ŞERAFETTİN ÇIRACI
İzmir futbolunun üzerindeki kara bulutları dağıtan Fırtına, sonunda sevinmeyi de hatırlattı bize. 34 haftalık uzun maraton nihayet düğün dernekle sona erdi. Ama elbette ki bu işin bir evveliyatı var. Ve elbette ki koca sezonda sevinç kadar sıkıntı da yaşandı. Gelin biz en baştan başlayalım. Yani kulübün temellerinin atıldığı o günlerden bugünlere neler yaşanmış şöyle bir bakalım.
Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte ülkenin dört bir yanında çakan futbol kıvılcımları kısa sürede Buca'da yaşayan gençlerin de kalbini tutuşturdu. Bucalı gençler, Süleyman Atakan, Bekir Eromat, Niyazi Gökgönül, Hasan Yalçınkaya ve Niyazi Aktaş, 1928 yılında Bucaspor'u İzmir'in 5. spor kulübü olarak kurdu. Kulübün renkleri, kurucuların Fenerbahçe hayranı olmasından dolayı Fenerbahçe kulübünden izin alınarak sarı-lacivert olarak benimsendi. 1928'ten 1984'e kadar 56 yıl boyunca amatör olarak kalan Bucaspor'un tarihi, 3. Lig'in 1984 yılında kurulmasıyla değişti. O sene profesyonelliğe geçiş yapan Bucaspor, 6 Mayıs 1990 tarihinde Edremitspor'u deplasmanda 1-0 yenerek tarihinde ilk kez 2. Lig'e yükselmeyi başardı.
2. Lig'deki ilk sezonunda Teknik Direktör Erkan Velioğlu yönetiminde 5'te 5 yapan Bucaspor, yakaladığı büyük çıkışla 'Fırtına' lakabını aldı. Tarihinde hiç küme düşme acısı yaşamayan Bucaspor, 2008-2009 sezonunda 2. Lig'de şampiyonluk yaşadı ve Bank Asya 1. Lig'e çıktı. Ama Süper Lig'e çıkmak çok kolay olmadı. 1.5 yıl maddi sıkıntı çeken Bucaspor, 'ha bugün ha yarın dağılacak" derken, futbolcular arasında müthiş bir bağ oluştu. Ardından da zafer geldi. İşte kaostan çıkarak Süper Lig'e uzanan İzmir'in 7 yıllık hasretine son veren kahramanların öyküsü...
82 yıllık tarihinde ilk kez Süper Lig'de mücadele edecek Bucaspor'un temeli geçen sezon atıldı. Şeref Üstündağ'ın başkan seçilmesiyle başlayan süreçte, 2. Lig'in "Kurt hocası" olarak bilinen Teknik Direktör Kemal Kılıç ile anlaşıldı. Bütçe 4 milyon lira olarak belirlenirken, Kılıç, kaleye Eskişehir'den Cenk'i, orta sahaya Adana'dan Yılmaz'ı, Kahramanmaraş'tan Veli ve Ozan'ı, Adana Demirspor'dan Ramazan ve Kenan'ı alarak bomba gibi bir takım yarattı. Kurulan müthiş takım, bir önceki sezon ligin bitimine 4 maç kala Yükselme Grubu'nda şampiyonluğunu ilan etmişti.
Ancak maddi sıkıntı yüzünden o sezonu zor geçiren Bucaspor'u Bank Asya 1. Lig'de de zor günler bekliyordu. Sezonun bitmesiyle birçok oyuncusu alacakları için federasyona giderken, yönetim yeni sezona Teknik Direktör Kemal Kılıç ile yola devam etme kararı aldı. Bucaspor'da kimse serbest kalma yolunu seçmiyordu. Futbolcular "Kılıç varsa biz de varız" derken, Şeref Üstündağ'ın başkan olduğu dönemde sadece alacaklarını sağlama almaya çalışıyordu.
