Hakan Urgancı

Jinekoloğum olur musun?

Çok sevdiğim bir kadın doğumcu arkadaşımla bir yerde oturuyoruz. Baktım, biri el sallıyor. Yanıma geldi. Yıllar öncesinde İstanbul'a yerleşen arkadaşım E. Boşanınca tekrar İzmir'e dönmüş. Kısa bir ısınma sohbetinin ardından arkadaşımı tanıttım. Doğal olarak, kız, arkadaşımın branşını sordu. Kadın doğumcu denince, E. hemen konuya girdi: 'Yahu biz de İstanbul'dan yeni gelen bir arkadaşımla, burada iyi bir jinekolog arıyoruz. Kimi tavsiye edersiniz?'
'Eh yani' dedim ben de. 'Ne desin adam, ben iyiyim, bana gelin mi desin, mecburen başka doktor mu tavsiye etsin?' (Sonra bir anda doktor arkadaşımın teorisi aklıma geldi. 'Bizim çok sosyal çevremiz olması bize yaramaz' der hep. Zira tanıyan kişiler, arkadaşlarının 'kadın doğum' konusunda doktoru olmasını istemezmiş.)
Doktor, E.'ye şu tavsiyede bulundu:
'Eğer karaciğer nakli yaptıracak olsanız, size bir -bilemediniz- iki isim söylerim. Ancak burada karaciğer nakli yapmıyoruz. Bizim işimizi -hepsi aynı fikir de olmasa da- hemen hepimiz bir şekilde yaparız. O yüzden sizin için önemli olan.. başka bir konu. Bir jinekolog seçecekseniz, size bu kadar yakın olacak bir kişinin 'sizinle aynı dili konuşan', sorularınıza özenle ve bıkmadan yanıt veren, yanında kendinizi güvende hissedeceğiniz biri olmalı.'
İçimden, sanki jinekolog değil ideal eş tarifi yapıyor, diye düşünmeden edemedim. Konuşma böyle bitti ama bu bana başka şeyler düşündürdü. Önemli hastalıklarımızda kendimizi emanet ettiğimiz, yaşayıp yaşamayacağımıza karar veren hekimlerimiz çoğunlukla bunun tam tersiydi. Belki kimilerinin dediği gibi 'tanrı kompleksi'nden, belki hasta hekim ilişkisinde duygusal davranmamak kaygısıyla, belki de arsız ve ısrarlı bazı hasta yakınlarının makineli tüfek hızıyla yağan bitemez tükenmez soruları yüzünden suratsız, izah etmeyen, sabırsız, hemen sinirleniveren, söylemek zorunda oldukları minimum kelime sayısı ile idare eden tiplere dönüşüyordu.
Doktorun tarifi öyle mükemmeldi ki, keşke bütün doktorlar böyle olabilseydi...
Olmadı kendimle evlenirim
Yılardır hayatının aşkını aradığını ve bulamadığını belirten 31 yaşındaki Grace Gelder, herkesi şaşırtan bir kararla -ve hiçbir eksiği olmasa da resmi geçerliliği olmayan bir düğün merasimi ile- kendisi ile evlenmiş. Londra'daki bir parkta kendisine evlenme teklifi etmiş ve kendisi de (!) kabul etmiş. Kendi kendine yüzük takmış ve aynadaki aksini öpmeyi de ihmal etmemiş.
Bize komik gelen bu olayın bir kadın için belki de yapılacak en doğru şey olduğuna karar verdim, biraz düşününce... Zira bir kadının an be an değişen ihtiyaçlarını kendisinden iyi kimse tatmin edemez. Bakın, 'bir kadını ancak bir başka kadın anlar' bile demiyorum, kendi anlar, diyorum. Bilmem anlatabildim mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.