“OBEZİTE KANSER GİBİ BİR ŞEY”

Tüp mide ameliyatıyla 38 kilo veren Armağan Pınar Adanar, “Kilolarımla barışığım” cümlesine inanmayanlardan... Adanar, “İnsan hiç kanserimi seviyorum, ben tedavi olmayacağım diyebilir mi? Obezite bir hastalıktır ve tedavi edilmelidir” diyor

BAŞLARKEN...

Kilo vermek, bazı insanlar için tartıdaki rakamların "hatırı sayılır ölçüde" değişmesinden bile çok daha öte bir şey. Tamamen değişen, "imkansızın" olağan hale geldiği hayatlar bunlar. Öncesi, sonrası ve bugünüyle ilham veren, gülümseten bazen de gözlerinizin dolmasına neden olan pek çok hikaye barındıran hayatlar... Peki 30, 40, 50 kilo verip bambaşka bir insana dönüşmeyi "Nasıl Başardılar?", işte öyküleri...

Yeni Asır'ın Sarmaşık ekinde "Psikolog Gözüyle" köşesini hazırlayan çok sevdiğimiz arkadaşımız Armağan Pınar Adanar, "Nasıl Başardılar?" serisinde ilk konuğumuz.. Geçirdiği mide ameliyatının ardından gazeteye geldiğinde -abartmıyorumaramızda kendisini tanımayanlar oldu!
Huzurlarınızda tüp mide ameliyatının ardından 7 ayda 106 kilodan 68 kiloya inen Armağan ve öyküsü...

Şişmanların klişe cümlesi "Ben kilolarımla barışığım" cümlesini sen de kullanır mıydın?

Deli miyim ben! Hayatım boyunca kilolarımdan memnun olmadım. Ruhsal olarak sağlıklı bir insanın, obeziteden memnun olması mümkün değil.
İnsan kanserinden memnun olur mu? Obezite de kanser gibi bir şey. Ve mutlaka tedavi edilmeli..

Ameliyata karar vermende ne etkili oldu?

İlk nedenim kızım. Şişmansanız, her an ölümle yüz yüzesiniz. Elbette hepimiz bir gün öleceğiz ama kanser olacağını bile bile günde 3 paket sigara içmek gibi bir sey obezite. Kızımı büyütebilmek ve onu gerçek yaşama hazırlama fırsatını kaçırmak istemediğim için ameliyata karar verdim.

Ameliyat fikrine ailenin ve yakın çevrenin tepkisi ne oldu?

Korktular tabii.. Gereksiz buldular. "Ölürsün" dediler. "Spor ve diyet" dediler. Hekim arkadaşlarımın bir kısmı da ameliyat sonrası ile ilgili olumsuz şeyler söylüyorlardı.

Neden diyet değil de ameliyat?

Çünkü bıkmıştım diyetlerden. Yok detoks diyeti, yok kibrit kutusu kadar peynir... Hayatım boyunca mücadeleci biri oldum ve kilo vermek için de çok mücadele ettim ama olmadı işte.

Ameliyat seni korkutmadı mı?

Korkutmaz mı! Şu iyice anlaşılmalı bu bir keyif ameliyatı değil. Bu, pisi pisine ölüme gitmemek için yapılan bir ameliyat. "Korkunun ecele faydası yok" diyerek o soğuk ameliyathaneye girdik..

Doktorla ilk görüşmende neler oldu?

İlk sorum "Bu ameliyattan dolayı ölmek ya da sürünmek istemiyorum. Bana bunu garanti eder misiniz?" oldu. O da gayet net bir şekilde "Şimdiye kadar hiçbir hastamı kaybetmedim. Ama garantisi de yok" dedi.

Ameliyat öncesinde bir gün boyunca neler yer içerdin, şu anda durum nedir?

Sabah bir şey yemeden evden çıkar, saatlerce çalışır, saat 16.00 gibi pilim bitince bir şeyler atıştırırdım. Akşam eve gidince yerdim.. Kola içerdim, tatlı yerdim.. Artık sabahları 1 yumurta yiyorum. 30 dakika sonra 1 bardak su. Bir saat sonra yarım fincan kafeinsiz kahve. Saat 12 gibi 4 adet köfte ve yoğurt. Saat 15 gibi ceviz yerim 2 tane.. 30 dakika sonra yine su.. Akşam 19'da 1 çay bardağı kadar protein. Saat 21'de de bir çay bardağı probiyotik yoğurt, bir saat sonra bitki çayı.. Midem rahat. Sabahları dinlenmiş uyanabiliyorum.

Her şey güllük gülistanlık olmasa gerek... Yaşadığın zorluklar neler oldu?

Filiz, en önemli zorluk kafein bağımlılığım oldu.. 3 ay kahve içemedim.. Her kontrolde doktoruma "Ne zaman kahve içeceğim" diye sordum. Artık kafeinsiz kahve içiyorum. İçmesem de olur yani..

Hiç pişmanlık duyduğun bir anın oldu mu?

