Yüzümdeki maskeyi attım, artık özgürüm

4,5 yaşında kansere yakalanan Ordulu Melis Akbaş, Ege Üniversitesi’nde 4 yıl süren tedavi sürecinin ardından hastalıktan kurtuldu. Şimdi 11 yaşında olan Melis, “Yüzümdeki maskeyi bir daha kullanmamak üzere attım. Şimdi ben özgür ve mutlu bir gencim” diyor

TANSU EDİP GÖKBUDAK

İzmir'de 4 yıl süren kanser tedavisi sırasında ilik bulunması için kampanyalar düzenlenen, yürüyüşler yapılan ve sonunda Almanya'daki bir donörden bulunan ilikle yaşama tutunan Melis Akbaş, kanseri tamamen yendikten sonra ilk söyleşiyi Yeni Asır'la yaptı. Kanser olduğu dönem saçları dökülen ve çok sevdiği kardeşi Berat Arda'dan uzak kalan Akbaş şimdi saçları lüle lüle, kardeşi ve ailesinin yanında mutlu bir genç kız oldu. İlik nakli olduğu dönem 8, şimdi ise 11 yaşına giren Melis, "Artık özgür bir insanım. Ailemle birbirimize sıkı sıkıya bağlandık" dedi. Hastalığı boyunca kızının yanından bir an olsun ayrılmayan anne Sevil Akbaş, "Hastalık döneminde hayatın önemi daha iyi kavranıyor. Şimdi her anı doya doya yaşıyoruz" dedi
İZMİR'DE TEDAVİ
Akbaş'ın büyük çocukları olan Melis Akbaş'a henüz 4.5 yaşındayken kanser teşhisi kondu. Teşhisin ardından İzmir'deki Ege Üniversitesi Hastanesi'nde tedaviye başlayan Akbaş, 2.5 yıl süren tedavinin ardından 20 gün sonra yine kansere yakalandı. Tek kurtuluşu ilik nakline bağlı olan Akbaş için dünyadaki bütün ilik bankaları teker teker tarandı. Türkiye'de Akbaş için kampanyalar başlatıldı, herkes iliğini bağışlamak için sıraya girdi. Melis için yürüyüşler bile yapıldı. Ancak her geçen gün zaman daralıyordu. Sonunda küçük Melis 8 yaşındayken Almanya'da bulunan uygun ilikle nakil oldu.
Yaklaşık 1 yıl boyunca enfeksiyon kapmaması için yoğun tedavi gören Akbaş artık yüzündeki maskeyi bir daha kullanmamak üzere bir kenara attı.
YATAĞINDA İLK UYKU
Ordu'da doğduğunu ancak hastalık sonrası İzmir'e yerleştiklerini söyleyen Akbaş, kendisini artık İzmirli biri olarak hissettiğini söyledi. Akbaş, hastalığı yenip evine ilk gittiği gün çok mutlu olduğunu kaydederek, "Çünkü eve gittiğimde kardeşimi gördüm. Onu çok özlemiştim. O gece kendi yatağımda yattım. Yanımda öten cihazlar, hastane kokusu yoktu. Çok mutluydum. Çünkü kanseri yenmiştim, başarmıştım" dedi.
DOKTOR OLMAK İSTİYOR
Öğrenim gördüğü özel okulda 5. sınıfa giden ve puan ortalaması 95 olan Akbaş en büyük hayalinin ise doktorluk olduğunu söyledi. Doktor olmayı kendisini hayata bağlayan Prof. Dr. Savaş Kansoy ve Prof. Dr. Serap Aksoylar'dan etkilenerek seçtiğini söyleyen Akbaş, "Ben de Savaş amca ve Serap teyze gibi insanları iyileştirmek istiyorum. Onlar beni hayata bağladı, ben de başka insanları hayata bağlayacağım. Onlar benim artık ailem. Aramızda bir bağ oluştu" diye konuştu.
"HASTALIĞI BOYUNCA YAŞAMA ARA VERDİK"
Anne Sevil Akbaş, Melis'in kanser olduğu dönemde yaşam alanlarının hastane koridoru olduğunu söyleyerek, "Melis 4.5 yaşından 8 yaşına kadar hastanedeydi. Hastanede geçirilen zaman çok yalnız ve üzücü bir durumdu. Hiç kimseyle görüşemiyorduk. Diğer çocuklar okula giderken, biz Melis'le hastanedeydik. Yaşama ara vermiştik sanki. Çok uzun bir süre sosyal hayattan kopmuştuk. Ancak gerçekten yurdun dört bir yanından inanılmaz destek gördük. İnsanların kalbinin bizimle birlikte attığını gördük. Hastalığı yendiğinde, 'Nerede kalmıştık' dedik ve hayatı doyasıya yaşamaya başladık" diye konuştu.
Sevil Akbaş, Melis'in tedavi sürecinde dikkatini çeken en önemli olayın insanların yalnız kalması olduğunu söyledi. Akbaş, "Biz tedavi sürecinde sadece hayata ara vermemiştik. Aile, akraba ilişkileri de etkileniyor. Çok yalnız kaldığımız zamanlar oldu. Hastalık dönemlerinde 6 ay kadar hiç dışarı bile çıkmadık. Bilmediğimiz bir şehirdeydik. Ama bizim gibi bir sürü insan olduğunu gördük. Burada böyle durumu yaşayan çok sayıda aile var. O nedenle bu ailelere manevi destek şart. Onları yalnız bırakmamak gerekiyor" ifadelerini kullandı.
HER ANI DOYA DOYA YAŞIYOR
Melis hastanedeyken yapamadıkları çok şey olduğunu söyleyen anne Akbaş, "Ara verdiğimiz nefes alıp verdiğimiz her an sanki boşa harcanmış gibiydi. Okula gitmek istiyordu. Evinde uyuyamıyordu. Kendini güvende hissedemiyordu. Kardeşi, annesi ve babasıyla masada birlikte yemek yiyemiyordu. Şimdi bir arada olduğumuz her an bizim için çok önemli. Her anı doya doya yaşıyoruz" diye konuştu.
"TEK İSTEĞİM SARILMAKTI"
Kızının artık yanlarında olmanın verdiği mutlulukla gözleri parlayan baba Bahadır Akbaş da, "Melis hastalıktan kurtulduğunda tek isteğim vardı. O da ona doyasıya sarılmaktı. Kızım hastaneden çıktığında ilk yaptığım ona doyasıya sarılmak oldu" dedi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.