Atılgan Bayar

Ben Ermeni ağıtlarını dinlerken ağlıyorum, peki siz anneannemin hikayesini dinlerken ağlamayacağınıza emin misiniz?

1915 olaylarının 100. Yıldönümü münasebetiyle Türkiye'nin uluslararası zeminde sıkıştırılmaya çalışılacağı bir döneme girdik bile.
Türkiye'nin açık bir zafiyetinden şimdi bahsetmek durumundayız.
1915'de ne olduğu konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti şimdiye kadar sosyal planda etkili olacak, net bir çalışma yapmadı.
Filmler çekilmedi, romanlar yazılmadı, derde deva olacak, zihinleri açabilecek, kitabın tam ortasından akademik sorular sorulmadı...
Örneğin...
Bu olaylar sırasında hayat kayıpları hesaplanırken, Osmanlı'daki nüfus ile, Türkiye Cumhuriyeti'nde kalan nüfus mukayeseleri yapıldı...
Ama bir akademisyen çıkıp da, bu rakamı hesaplarken, örneğin Fransa'ya, örneğin oradan da Amerika'ya göç etmiş nüfusu da hesaba katmamız gerekiyor, demedi. Bunun iletişimini yapmadı...
Örneğin...
Ermeni çetelerin Rus birlikleriyle birleşerek bastığı köylerde öldürülen çocukların, bebeklerin, kadınların hikayeleri yazılmadı...
Örneğin...
Cemal Paşa'nın Suriye sürgününü organize ederken gösterdiği insanlık tarihine geçecek büyük karakteri filme çekilmedi...
Örneğin...
Ermenilerini sürgüne göndermek zorunda kalan Türk toplumunun yaşadığı travmaya değinilmedi...
Örneğin...
O savaş koşullarında sürülen o Ermenilerin mülklerine el koyarak zenginleşen burjuvazinin hikayesi hiç anlatılmadı.
Nihayetinde...
1915 kötü bir dönemdi. İhanete de uğradık, öldürüldük de, devlet olma refleksiyle zalimce davrandığımız yerler oldu.
Ama bu dönemin gerçekleriyle bir türlü yüzleşmeyi istemedik.
Bunun altında yatan psikolojik neden şudur:
İhanete uğradığımızı biliyoruz. Buna öfkeleniyoruz. İhanete uğradığımız için dedelerimizin gadr etmek zorunda kaldığını da biliyoruz. Buna da öfkeleniyoruz. Ve gerçekleri bastırıyoruz.
Oysa biz gerçekleri bastırdıkça, dünyada daha 'genocide' soykırım kelimesi icad edilmediği bir dönemde yaşananlara 'soykırım' diyen birileri çıkıyor ve gerçeği eğip büküyor.
Şimdi aynanın karşısında dimdik durup kendi yüzümüze bakmanın zamanı geldi:
Van'da Ermeni tedhişçiler tarafından öldürülen rahmetli anneannem Halise Hanım'ın ailesinin de acılarını okuyup izleyecek...
Sürgüne gönderilen Ermeni ailelerin sürgün yolunda uğradığı saldırılar ve çektiği çileler ile de yüzleşeceğiz...
Bitmedi...
Kimsesiz Ermeni kızlarının rütbeli askerlere evlatlık verilip, sonra da onlarla evlendikleri gerçeği ile de yüzleşmeye hazır olacağız...
Sonra da...
Birbirimizin travmalarını, yaralarını tedavi etmeye girişeceğiz.
Ben örneğin; ailesinin bir kısmı Van'daki baskınlarda Ermeniler tarafından öldürülmüş bir ailenin ferdi olarak, dönsün Ermeniler bu topraklara ve mülklerine sahip çıksınlar, diyebiliyorsam...
Aramızda kandan bir nehir akmış olan Ermeni dostlarımızdan da bir öneri duymak isterim...
Şimdi...
Akademinin hım hımdan vazgeçip, Fransa'da Amerika'da ve saire göç etmiş kaç kişi var, sorusuna cevap bulması kayıp, ölüm rakamlarının astronomikleştirilmesi çalışmasını boşa çıkartması gerekiyor.
Sinemanın ve edebiyatın gerçeğin yanındaki vazifesini yerine getirmesi gerekiyor.
Devletin kurumlarının da, zaten çok geç kaldı ama daha fazla geç kalmadan, buna zemin hazırlaması...
Savaş koşullarında, düşman askeri ile işbirliği yapan Ermeni, evet düşmanımızdı. Ama bütün Ermeniler ve sürgüne gitmek zorunda kalanlar düşmanımız değil.
Onlar 'Büyük Millet'in temel unsurlarından biri...
Bunu konuşmanın vakti gelmedi mi?

Hiç kusura bakmasınlar

1915 soykırım değildi ama, Yahudi soykırımının tesirini hafifletecek bir soykırım aranıyorsa, ABD'nin Kızılderililere yaptığı apaçık bir soykırımdır.
Fransızların; Ruanda'da yaptığı da tartışmasız öyledir.
Bunları da uluslararası platformlarda konuşmanın vakti geliyor anlaşılan.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.