İlk hafta hastanede yatarken "Ben ne yaptım da buradayım?" dedim. Kendimi suçladım "Sen obez oldun" diye. Bu durum birkaç gün sürdü. Bir gün odaya diyetisyen geldi. Hayatım boyunca kaba bir insan olmadığım halde bir bağırdım kıza, "Ne diyeti, dalga mı geçiyorsun, çık dışarı" diye. O an ampul yandı bende. Zaten ömrümce diyet yapmışım, mücadele etmişim, bu nasıl benim hatam olur diye? Maalesef orada öfkeyi elinde diyet listesiyle çıkıp gelen kıza yansıttım. Bu olayın tek iyi yanı, o gün kendimi suçlayan tarafla işim bitti.(gülüyor).

SAFRAMI VERMEDİM!

Onun dışında zorluk yaşamadım. Ta ki mide bulantılarım başlayana kadar. Ama yok böyle bir şey, su içsem kusuyorum.
İki çatal yemek yemek mümkün değil. Meğer safra kesemde çamur varmış. Bu ameliyatı olanların büyük kısmında safra kesesinin alındığını biliyordum ama ben inat ettim "Midemin bir kısmını verdim, saframı da vermeyeceğim" diye. Tedavi oldum safram için ve sonunda kazandım. Vermedim saframı!

Eskiden hayalini kurup yapamadığın ve şu anda yapabiliyor olduğun ne var?

Rahat nefes alabiliyorum, daha ne olsun! Rahat uyuyabiliyorum, sabahları dinlenmiş uyanıyorum ki bu benim için paha biçilemez bir şey..
Ve devamında da saatlerce yürüyebiliyorum.. Kızımla yürüyorum, bisiklete binebiliyorum, Hiçbir yokuş ve yol gözümü korkutmuyor.
Çoğu insan "alışverişi gönlümce yapabiliyorum" cevabını bekleyebilir benden. Ama hayalim 38 beden giymek olmadı hiçbir zaman.

Kilolu kişilere ne önerirsin?

Ah zor soru.. Fazla kilo beraberinde birçok sağlık sorununu da getiriyor. Mesela kalp krizi. Saçma sapan diyetler yapmasınlar. Bir insan 2 yıl boyunca diet ve spora rağmen zayıflayamadıysa, bu ameliyatı ciddi şekilde düşünmelidir. Obezite bir hastalıktır, yetersizlik değildir.
Ya da oburluk değildir. Ben az yememe rağmen metabolizma hızım yavaş olduğu için ve mesleğim de hareketsizliğe zemin hazırlayan bir meslek olduğu için kilo aldım. Ayrıca şu çok tehlikeli: Sonucu başarısız olan diyetler, insanlarda yetersizlik duygusuna yol açıyor. Oysa obezite bir hastalık. Benim kontrolümde olmayan bir şey başarısızlık sayılabilir mi?

VEREMEDİĞİN CEVAPLARI YERSİN!

Yeme içme alışkanlıklarımızla psikolojik durumumuz arasında nasıl bir bağ var?

Bazı kişi stresle başa çıkma yolu olarak yemeği kullanıyor. Bu kişiler yemek yemediğinde mutsuz ve öfkeli oluyor. Ya da örneğin en yakınındaki insana kırılıyor ama onu üzmemek için cevap veremiyor. Gidiyor buzdolabına ve eline ne gelirse ağzına tıkıştırıyor. Böyle böyle, içe ata ata obez olmanın yollarının da taşları döşeniyor.

İTİRAF EDİYORUM KISKANDIM!

Fotoğraf çekiminde bile bitmek bilmeyen sorularımdan bunalan Armağan, bir ara boğazıma yapıştı! Sanırım, artık benden daha zayıf bir kadın olmasını kıskandım ve gazeteci olarak tek silahımı, yani sorularımı devreye soktum! Ercan Akgün de bu anları kaçırmadı tabii.

"BEYNİN HALA OBEZ!"
Ameliyattan sonra doktorum bana şunu dedi: "Armağan dikkat et, biz beyin ameliyatı yapmadık sana. Yani beynin hala obez.. Kurallara uyarak yaşaman gerekir." Hakikaten çok doğruymuş, ameliyatı takiben ilk 3 ay yiyemiyorsunuz, yani iki çatal yiyip bırakıyorsunuz ama iyileşme hızlandıkça gözünüz aç, beyniniz obez, bağımlısınız kısaca ve yemek istiyorsunuz. Ben bunu yaşamadım çünkü çok hazırlıklıydım bu süreçlere. Ruhsal olarak da ne ile karşılaşacağımı biliyordum. Açlık hissettiğimde kendime telkin verdim, nefes egzersizleri yaptım. Çok su içtim ve hedefe odaklandım. Neydi hedef? Benim hedefim saatlerce yürümeyi başarmaktı, bel fıtığım nüksetmeden saatlerce.. 85 kiloya indiğimde 1 saat yürüyebiliyordum sorunsuz. 75 kiloya indiğimde ise 3 saat yürüyebiliyordum. Şimdi 68 kilodayım ve tüm gün yürüyebilirim. Ben hedefime ulaştım artı

FİLİZ İÇKE ÖNAL - NASIL BAŞARDILAR?

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.