İskeletini oluşturan, şampiyon olunmasına rağmen fire vermeyen Bucaspor, sezona kamp sıkıntısı ve malzeme sıkıntısıyla başlıyordu. Ekonomik sıkıntı ve geç verilen malzemeler yönetimin elini kolunu bağlarken, ilk etap kamp çalışması için Bolu'ya giden Bucaspor, ilk idmana aynı yerde kamp yapan Samsunspor'un eşofmanlarıyla çıkıyordu. Bu sıkıntı Fırtına'nın hazırlık maçlarına da yansıyordu. İlk etapta Karabük ile oynanan hazırlık maçında yenilgiyle tanışan Bucaspor'da Teknik Direktör Kemal Kılıç, defanstaki gediği gidermek için yıldız oyuncu Erman Güraçar ve Serkan Yanık'ı istiyordu. Böylece Bank Asya'daki şampiyonluğun temelini de atıyordu.
Hedef "Bank Asya'da kalıcı" olunması yönünde belirlenirken, Şeref Üstündağ başkanlığındaki kurmaylar da olağan kongrenin yapılması yönünde karar alıyor, basın sözcülüğü görevini yürüten Mehmet Bektur'un başkanlığı gündeme geliyordu. Ancak yoğun iş temposunu öne süren Bektur, görevi kabul etmezken, kongreden sürpriz bir isim çıkıyordu. Bucaspor'da 10 yıldır yönetici olarak görev yapan Erdal Gündoğan, başkan seçiliyordu. Ancak Gündoğan yönetimi de maddi krizin çözümüne çare bulamadı. Aradan 2 ay geçtikten sonra yardım çağrılarına kulak verilmemesi üzerine Basın Sözcüsü Mehmet Bektur, "Kulübün anahtarını sahibine teslim edeceğiz" diyerek rest çekti.
Bu restin ardından Buca karışırken, ilk açıklama Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı'dan geldi. Tatı "Ben anahtarı vermedim ki, alayım" demesinin ardından belediye ile yapılan toplantılarda güçbirliği sağlandı. O birlik ve beraberlik, 82 yıllık Bucaspor tarihinin değişmesine de ön ayak oluyordu. Yükselme Grunu'ndan maddi ve manevi anlamda çok yorgun çıkan Bucaspor'da hedef kümede kalmak olarak gösteriliyordu. Ancak tam tersi oldu.
Lige iyi başlayan Gündoğanlı Bucaspor, büyük bir mucize gerçekleştirdi.
Ligin ilk maçında Kocaelispor'u 4-0, deplasmanda Ç.Dardanelspor'u 3-0 ve ardından evinde Hacettepespor'u Veli'nin son saniyede attığı golle 2-1 yenen sarı-lacivertli ekip, kendini bir anda oynadığı 3 maçta 9 puan toplayarak zirvede buluyordu. Ardından Konyaspor'a 3-2 yenilen Boluspor ile 2-2 berabere kalan Fırtına'da Kartalspor maçında alınan 3-0'lık yenilgi moralleri bozuyordu.
Ekonomik sorunlar yüzünden strese giren Teknik Direktör Kılıç, ligin 6. haftasında Sakaryaspor ile oynanan kupa maçı sonrası takımdan ayrıldı. Bu arada, olağanüstü kongre kararıyla çalkalanan Buca, sorunların takımı oldu. İki sezon önce Kemal Kılıç'a takımı veren Teknik Direktör Özcan Kızıltan, Kılıç'ın ayrılmasıyla tekrar takımın başına geçti. Ancak 15. haftadaki Gaziantep Büyükşehir Belediye deplasmanı öncesi kaleci Cenk, Ramazan, Kenan, Ulaş, Erman Özcan, Yunus ve Türker'in kadro dışı bırakılmasının gündeme gelmesiyle karışan kulüp, stres altında çıkılan maçta rakibini yenerek inanılmazı gerçekleştirdi. Mersin maçı öncesi Zafer ve Ulaş ile yollarını ayıran sarı-lacivertli ekip Kenan, Ramazan ve Erman Özcan'ın sözleşmesini feshediyordu.
