Hakan Urgancı

Elma üzerine siyasi tartışmalar

Bu ülkede siyasi tartışma yapmanın bir şablonu var. Eğer o şablona uyarsanız rahatlıkla geleneklere uygun bir şekilde tartışabilirsiniz. Hatta konunun ne olduğu ve o konuyu derinlemesine bilip bilmemeniz bile farketmez. Misal; memleketin bir noktasında biri bir elmayı ısırmış olsun. İster iktidar ister muhalefet, bölücü ya da devrimci, muhafazakar ya da modern, liberal veya komplo teorisyeni olun, bu şablona uyun. Buyrun tartışmaya:
- Elmayı ısırmamış olsalardı bunca tepki gösterirler miydi? (İletişim uzmanı)
- Anketler, elma ısırıldıktan sonra filanca partinin oylarında bir değişiklik göstermiyor. (Analist)
- Elmayı kimin ısırdığı görülmesin diye kesildi elektrik...(Komplocu)
- Önce, elmayı ısırmaktan kimin çıkarı var, ona bakmak lazım. (Komplocu)
- Elmanın iyisini Baronlar yer. Nitekim onlar ısırmıştır. (Eski manken yeni dış mihrakçı)
- Elmayı sadece ülke bağlamında değil, küresel ölçüde görmek lazım. En azından Ortadoğu coğrafyası ile birlikte değerlendirilmeli. (Ortadoğu uzmanı, stratejist)
- Mesele üç- beş elma meselesi değil, anlayamadınız mı? (Çevreci)
- Bu konuda hadis varsa ona bakmak lazım. Zaten hepimiz rızkımız ne kadarsa o kadar yiyebilceğiz. Bir lokma fazlası değil... (İlahiyatçı)
- Aah, ah ! Köy enstitüleri bugün kapatılmamış olsaydı üreten çiftçi de vatandaş da aynı elmayı yiyecekti. (Nostaljik halkçı)
- Yok yok, elmayı kesin iktidar ısırmıştır. (Muhalif)
- Muhalefet gibi muhalefet olsa elmayı ısırtırlar mıydı? (Küskün muhalif)
- Isırılan her elmanın takipçisi olduk, bundan böyle de olmaya devam edeceğiz. (İktidar)
- İşte bunlar hep iftira. Elmayı adamcağızların ağzına monte etmişlerdir. Ben baktım, elmayla ağzın hareketi uymuyor. (Kadrolu montajcı)
- Bize bu elmayı filanca parti ısırmıştır dedirtemezsiniz, demeyiz, de-me-ye-ce-ğiz! (Akım derken ... diyen)
- Elmayı ilk ısırana bakmak gerek. Elma ısırmak öteden beri ..... zihniyetinin bir eseridir. (Çetele tutan)
- Elma ısırılmışsa vatan yakında bölünecek demektir. Vatanı böldürmeyiz. (Milliyetçi)
- Bu topraklarda Türk-Kürt-Laz-Çerkez demeden öteden beri bir elmayı beraber dişlemişiz. (Etnikçi)
- Bu ülkede elma ısırılacaksa o işi de biz yaparız. (Totaliter)
- Ecdadımız yıllarca at sırtında gezdi. Onca sefere elma yiyerek mi çıktı yani, iftira! (Mukaddesatçı)
- Elmayı ısıranlar çözüm sürecinin karşısında olanlardır. (Tedbirli)
- Eğer elma ısırılabiliyorsa yurtdışından düğmeye basılmış demektir. Yabancı servislerin bu işte parmağı var. (Komplocu)
- Aslında doğuda elma bahçeleri var ama üretim yaptırmıyorlar. Zaten kimse elmayı ABD'den icazet almadan ısıramaz. (Komplocu)
- Atatürk sağ olsaydı, o elmayı kim ısırabilirdi? (Kemalist)
- Hadi ordan! Atatürk, o devrimci ruh, elmayı o günün şartlarında ısırmamıştır. Bugün olsa sabah erkenden hale iner, en iyisini seçerdi. (Oportünist)
- Yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye'nin bu denklemden güçlü taraf olarak çıkabilmesi için elmayı ısıranlardan olması gerekiyor. (Liberal)
- Aslında tabii nasılki elmayı ısıranı görmezden gelemezsek aynı hassasiyeti diğer tarafa da göstermek lazım. Elmayı da putlaştırmamak gerek. Bir kereden bir şey olmaz. Elma bir kez ısırıldı diye elmalığını yitirmez. (Her iki taraftan da çıkarı olan)
- Elma ısırıldıysa bakmamız gereken, kimin daha büyük ısırık aldığıdır. Eğer hakça ısırıldıysa bizim için sorun yoktur ki solun işlevi de budur. Yok, ısırık hakça değilse gereken yapılır ve sonuna kadar takip edilir. (Ortanın solu iktidar )
- Elma ısırılmışsa ısırılmıştır. Isırılmamışsa ısırılmamıştır. Isırdılar da ısırmadılar mı dedik? Diyelim ısırıldı, ısırıldıysa da biz vermişizdir de ısırılmıştır. Aksi takdirde kim neyi buluyor da ısırıyor? Babanızın malı mı, devletin malı! (Merkez sağcı iktidar)

