Acının kalbi Srebrenitsa​

1 Nisan 1992'de başlayan ve üç yıl süren Bosna Savaşı'nda, Bosna'da 200 bine yakın insan öldü, hatta Kızılhaç verilerine göre Bosna Hersek'te 312 bin kişi hayatını kaybetti, ölenlerin birçoğu Boşnak kökenliydi. 2 milyon insan da savaş sırasında topraklarından, evlerinden zorla koparılıp göç etmek zorunda bırakıldılar.

Avrupa'nın 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşadığı, en büyük kayıpların verildiği bu savaşın son yılında Srebrenitsa kentinde toplanan binlerce Bosnalı Müslüman, savaştan kaçıp ülkede can güvenliğini sağlamak üzere görevlendirilen Birleşmiş Milletler kuvvetlerine sığındı. Tarihin en acı katliamlarından birinin yaşanacağı bu bölgede yapılan anlaşmanın ardından Mülteci Bosnalıları selamlayan BM Barış Gücü'nün Hollandalı komutanı Thom Karemans'ın "Yaşamlarınız Birleşmiş Milletler güvencesi altındadır" sözü hala hafızalarda. O korkunç günlerin ardından hafızalarda kalan bir başka olay ise Hollanda askerlerinin, Bosnalıların kaderini Sırp komutan Ratko Mladiç'in ellerine bırakmadan hemen önce kaydedilen hediyeleşme görüntüleri... Bosna'da üç yıldan fazla süren bu büyük savaşın en kanlı ve acı sahneleri Srebrenitsa'da yaşandı.

AÇLIK VE SEFALET

Yugoslavya'nın çöküşü üzerine 1992 yılında Sırplar, Bosna'da başlattıkları soykırımla doğuya doğru ilerledi ve nüfusunun yüzde 75'ini Müslümanların oluşturduğu 36 bin nüfuslu Srebrenitsa'yı ele geçirdi. Birkaç ay sonra Boşnaklar kasabayı geri aldı. Srebrenitsa ve Zepa, Boşnaklar için Sırp zulmünden kurtarılmış birer liman haline gelmişti. Ancak Boşnakların göçü sonucu Srebrenitsa'nın nüfusu 60 bine çıktı. Kentte su, gıda ve tıbbi malzeme kıtlığı başladı. 4 Nisan 1993'te Birleşmiş Milletler, Srebrenitsa, Zepa ve Gorazde'yi 'güvenli bölge' ilan etti. Hollandalı askerlerin görev yaptığı Potoçari'deki BM kampına gelen Sırp komutan Ratko Mladiç'in masum insanları katletmek için kampı bombalamakla tehdit ederek yaptığı ölüm pazarlığı dünya tarihine kara bir leke olarak geçti. Srebrenitsa'da katliamı yaşayanlardan Mirsad Feziç, yeğeni Halis'le yaşadıkları o vahşeti yıllar sonra, "Ben yeğenimin tüm karamsarlığına rağmen o gün bizleri öldüreceklerine inanmamıştım" diye anlatacaktı. Potoçari Kampı'na getirilen savunmasız Bosnalılardan, Sırp askerlerinin acımasızca ölüme gönderecekleri gruplar tıpkı atılacak birer eşya gibi ayrılıyordu. Önce kadın ve erkekleri farklı alanlara aldılar, sonra erkeklerden bir grubu ormana gönderdiler. Kalanlarıysa oracıkta teker teker kurşuna dizdiler.

KATLİAMA YAKIN TANIK

Ölüm kampında Hollandalı BM güçleri için tercümanlık yapan Bosnalı Hasan Nuhanoviç, askerlerin kendi canlarını kurtarmak için insanları tek sıra halinde teslim ettiğini, kamp etrafında boğazlanan insanların çığlıklarının ve yalvarmalarının hala kulaklarında olduğunu anlatacaktı yıllar sonra o korkunç anları aktardığı kitabında. Ne acıdır ki kampa sığınan ve Sırp askerlerine teslim edilenler arasında Nuhanoviç'in 18 yaşındaki erkek kardeşi Muhammed, annesi ve babası da vardı. Makine mühendisliği eğitimi gördüğü sırada başlayan savaş, onu önce eğitimini yarıda bırakarak ailesinin yanına dönmeye, sonra da Bosna'nın doğusunda bulunan yaşadıkları kasaba Vlasenica'dan ayrılmaya zorlamıştır. 1992'de üst düzey bir devlet görevlisi olan babası ve diğer aile fertleriyle birlikte Srebrenitsa'ya sığınan Hasan Nuhanoviç, burada terkedilmiş bir eve yerleşir. Nuhanoviç ailesi uzun süre salgın hastalıkla, yiyecek ve su yokluğuyla başa çıkmaya çalışırlar. Hasan, önce gönüllü olarak sonra da resmen BM'de tercüman olarak görev yapmaya başlar. Bu görevini Srebrenica kuşatması sırasında ve Potoçari kampında da sürdürür. Böylece NATO için çalıştığı 3 yıl boyunca Sırplar ve BM askerleri arasında yaşanan tüm tartışmalar, iğrenç pazarlıklar ve işbirliklerine yakınen tanıklık eder.