Ancak yönetim, maddi sorunlara çare bulamaması üzerine 2009 yılının Aralık ayında olağanüstü kongre kararı alırken, kulübün pazar payının artması, gelir elde etmek ve kurumsallaşmak için de düğmeye basılıyordu. BucaGenç Başkanı Seyit Mehmet Özkan, kurtuluşun değişim olduğunu savunarak kulüp logosunun değişmesini ve Bucaspor ürünlerinin yaratılması fikrini savunuyordu. Tanıtım kokteylinde Bucaspor'un yeni imajı ortaya çıkarken, Bucasporlu taraftarlar ise başlattıkları kampanyalar ile bu değişime karşı çıkıyordu. Ancak o değişim kokteylinde bir söz vardı ki yıllara bedeldi. Mikrofonu eline alan Buca Genç ve Bucaspor Asbaşkası "Anasını satayım, bu takımı şampiyon yapacağız" demesi üzerine Buca Tenis Kulübü alkışlardan adeta inliyordu. Herkes birbirine sarılıyor, bunun sözü veriliyordu.
Bu gelişmelerin ardından kongre tarihi 13 Ocak 2010 olarak belirlendi. Kimin başkan olacağı camiada merak konusu olurken, takımı Bank Asya 1. Lig'ine çıkaran Şeref Üstündağ, Basın Sözcüsü Mehmet Bektur ile BucaGenç Başkanı ve Bucaspor Asbaşkanı Seyit Mehmet Özkan ile eski başkanlardan Adnan Dolma'nın ismi ön plana çıktı. Seyit Mehmet Özkan, "Altyapıda daha yapacak çok işim var" derken, Adnan Dolma da "Benim fazla yorulmamam gerekiyor. Aksi halde çok yıpranırım" diyordu. Ancak 13 Ocak'ta başkanlık koltuğuna oturan ve sezon başından bu yana maddi, manevi desteğini esirgemeyen Mehmet Bektur da yoğun iş temposunu gerekçe göstermesine rağmen görevi kabul ediyordu.
Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı'nın ve BucaGenç Başkanı Seyit Mehmet Özkan'ın ricasıyla kongreye tek liste halinde gidilirken, başkan seçilen Mehmet Bektur, yeni bir dönemi başlatıyordu. Daha önce futbolcuların her türlü sorununu çözen Bucaspor'da 14 Ocak sabahı herkesin yüzü gülüyordu, futbolcuların başkan olmasını istediği Bektur, koltuğa oturuyor, Süper Lig konuşulmaya başlanıyordu. Bu sırada federasyona giden Veli'nin kulübü şikayet etmesi ortalığı karıştırdı.
5 hafta kadro dışı bırakılan Veli, yönetimin affı sonrası oynadığı futbolla takımının kurtarıcısı oldu. İkinci yarıya yıldız oyuncuları Ramazan, Kenan, Ulaş, Erman Özcan ve İlhan'la yollarını ayırarak giren Buca, kan kayıplarını Gençlerbirliği'nden Mehmet Polat, Vanspor'dan Cem, Denizlispor'dan Murat Karakoç ile gidermeye çalıştı.
17 Ocak 2010 tarihinde ikinci yarıya Kocaelispor'u deplasmanda 4-2 dize getiren Bucaspor'da, Yunus'un son saniyede Çanakkale Dardanelspor'a attığı galibiyet golünün ardından Süper Lig hesapları iyice yapılmaya başlanıyordu. Hacettepe ile 2-2 berabere kalan Fırtına, şampiyonluk yolundaki en büyük rakibi olarak gördüğü Konyaspor'u 3-1 yendiğinde ise İzmir'de şampiyonluk türküleri söylenmeye başlanıyordu. İki hafta sonra bir diğer rakibi Adanaspor'u hem de deplasmanda 3-0 yenen Bucaspor, havaya giriyor, ilk kez deplasman dönüşü havaalanında büyük bir coşku ile karşılanıyordu. Orduspor ile Samsunspor maçlarından 6 puan çıkartan, Giresunspor'u deplasmanda 2-0 dize getiren Bucaspor, lig ikinciliğine sımsıkı sarılıyordu.
Ancak Fırtına'nın kaderini çizecek ve arka arkaya oynaması gereken iki İzmir derbisi vardı. İlk yarıda yenildiği Karşıyaka engelini aşmak isteyen Bucaspor, 2-0 önde götürdüğü karşılaşmada skoru koruyamayarak 2-2'ye getirirken, son dakikada sahneye çıkan golcü Mehmet Batdal 3-2'lik skoru ilan ediyordu. Bu Süper Lig'in de habercisi oluyordu.
