Hakan Urgancı

Basit sorular bomba gibidir

nsanlar sıklıkla yalan söylerler.
Sandığınızın aksine, size değil...
Kendilerine yalan söylerler önce. Zaten en iyi yalancılar, kendilerini inandırmışlardır. Onlar körü körüne inanır ve savunurlar.
Çünkü işlerine öyle gelir. Yanıldığını itiraf etmek, tekrar yanılmaktan daha acı verici gelir, nedense...
Bu yüzden de gerçeklerle ikna edilemezler çoğunlukla. Fikirleri zor değişir.
Benim gibi yaşamının bir döneminde koçluk eğitimi almış kişiler, öncelikle yargısız dinlemeyi (ki dünyanın ne zor işidir), sonra da güçlü sorular sormayı öğrenirler.
Güçlü sorudan kastım, karşıdaki kişiyi suçlayan sorular değil (Kaldı ki koçlukta 'neden' diye sormak bile önerilmez), ona ayna tutan sorulardır. Örneğin işe geç kalan çalışanınızı direkt yalana zorlayan 'Neden geç kaldın?' sorusu yerine, ona bir nefes alma olanağı tanıyan 'Seni geciktiren sebep neydi?' diye sorarsınız. Böylelikle kişiyi değil, bir olasılığı suçlamış oluruz. Zor durumda kalan herkes, gerekçesini önceden hem kendine hem de size hazırlamış, minareyi çalıp kılıfını uydurmuştur bile... Bu sebeple koçlukta, direkt, dolaysız sorular önerilir. Zeki insanlar karmaşık sorulara hazırlanırlar.
Oysa basit sorular, karşıdaki zihnin radarından sıyrılıp bomba gibi düşer orta yere... 'Ne yapmayı düşünüyorsun?" Ne zaman yapacaksın?' gibi...
Bütün bu anlattıklarım, aslında bazen bilge kişilerin çok bizden, halktan olabileceğini anlatmak için. Bazen basit ifadeler, ruhunuzda infilak eden el bombaları haline gelir.
Geçen gün evden çıktım aracıma yürürken apartman görevlimiz Bilal beni durdurdu. Bilal, çalışkan, iyi niyetli ama biraz çalçene bir arkadaş. Sizi lafa tutmayı, geyik yapmayı sever. Ben de mümkün mertebe bu durumdan kaçarım.
Hep de bahanem hazırdır: İşim var.
Yine beni durdurdu.
- Günaydın ağam.
- Günaydın Bilal.
- Çok yakışıklısın valla yine...
- Sağol kardeşim.
Gideceğim, önümü kesiyor.
Durduruyor. Hayır söyleyeceği bir şey olsa, neyse ! Ağam aşağı, paşam yukarı !
- Bilal iyi hoş adamsın ama biraz daha dikkatli olmalısın.
- Nasıl yani?
- Şimdi lafa tutarken hiç sormuyorsun bu adamın bir işi, bir acelesi var mı diye...Bak elimde bavul var.
- Taşıyayım!
- Yok, onu istemedim ama havalanına gidiyorum. Acelem var.
- Beyim senin de hep acelen var.
Elimi bahçe işlerinden çatlamış, nasırlaşmış güçlü ellerinin arasında tuttu.
- Bak, toprakla uğrşamış el nasıl oluyor?
Sustum.
- Hep kağıt kalem tutuyorsun.
Biraz da toprakla uğraş.
Bilal'in basit gerçeği bomba gibi düştü. Doğadan ne kadar kopuk yaşıyorduk? İşte halkımın bilgeliği...Hazır yaz da gelmişken, bırakalım kağıdı kalemi, toprağa dokunalım, denize bakalım. Güzel bir yaz olsun...

EVLİLİĞE HAZIR ERKEK SENARYOSU

Kadın: Ben bugün karar verdim ki İngiltere kraliçesiyim.
Erkek: (Asla mantığını sorgulamaz): Atlarınızı hazırlatmamı ister misiniz hanımefendi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.