Güzellikle kafayı bozdunuz!
Şarkıcı Emel Müftüoğlu, sosyeteden bir kadına "Allah çirkin şansı versin" diye bir tweet atmış. İdil Fırat adındaki hanımın, Müftüoğlu'nun yakın arkadaşı olduğunu ve şansız bir kadın olduğunu düşünüyoruz yazıyı okuyunca. Müftüoğlu, arkadaşını çirkin buluyor ve "Ne kadar da şanslısın" demek istiyorsa, fena halde yanılmaktayım. Olay magazin sayfalarına şöyle yansımış; meğer İdil Fırat, Arda Turan ile sevgiliymiş. Ayrılmışlar, Arda Turan, Aslıhan Doğan ile yeni bir aşka yelken açmış (bu magazinsel kalıplaşmış cümlelerden nasıl tiksindiğimi bir bilseniz). Habere göre, Aslıhan Doğan'ı beğenmeyen veya Arda Turan'a yakıştırmayan Emel Müftüoğlu, arkadaşı İdil Fırat'ı onore etmek için atmış bahsettiğim tweet'i. Haberi çarpıttıklarından veya bambaşka taraflara çektiklerinden eminim. Magazincileri bilirim, hatta iyi bilirim. Sinirimi bozan konu, çirkin şansı denmesi! Çirkin derken kimi kast edersiniz mesela? Kimi çirkin bulursunuz, bu haddi size kim verir? Nasıl bir kendini bilmezliktir?
Arda Turan, çok büyük başarılar ve paralar kazanmış bir fitbolcu değil de, arabanızı park etsin diye anahtarınızı verdiğiniz vale olsaydı mesela, yine arkadaşınız için üzülür müydünüz Emel Hanımcığım? Bu da hikayenin başka bir tarafı.
Kendine tapınma hali, birbirini sürekli olarak ve hiçbir sebebe dayanmadan pohpohlama hali, hastalık gibi. Bazı arkadaşlarımda da görüyorum, bir yerde karşılaşıyor ve dakikalarca birbirlerini övüyorlar, ayak tırnaklarından botoksuna, saçlarındaki kaynaklardan yanaklarındaki dolgulara, çantalarından kocalarına kadar... Başka mevzuları yok, aslında işte tam bu yüzden hayatımda üç/beş arkadaş kaldı. Onlara da gözüm gibi bakıyorum...
Kendi fotoğraflarını çekip çekip, hayran hayran bakıp, sosyal medyada paylaşanların, 'selfie' çekmekten parmakları uyuşanların, ciddi anlamda narsisizm tedavisi görmesi gerektiğine inanıyorum. Sigmund Freud, narsisizmi 'Dış dünyadan soyutlanan libidonun egoya yönlendirilmesi' şeklinde açıklar. Bilginiz olsun.
Haber doğru yorumlandıysa da Aslıhan Doğan'a ciddi bir özür borçlusunuz Emel Hanım; bence çok ayıp etmişsiniz çünkü.
Selfie'ci kocaları kıskanıyorum!
Selfie çubuklarından ilk önce benim satın alacağımı düşündü eş/dost. Daha yıllar önce, dijital keşfedilmeden yıllar önce, koca Canon makinemi çevirir, kendimi çekerdim. Sebep de şuydu aslında, birine makineyi verip nasıl bir kare istediğimi anlatana kadar kendim çekmeyi tercih etmem. Kimse istediğimi çekemezdi, harika bir fotoğrafçı gözüm vardır ayıptır söylemesi. Selfie çubuklarına hiç sıcak bakmadım, zira olayın amacını bozdu. Her neyse hayran olduğum şey selfie çubuğu değil 'selfie kocalar'! Geçen akşamüstü Aqua Florya'nın sahilinde yürüyüş yaparken gördüm. Kocaların elinde telefon veya kamera, kadınları çekiyorlar da çekiyorlar. Bir şurada bir burada, bir de taşın üzerinde, hafif denize doğru, çimlere otursana balım, harikasın bir tanem! Atacaktım denize bir kaçını, kendimi zor tuttum. Gerçekten de selfie'ci kocaları takdir ediyor ve onları bu kıvama getirebilen kadınların önünde saygıyla eğliyorum. Bir de kendiliğinden, hiç kimseden bir talep gelmeden, karılarının fotoğrafını çeken erkekler var ya; onlara can feda.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.