Hürol Dağdelen

Kendi içine dönmek tehlikeli bir gidiş

Psikolog değilim ama gözlem gücüme inanırım. Çünkü hayatımın büyük bir bölümü, yaşadığım toplumu gözlemekle, insan ilişkilerini incelemekle geçti.
Bu benim, kişisel merakım. Tespitlerim de...
Çocukluğum, her türlü soruna karşı, hür türlü yokluğa ve sağ-sol kavgalarına karşı, mutlu geçti.
Çünkü, birbiriyle konuşan, dertleşen, çözüm arayan insanlardan oluşan bir toplumun üyesiydim o zamanlar...
Vapura bindiğimde, birbirleriyle konuşan yolcular; otobüse bindiğimde sohbet eden insanlar, mahalleme geldiğimde güleç yüzlü komşularımız vardı.
O dönem konuşmak, dertleşmek tüm sorunlarımızı unutturuyordu bize... Politika bile, bu kadar etki altına sokamamıştı bizi...
Kısaca insan olmanın keyfini yaşıyorduk.
***
Oysa şimdi... Vapura bindiğinde boşluğa bakan gözlerle, otobüste isen düşmanca tavırlarla karşı karşıya kalıyorsun.
Ne sohbeti; konuşmamak, karşılaşmamak için gözlerini camdan dışarı kaçırmak artık moda...
Tavır, "Aman beni görmesin de..."
Yani öfke sarmış tüm bedenleri... Tahammül yok, saygı yok, sevgi hiç yok.
Evde, iş yerinde, sokakta somurtan, hesap soran, içten içe düşmanlık besleyen bireyler çoğalıyor.
Nedeni ister ekonomik olsun, ister sosyolojik; kötüye doğru bir gidiş var toplumumuzda...
Şimdi bana "Millet parasız, işsiz. Nasıl gülsün, neşelensin" dediğinizi duyar gibiyim...
Evet doğru... Ama bir gerçek var.
Para eskiden de yoktu, işsizlik hiç bitmedi. Şiddetli geçimsizlik, her üç aileden birinde yaşanıyordu.
Ama hiçbiri bu kadar "samimiyetsiz" değildi.
***
Oysa sorunun kaynağı bizde, yani içimizde... Fazlaca içe döndük çünkü kapılarımızı herkese kapattık.
Neşe kaynağımız olan insanlara sırt çevirdik. Hoş onlarda da neşe kalmadı ya, bu öyle bir hal aldı ki, komşumuzu bile "düşman" görmeye başladık.
Yani görüntü vahim...
Çevremizi saran iletişim yoğunluğu, bizi abluka altına almış...
Ürün zengini cep telefonları, binbir çeşit televizyon kanalları, telekulak öyküleri, iki üç katlı evler yerine tercih edilen blok blok "korumalı" siteler, seviyesizleşen ilişkiler, rüşvetle dönen işler, iş bulamadığı için kendini beceriksiz hisseden bireyler, kolay ulaşılan şöhret, para uğruna satılan namuslar, baş köşeye yerleşti hayatımızın her alanında...
Güven kalmadı, sabır bitti, kişiselleşme başladı.
Yani 1980'lerden sonra, dünyayı etkisi altına almaya başlayan, "insanları bireyselleşme" çabaları sonuç vermeye başladı.
Dünyanın parasını elinde tutan bir takım iletişim patronları, bilinçli bir şekilde yüreklerimize yerleşti, bizi komşumuzdan bile soğuttu.
***
Dünyada "hayatı politikaya endeksli" başka bir toplum var mı acaba etrafımızda...
Bence çok az... Çoğunluk hayatını yaşıyor, politikacıya ödün vermiyor, reklam etmiyor, hayatına sokmuyor.
Onun en büyük gücü demokrasi inancı ve kendine güven...
Başkalarından medet ummak yerine işini kendi görüyor. 4 yılda bir oyunu kullanıyor. Bir tehlike gördüğü anda, cezasını yine kendisi veriyor.
Çünkü kendine, içinde yaşadığı topluma güveniyor. Bu yüzden strese girmiyor, herşeyi dert etmiyor, ruhunu politikleştirmiyor, serbest bırakıyor.
Oysa kendimize güvendiğimiz an, mutluluğu yakalayacağız. İçimize dönmek yerine paylaşmanın tadına varırız.
İşin sırrı budur.

Hayat bahçede yürümeye benzer

Delikanlı yıllar sonra doğduğu kasabaya döner. Sabah uyandığında aklına yıllar önce evlenmek istediği kasabanın güzel kızı gelir. Kızın güzelliği çevre kasaba ve şehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kız bir türlü olumlu yanıt vermemiştir. Otelden çıkar ve gördüğü yaşlı adama kızı sorar. Yaşlı adam az ilerde güzel bahçe içinde bir ev gösterir, kızın orada oturduğunu söyler. Delikanlı merak eder, kızın nasıl biriyle evlendiğini...
***
Bir köşede beklemeye başlar, bir müddet sonra yaşlıca bir adamı yolcu eder kız kapıdan... Üstelik görünüşe göre zengin bir adam da değildir. Adam gittikten sonra delikanlı çalar kapıyı, kendini tanıtır. Sorar niye bu adamla evlendiğini kıza... Kız "söylerim" der "ama bir koşulla..."
Genç kız, evin arkasında büyük bir gül bahçesine götürür delikanlıyı ve der ki: Bu bahçenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyeceğim sana niye bu adamla evlendiğimi... Ama asla geri yürümek yok bahçede, arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece...
***
Memnuniyetle der delikanlı ve girer bahceye... Çok güzel sarı bir gül durmaktadır karşısında, tam elini güle uzatmışken pembe bir gonca görür az ötede, ilerler. Ona uzanırken kadife kırmızı bir gül ilişir gözüne ilerde... Derken, bir de bakar bahçenin sonuna gelmiş. Kıza verdiği söz gelir aklına: Geri dönmek yok.
Ne yapsın.. Mecburen bulduğu alelade, hatta solmaya yüz tutmuş bir gülü mahçup bir şekilde götürür kıza...
Kız gülümser gülü görünce... "Bilmem aldın mı cevabını" der delikanlıya ve ekler: Hayat bu bahçede yürümeye benzer.
Yahşi Cazibe ekrana yakıştı
Yaz döneminde ekranda en çok izlediğim, izlemeye gayret ettiğim dizilerin başında atv'de yayınlanan "Yahşi Cazibe" geliyor.
Nedeni sadece komedi dizisi olması değil, akıcı bir senaryo ve oyuncuların başarısı...
Bu açıdan bakınca "yeni bir Avrupa Yakası doğuyor" demek, fazlaca abartı olmaz.
Dizi için Hakan Yılmaz biçilmiş bir kaftan... Komedi sektörünün son dönemde takdir ettiğim isimlerinden biri olan Yılmaz, hem oyunu ustaca sürüklemesi hem de kimi sahnelerde insiyatifi üzerine almasıyla, dizinin başarısında etkin bir konuma sahip...
Peker Açıkalın'ı anlatmaya gerek yok. O zaten başlı başına bir fenomen...
Benim burada vurgulamak istediğim, genç bir kadın yıldız...
Aslıhan Gürbüz, daha çok yeni bir oyuncu olmasına karşı, gerek Azeri Türkçesi'ndeki başarısı, gerekse doğaçlama yeteneğiyle, dizinin olmazsa olmazı...
Yahşi Cazibe'nin geleceği parlak bence... İzlenme oranları da bunu kanıtlıyor zaten...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.