Süper Lig ışığını yakan Bucaspor, bir hafta sonra Altay'la 1-1 berabere kalarak, hedeflediği 4 puanı tutturdu. Buca bu maçın ardından puan kayıplarına uğrayacağını tahmin bile etmiyordu. Sarı-lacıvertliler akıllara kazınan, kimsenin skorunu kabullenemediği Mersin İdmanyurdu maçına çıkıyordu. Karşılaşmanın daha 10. saniyesinde Sercan, Bank Asya 1. Lig'in "En erken golünü" atarken, ardından yaşananlar bir takımın çöküşünün resmini belgeliyordu. Dostluk ve kardeşlik gösterileri Bucaspor'un 3 puanını alıp götürürken, camiayı da tedirginlik alıyordu.
Gaziantep Büyükşehir Belediyespor maçı öncesi futbolculara maç başlarını ödeme kararı alan Bucaspor'da Başkan Mehmet Bektur ve Profesyonel Şube Başkanı Adnan Dolma, taşın altına elini sokuyordu. Bektur ve Dolma, işi şansa bırakmamak ve futbolculara olan sözlerini yerine getirmek için bankadan 500'er bin liralık şahsi kredi çekiyordu. İki yönetici bunu sır gibi saklarken, Bucaspor, 0-0 biten Gaziantep BŞB önünde yüzde yüz 6 gol kaçırıyordu. Son üç maçta 7 puan kaybeden Bucaspor, Rize deplasmanına stresli gidiyordu. Çünkü en yakın takipçisi Adanaspor ile arasındaki puan farkı 2'ye inmişti, rakibi Rize de düşme hattındaydı. Bu süreçte futbolcularını iyi motive eden ve onlarla yatıp kalkan Adnan Dolma, "Bu işi başaracaksınız" diyordu. Adanaspor'un Ordu'yu 2-1 yenmesiyle birlikte Bucaspor, Rize ile 1-1 berabere kalırken aradaki puan farkı da eşitleniyordu. Son maça Adanaspor'la eşit puanda giren Bucaspor, 8 Mayıs gecesi K.Erciyes'i yenerek Süper Lig'e çıkışını ilan ediyordu.
ŞERAFETTİN ÇIRACI Hem yürüdük hem büyüdük
Gazeteciliğe başlayalı üç gün olmuştu... İlk haberimi Bucaspor'dan yapmıştım. Nereden bilebilirdim ki Bucaspor'la özdeşleşeceğimi... 1997 yılıydı. Bucaspor yeni sezona Karaburun'da hazırlanıyordu. Takımın başında da Yıldırım Hoca (Uran) vardı. Yani kader ağlarını o zaman örmeye başlamıştı. Aradan iki yıl geçti. Göztepe muhabirliği derken, 2000 yılında biranda yeniden Bucaspor'un içinde buldum kendimi. Yani ben de o zaman yürümeye başlayan o takımın içinde yıllarca yürüdüm. Buca İlçe Stadı'nda bu takımın ligde kalışını gördüm, Play-Off çıkışının sevincini yaşadım. Başarı için çok emek verildi. Futbolcular satıldı, paraları tesislere yatırıldı. Hiç bir zaman için günü kurtarma düşüncesi bu kulüpte yaşanmadı. 19 yıl 2. Lig'de kalınarak önce Bank Asya'nın sonra da Süper Lig'in temelleri atıldı. Çevremdeki herkes "Bucaspor'a bakıyorsun ama boyun ne uzanır ne de kısalır, başka kulüplere bak" dedi. Ancak ben; ilk göz ağrımı bir türlü bırakamadım, Bucaspor'un peşinden koştum. Herkes gibi ben de tam 10 yıl bekledim. İyi ki beklemişim. Bir çocuğun doğduktan sonra büyürken yanında olmak, ona bir şeyler vermek hatta onunla büyüyüp yaşlanmak çok güzeldi. 8 Mayıs 2010 tarihi benim için çok özel oldu. Çünkü mesleki yaşamıma doğum tarihimi 8 Mayıs 2010 olarak kaydettim. Ancak çok özel bir parantez açacağım... Unuttuğum da sanılmasın... Bu çocuğu yaratan Bucalı gençler, Süleyman Atakan, Bekir Eromat, Niyazi Gökgönül, Hasan Yalçınkaya ve Niyazi Aktaş büyüklerime, gençlik çağında kaybolmasına izin vermeyen Bucaspor efsanesini yaratan Buca'nın eski belediye başkanı Cemil Şeboy ve Seyit Mehmet Özkan'a zor günlerinde yanında olan ve hayatta kalmasını sağlayan Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı'ya yıllarca yönetim kurulunda görev alan, ailesinden işinden feragat ederek maddi ve manevi güçlerini Bucaspor'a veren yöneticilere, İzmir'i ayağa kaldıran futbolculara teşekkür borcumuz var. İyi ki Bucaspor'u yarattınız, iyi ki varsınız, iyi ki 7 yıl sonra İzmir'in Süper Lig özlemini dindirdiniz. Hepinize saygılar...
