Hakan Urgancı

Sıfır

Ve Ankara... Ve bir daha!

Kızılay'ı kana bulayan saldırının üzerinden bir hafta geçti. Siz bu yazıyı okurken tarih itibarıyla iddia edilen büyük eylemleri yaşamadığımızı umuyorum. Bu yazı, şu an itibarıyla geleceğe gönderilen bir mektuba dönüştü çünkü. Ya da geçmişten gelen bir uyarı, nasıl kabul ederseniz artık!

Hemen her durumda yazacak bir şeyler bulabilirim ama ilk kez içimden yazmak gelmiyor. Kalem oynatmak gelmiyor. Her hafta Pazar yazıları yazarken, siz bu yazıyı okuduğunuzda o konunun gündemden düşmemiş olmasını isterim. Ama bugün ilk kez, terörün artık bayat bir yazı konusu olmasını isterdim, ama olmuyor.

Ölüm, hele hele masumların ölümü matematikteki sıfır gibi işlev görüyor. Nasıl ki sıfırla çarpılan bir sayı tüm değerini yitiriyorsa bomba da bir sıfır oluyor. Bombaya çarpan yaşamlar sıfırlanıyor. Kendi başına değeri olmayan bir sıfır, bütün değerli canlıları yutuyor. Hatta bırakın canlıları, cansız ama yine de değerli olan dostluk gibi, barış gibi, kardeşlik gibi, tolerans gibi, serbest dolaşım özgürlüğü gibi bütün kavramları içine çekiyor. Bir karadelik oluyor, yutuyor güzellikleri. Kelimelerim sessiz bir odada kalmış gibi havada neredeyse dağılıyor, dışarıya en ufak bir ses vermiyor. Dil tutuluyor. Dil tutulunca akıllar da tutuluyor. Orada et, kan, kemik ve gerçekleşmemiş hayaller kıymaya dönüşüyor.

'Toplu taşımayı kullanma, AVM'ye gitme, çarşıya çıkma, kalabalık yerlerde gezme, şehir merkezine uğrama'larla, gündelik hayat, neredeyse imkansız bir çıkmaza giriyor. Herkes trafikte yanındaki araca kaçamak bakışlar atıyor. Biraz mevsimine göre kalın giyinmiş biri dikkat çekiyor, sahipsiz her paket gözlerde büyüyor. Bombayla bir kez, paranoyayla her an ölüyoruz.

Turizm tesisleri ya kapanıyor, ya yeni sahibini bekliyor. Yabancı basın, Türkiye'yi neredeyse haritadan siliyor. Bütün bunlar olurken, patlamanın olduğu gün Ankara Numune Hastanesi'nin önünde canlı bağlantı yapan muhabirin arkasında gezen eşofmanlı bir yaratık (evet insan olma ihtimali yok) cep telefonuyla arkadaşlarını arayıp ekrandan el sallıyor.

Günü birlik ihtimallerle yaşayan, sahibine göre kişneyen, yere düşse bir avuç toprakla kalkan bir cins de yaşıyor bu topraklarda... Bu akbaba, bu çakal, normalde avlanabilecek cesarete sahip olmadığı için başkasının artığıyla, çöpüyle besleniyor. Leşimizi kemiriyor.

Evet, terör dünyanın yeni baş belası. Büyük devletler artık bizzat savaşacaklarına taşeron kullanıyor çünkü. Bu şekilde sistemin beslediği bir canavarı tamamen ortadan kaldırmak mümkün değil ne yazık ki... Sadece etkin mücadele yöntemleri var. Sadece birbirine kenetlenmiş bir millet, ötekileştirmeyen, karşıt görüşleri de kucaklayan bir millet sağ çıkabilir bu mücadeleden... Yıldırmak isteyene 'Yıldıramayacaksın!' mesajı vererek. Önce içimizde felaketimizden nemalanan, leşimizle beslenen akbabaları yok etmeli. Gerisiyle yüzyıllarca başa çıktık, evvel Allah yine çıkarız...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.