Bestseller kanunu yazsam yeniden

Aslında bu dönemin bestseller'inin formülüne sahibim de bazı bakımlardan etik sıkıntılarım var, kendi kitaplarımı bestseller yapamıyorum (!)
Bakın piyasaya her gün 200 civarı kitap çıkıyor. Tanıdığınız ya da eskiden çok satar olmuş bir kitabınız yoksa bu kitap yeni çıkanlar rafını bile bulmuyor. Bazıları belki de depoda bekliyor. Müthiş bir rekabet alanı... Sizin anlayacağınız, çıkan kitapların en azından yarısı, 'ölü doğum'...
Artık tv ve dergi reklamları da bir iki isim dışında (misal, Ayşe Arman tuvalet kağıdına kitap yazsanız onu da sattırır) işe yaramıyor. Tv programlarına konuk olmak parayla satın alınabilse de geri dönüşü düşük. Prestij sağlıyor, eş dost sırtınızı sıvazlıyor, arayanınız artıyor ama o kadar! Satışa yansıyan pek bir şey yok... Çünkü kitap okurları artık pek tv izlemiyor. Kişisel gelişim ya da kadın kitapları yazıyorsanız, çok izlenen bir kadın programının biraz yararını görebilirsiniz. Onun dışında hava civa! Eğitimli genç kitle kitap alıyor, onlar da internette yaşıyor. Bu yüzden gerilla pazarlama önemli! Kitap satırlarıyla kısa ve vurucu tanıtımların yapıldığı sosyal medya en büyük pazarlama kanalı. Bu kanal da yüzbinleri aşan takipçileriyle genç internet kurtlarının elinde dönüyor. Gençliğe açılacaksanız parayı onlara bayılacaksınız.
Biraz da çok satan kitapların türlerine bakalım:
1. Kişisel gelişim her dönem in. Ancak melekler ve çekim yasası kitapları bu dönem durgun. Onun yerini zamana uygun olarak İslami kişisel gelişim kitapları aldı. Üç ayda bir yenisi çıkıyor, Çok satanlar'dan inmiyor. Maşallah!
2. Muhalif siyasi kitaplar ya da paralel öyküler.
3. Gece yatak sesli radyocu öyküleri.
4. Her döneme uygun yeni bir zayıflama kitabı. İsveç diyeti, Dukan diyeti, Karatay rejimi, Acı Biber Mucizesi, Meleklerle Zayıflama vs...
5. Ergen arabeski.(Bunu biraz açalım) Deneme ülkemizde asla satılan bir tür olmamıştır. Ağır ve felsefidir, okuması emek ister. Üstelik ortada heyecanlı ve süregiden bir öykü de yoktur. Oysa bir yayınevi, bu döngüyü kırdı. Sayfaları doldurmadan, aşk ve ayrılık konulu denemeleri kısa kısa, biraz da şiirsel bir şekilde yayınladı. Sosyal medyada kitap alıntısı paylaşıp hava atmak isteyen gençler için bulunmaz bir nimet olan, eh, biraz da 'kendi haline acıyıp ağlayan romantik atarlı erkek' sözleri içeren bu kitaplar 100 binler, 200 binler satıyor. Hızlı okunup çabuk unutuluyor. Tam da dönemin ruhuna uygun. Yepyeni bir 'kullan-at' edebi türü olan bu türe, ben izninizle 'ergen arabeski' demek istiyorum. Ne yalan söyleyeyim, içinden bir ses şöyle demiyor da değil; 'Bırak tarzını marzını. Patlat bir ergen arabeski, keyfine bak!'
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.