ŞEVKET ÖZÇELİK Buca, 'futbol şehri' olmalı
Bucaspor'un, parasal değerde kendisini ikiye katlayan rakipleri geride bırakıp Turkcell Süper Lig'e çıkışı, ilk bakışta; büyük özveriler, iyi bir alt yapı ve başarılı bir kadronun eseri olarak görünüyor. Ancak biraz derine inerseniz, 25 yıldan beri iğne oyası gibi işlenmiş planlı atılımlarla karşılaşıyorsunuz.
1985'ten bu yana o kadar çok şey var ki yapılan, yazmaya kalksam bana ayrılan köşeye değil, bütün bu özel eke sığmaz. Örneğin 180 kaçak yapının yıkılmasıyla Türkiye'ye kazandırılan 6 sahalı Kaynaklar Seyit Mehmet Özkan Futbol Alt Yapı Tesisleri... Buca'nın eskileri burayı görünce gözlerine inanamıyor. Çünkü eskiden bataklıkmış.
Bucalılar ve İzmir'i yönetenler artık daha büyük düşünmeli... El birliğiyle sadece Turkcell Super Lig'de tutunacak bir futbol takımını değil, bir futbol kentini projelendirmeliyiz. Çünkü bunu sağlayacak her şey var Buca'da.
İlk adım tabii ki stadın büyütülmesi olmalı. Bucaspor ne pahasına olursa olsun, bana göre büyüklerle olanlar dahil tüm maçlarını Cemil Şeboy Arena'da oynamalı. Stat büyütülürken, 2010-2011 için 12-14 bin kişilik, sonrası için 25-30 bin kişilik kapasite hedef seçilmeli.
Süper Lig başarısının bir numaralı kahramanı Cemil Şeboy,
Kaynaklar'da 250'şer bin liraya kurulacak 4 kamp biriminin ileride kulüp için büyük gelir kaynağı olabileceğini hayal ediyor... Fikir ilk bakışta "utopik" gelebilir. Ama 1985'e dönerseniz, "Süper Lig'deki Bucaspor", ve "Bucaspor Genç"e de utopik kulpu takabilirsiniz. Oysa bugün ikisi de tarihi birer gerçek.
Vali Kıraç ile Başkan Kocaoğlu'nu büyük düşünmeye, inanılmaz bir sosyal kaynaşma sağlayan Bucaspor'u sözde değil özde desteklemeye ve Buca'da bir futbol kenti kurmaya çağırıyorum.
Sözde değil özde destek nasıl olur?
Çok basit. Bucaspor'un yeni sezonda İzmir'de yapacağı ilk lig maçını büyütülmüş statta oynatarak.
Merak etmeyin Bucalılar! O iş O-L-A-C-A-K...
GÜRKAN ERTAÇ Bir Efsane Bucaspor...
Bucaspor'un "Süper Lig şahlanışı"nı herkes kabullendi, kimse dudak bükmedi, bükemedi. Son haftaya kadar Fırtınalar'la çekişen Adanaspor'un bile inanılmaz performansa diyeceği birşey kalmadı. Öyle ya, evinde 3-0, Arena'da 4-1 yenildiysen yapılacak tek şey, bükemediğin eli öpmek. Konyaspor'un da gıkı çıkamaz. Çünkü en ağır yenilgiyi (4-1) Buca'dan aldı.
Allah Bucaspor'a "Yürü ya kulum" demiş. Önünde kapılar ardına kadar açıldı, yürüdü gitti. Bir gerçek var. Eğer maçlar eski statta olsaydı, Süper Lig hayal olurdu. Kent içinde bir bahçe niteliğinde kalan tarihi statta pekçok maça seyirci bulunsun diye öğrencilerin ücretsiz alındığını bilenlerdenim. Ve Arena'nın mimarı, Bucaspor'un banisi Cemil Şeboy bile, sanırım o muhteşem patlamayı beklemiyordu ki, "8 binlik stat bizi uzun yıllar idare eder" demişti. 100 kişiden, bir yıl içinde seyirci sayısı 10 bini aşan bir takım için UEFA bir heyet gönderip inceleme yaptırmalı. Belki de Guinness Rekorlar Kitabına girer.
Bucaspor için süper başarının en önemli yanı İzmir tarafından kucaklanması. Kentte kime sorduysam, "Bucaspor Süper Lige çıkar. En az tuttuğum takım kadar destekliyorum" demişti. Ve Buca şahlanışının sırrı önce Belediye Başkanlarında. Şeboy'la birlikte, kulübe hizmette bayrak yarışını aşkla sürdüren Ercan Tatı'da. Ama başkanlık apoletlerini bırakıp Mehmet Bektur'un etrafında nefer gibi çalışan Adnan Dolma ve Şeref Üstündağ'ı ne kadar alkışlasak az. Tabii Türkiye'ye örnek, muhteşem bir Altyapı İmparatorluğu kuran ve her zaman takımına "Cankurtaranlık" yapan Seyit Mehmet Özkan'a da aslan payını ayıralım. İsmet Çiftçi'yi, Şükrü Kayagüney'i, Yusuf Muhafız'ı, Salih Çınar'ı, Veli Velioğlu'nu, Sami Akşehir'i, unutulmaz başkan-antrenör, kaptan, hatta malzemeci Akın Göksu'yu kalbimizde yaşatalım. Hanımlar mı ? Onların yeri başköşe. Eski Bakan Işılay Saygın'ın Bucaspor'un Profesyonel Lige geçişi için istenen 11 milyon liraya kefil oluşunu, hizmetlerini, 1991'de Atilla Türkkal başkanlığı döneminde kongrede kulübün anahtarları Valiliğe verilecekken 12 hanımın bir liste oluşturup
kurtuluşu sağlaması her zaman onur vesilesi olacaktır.
HALUK GÜNEY Nereden nereye...
1980'li yılların ortalarıydı... Meslekteki ilk yıllarım yani... İzmirspor ile Bucaspor arasındaki bir transfer pazarlığı, imzamı manşete taşımıştı gazetede... Başlık "Klima karşılığı transfer..." 3. Lig'de mücadele eden Bucaspor, İzmirsporlu Özkan'ı "pencere tipi klima" karşılığı renklerine bağlamıştı. Yani hatır işi... Parasızlıktan...
1990'lı yılların sonlarıydı... Adnan Dolma başkanlığındaki Bucaspor tesis hamlesi başlatmıştı. Yöneticiler, Belediye Başkanı Cemil Şeboy'un tahsis ettiği iş makinasıyla Kaynaklar'a doğru yol alırken, burada yapacakları tesis için işgalcilerle de mücadeleyi göze almışlardı... Yaptılar da... Gecekonduları temizlediler önce araziden, taşlanma pahasına...
2000'li yılların başlarıydı... Bucaspor Asbaşkanı Ethem Sami Akşehir'in aracıyla Kaynaklar'a vardığımızda, gözlerime inanamadım... Hayal etmekle başlayan Bucaspor gerçeğini gördüm Kaynaklar Tesisleri'nde...
Sonra Seyit Mehmet Özkan'ın "Buca Genç Projesi..." Belki de Türkiye'de ilk kez bir kulüp, altyapıda "Barcelona modelini" uyguluyordu ciddiyetle... Avrupa'da "Barca", Asya'da "Buca" sloganı doğdu böylece...
Kilama karşılığı futbolcu transfer eden kulüp, 2000'li yılların sonlarında, attığı sağlam temeller üstünde yükseliyordu. Artık hedef Süper Lig olmalıydı...
Bucaspor 2. Lig'de "Fırtına estirip" Bank Asya 1. Lig'e adını yazdırdığında camia büyük bir coşku yaşıyor, ama Süper Lig hedefini kimse telaffuz etmek istemiyordu...
O cesareti futbolcular gösterdi... Üst üste kazanılan maçlar ve Bank Asya 1. Lig'de gelinen nokta, ister istemez Buca'yı ve İzmir'i Süper Lig havasına soktu... Ve o hava, Bucaspor'u futbolun zirvesine taşıdı...
Bu kronoloji gösteriyor ki Bucaspor, Süper Lig'e öylesine esen bir rüzgarla gelmedi... Adım adım, sabırla ve planlı bir şekilde atılan adımlar getirdi başarıyı... Yani Bucaspor'un Süper Lig yolculuğu bir "projeydi..."
Hayırlı olsun, kalıcı olsun...
METİN GÖKALP O fotoğraf...
Yıl 1987... KSK'nin, Adanaspor ile oynayacağı şampiyonluk maçı öncesi... Binlerce taraftarın önünde, oğlumla çektirmiş olduğum oyun alanındaki o resim, ofisimin baş köşesinde, gururla asılı durur. Sonradan karşılaştığımız 'vefasızlığa' rağmen, inatla ve de onurla... Bilseler, ne büyük bir hazdır, gelen gidenlerin merakla bakması, şimdi az yaşlanmış arkadaş ve ağabeylerimizin adlarını tek tek sorulması... Nasıl desem, sanki göğsümüze dövmeyle işlenmiş, emeğin, alın terinin, ortaya konulan fedakarlıkların, yaşanan sakatlıkların, tekmeye kafa uzatmanın, arkadaşlığın, yaşamı paylaşmanın, onurun, şerefin ve haysiyetin fotoğrafıdır, o...
Yıl 2010 ve de geçen cumartesi... Buca Arena'nın, en ön koltuklarına oturmuş, üç saat sonraki düğünün başlamasını heyecanla beklerken, başkanından malzemecisine tek tek, 'Bütün bir yılın hikayesini yazmalarını istesem!' diye geçiriyordum içimden..
NELER YAZILIR NELER
Başkan; Ticarethanesinin anasermayesinden aktardıklarını mı? Yönetim kurulundan bazı isimler; Tıkanıklığın yaşandığı en zor günlerde, bankalardan alınan kredilerin altına koydukları imzaları mı? Futbolcular; Ödeyemedikleri borçlarına yüzleri yokken, çıktıkları ölüm-kalım maçlarını mı? Teknik ekip; Gıdım gıdım para alan futbolcularını, her hafta nasıl motive ettiklerini mi? Doktor ve masör; Sakatları iyileştirmek için, gecelerini gündüzlerine kattıklarını mı? Malzemeci; Formaları kuruturken, uyumadığı geceleri mi, dökerlerdi kağıda?
BİNLERCE HİKAYE
Karısı; Babasız gecelerde, hastalanan bebeğiyle uğraştığını! Anası; Oğlunun yediği tekmeyi, yüreğinde hissettiğini! Babası; Tribünlerdeki heyecanını! Yavrusu; Bobişko'sunun özlediği kokusunu yazar mıydı, bi çırpıda? Kim bilir, daha neler, neler?
Onun için, acısıyla tatlısıyla yaşanan binlerce hikayenin senteziyle yoğrula yoğrula, bu günlere gelmiştir Bucaspor...
O 'Mutluluğun onurlu resmini', olabildiğince büyütsünler, assınlar duvara şimdi... Ama hergün, ama her dakika görebilecekleri bir yere...