"Türkiye olmasaydı haritadan silinmişti"
Katliamın yapıldığı yıllarda Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı makamında merhum Turgut Özal oturuyordu. Bosna'yla ilgili ilk toplumsal tepki merhum Özal'ın Cumhurbaşkanı olarak katıldığı ve bir konuşma yaptığı Taksim mitingiyle gösterildi. Bosna Savaşı'nın en kanlı günlerinde Sırplara karşı net tavır alan Türkiye, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal öncülüğünde, katliama uğrayan Boşnaklardan yana aktif bir dış politika izlemiş ve aynı zamanda uluslararası toplumun da bu konuda daha aktif olmasını teşvik eden çalışmalarda bulunmuştur. Sırplara karşı cephede savaşan Senad İbriç Yüksel de, o dönemde tanık oldukları katliamları ve yaşanan acıları unutamayanlardan. Yaşadıklarını anlatırken, "Bunu açık açık söyleyebilirim, Türkiye olmasaydı Bosna Hersek haritadan silinmişti. Türkiye desteği kesmemeli. Bosna Hersek halkı, savaştan yorgun düştü. Savaş 4 sene sürdü ama savaştan sonra mücadele bitmedi. Bosna Hersek'te bir düzelme yok. Millet hala düzenli maaş alamıyor, ekonomi kötü durumda.
Türkiye, savaştan bitkin düşmüş Bosna'ya elini uzatmaya devam edecektir" ifadelerini kullandı.

Toplama kampı Potoçari
1993 yılında Srebrenica'nin etrafındaki çember iyice daraltılmaya başladı. Sırplar dünyanın en büyük ordularından olan Yugoslavya ordusunun tüm imkanlarıyla şehri ateş altında tutarken, müslümanlar bölgeye uygulanan silah ambargosu nedeniyle hafif silahlarla, atacak mermi bulabilirlerse direniyorlardı. BM askerlerinin katliam öncesi burada korumakla görevli oldukları insanlara karşı takındıkları iğrenç tavır da yaşanan trajediyi bir kat daha artırdı. Kendilerinden yiyecek ve yardım istemeye gelen kadınları, verecekleri bir parça yiyecek karşılığında ilişkiye zorlayacak kadar ileri gidiyordu bu tavır. Burası adeta her türlü saldırıya açık, yardım ve destekten mahrum, meşrulaştırılmış bir toplama kampına dönüşmüştü.

Tutulmayan sözler

Katliam sonrası adı tarihe Sırp Kasabı olarak geçecek olan General Ratko Mladiç, masum Bosnalıları, Hollanda askerlerinin denetimindeki kamptan almak için 'adil bir yargılama, savaş suçu işlemeyen erkekleri serbest bırakma, kadınlarla çocukları ise sağ salim Tuzla'ya ulaştırma' sözleri verdi. Ancak ne Barış Gücü askerleri ne de Sırplar sözlerini tutmadı. Sonunda Hollandalı askerler, mültecileri kampı büyük bir kuşatma altında tutan Sırplara teslim etmeye karar verdi. Bundan sonra kampta bulunan tüm Boşnaklar, Hollandalı BM askerleri tarafından silah zoruyla dışarı çıkmaya zorlandılar. Sırplara verildiklerinde öldürüleceklerini söyleyen Boşnakları zorla Sırpların ellerine teslim ettiler.

Kaderlerine terkedilen Bosnalıların vebali
Soykırımın sorumlularının yargılandığı mahkemeler "Hollandalı BM Barış Gücü askerleri erkeklerin kamptan götürülmesinde işbirliği yaparak yasalara aykırı davranmışlardır" diyerek, Hollanda devletinin öldürülen 7 bin Bosnalının yakınlarına tazminat ödemesi gerektiğine karar vermişti. Ancak aynı mahkeme, Hollandalı askerlerin Srebrenitsa'nın düşmesinden ve karargaha değil etraftaki orman arazisine sığınan diğer kurbanların ölümlerinden sorumlu tutulamazlardı. Son olarak geçtiğimiz 27 Haziran'da Hollanda Temyiz Mahkemesi, Hollanda devletinin katliamdan kısmen sorumlu olduğuna ve Barış Gücü kapsamında görev yapan askerlerin Sırplara teslim ettikleri yaklaşık 350 müslümanın yakınlarına uğradıkları zararın yüzde 30'u kadar tazminat ödenmesine hükmetti. Ancak yine aynı mahkeme katliamda hayatını kaybeden 6 bin kişiyle ilgili başvuruyu ise 'Birleşmiş Milletler görevinin Hollanda devletine mal edilemeyeceği gerekçesiyle reddetti.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.