seçip, en doğrusuna karar vermemiz gerekecek. Tek atımlık kurşunumuz olacak ve bunu doğru kullanmamız çok önemli.
-İnkibatörün içinde ana rahmine benzer koşullarda yaşattığınız embriyo, ana rahmine trasfer için bile olsa, dış ortama çıkıyor. Bu süreç de çok büyük titizlik ve dikkat gerektiriyor olmalı...
Embriyo transferi yapılacağı zaman, laboratuvarın hemen yanındaki ameliyathanede tüm hazırlıklar yapıldıktan, hekim hastasını hazırladıktan sonra, son anda embriyoları dışarı çıkarıyoruz. Bir, bir buçuk dakika içinde de transfer işlemi tamamlanıyor. Misina inceliğinde bir kateterde özel bir solüsyon içinde tuttuğumuz embriyonun yolunun engelsiz, dış ortamda geçirdiği zamanın çok kısa olması gerekiyor. Bu nedenle transfer işlemi her zaman beni büyüleyen bir işlem olmuştur. Hatta her zaman tek bir hücre olmasına rağmen, embriyonun anne psikolojisini taklit ettiğini düşünmüşümdür. İçeride ışıl ışıl bir embriyo gördüğümde, dışarıda da ışıl ışıl bir anne göreceğimi, bunu ne kadar istediğini hissedebiliyorum. Bu yüzden transfer öncesi hastayla konuşmayı tercih ediyorum. Çünkü orada her şeyin finalini yaşıyoruz ve bekleme sürecine giriyoruz.
-Tutunmayı başaran embriyolarınızı sayıyor musunuz?
Saymak çok mümkün olmuyor. Sonuçta 4 hücre, 8 hücre ya da blastosist aşamasında yolcu ediyorsunuz onları. Daha sonra sizi ziyarete geldiklerinde inanılmaz bir duygu yaşıyorsunuz. Annenin o dönemdeki psikolojisi geliyor aklınıza. Maneviyatı çok güçlü bir iş.
-Bazen bütün çabalara rağmen işler yolunda gitmeyebiliyor. Bu durumdaki hastalara ne söylemek istersiniz?
Uzmanlar böyle durumlarda aşağı yukarı aynı cümleyi kurar: "Yumurtanız varsa, eşinizde de sperm varsa biz buradayız. Başka yöntem deneriz, elimizden geleni yaparız.." Umutsuzluğa kapılmamalarını öneririm. Yeter ki siz o sürece kadar elinizden geleni yapın. İstirahat etmeniz gerekiyorsa istirahat edin, olumsuz ortamlardan uzaklaşmanız gerekiyorsa uzaklaşın. Her şey yolunda gittiyse, iyi embriyo verildiyse, hasta elinden geleni yaptıysa ve buna rağmen başarılı olunamamışsa o zaman da bunun doğal bir eleme olduğunu düşünmek gerekiyor. Belki de o bebek sağlıksız bir bebek olacaktı. Daha ciddi sıkıntılar yaşayacaktınız. İnanın, yürekten isteyin ve olumsuzlukları düşünmeyin. Siz canı gönülden istiyorsanız olur. Her başlangıcı yeni bir başlangıç olarak değerlendirin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA