Çıtır kadın.. Olgun erkek

Son dönemlerde demek istemiyorum, çocukluğumda da büyüklerimden duyardım "Kadın çok güzel, neden bu çirkin adamla evlenmiş" cümlesini. Bu eşlemenin eskiden sorgulamasını yapmak, gerçeğe yakın yorumlarla süslemek güzeldi belki.
Çünkü geçmişin gençliği; beyaz atlı prens, pamuk prenses ve Sindirella masal kahramanları ile büyümüş ve aşklarını da çoğunlukla böyle yaşamış oldukları için bire bir eş olmayan çiftleri gördükleri zaman hemen altında bir çapanoğlu, afaki bir neden ararlardı...
Günümüzde bu tür konuşmalardan oldukça uzaklaştık. Artık yeni bir slogan ortalığı kavuruyor. Çıtır kadın, olgun erkek iktidarı başladı.. Hem de göğüslerini gere gere yaşıyorlar marifet sayarak... Yine aklım hinoğlu hine çalışıyor nedense.
Elime kalemi almaya göreyim, kafamda bin bir garip düşünce dans etmeye başlıyor...
Sevgili Esra Erol'un çocuk gelinleri anlatan kitapları geliyor aklıma..
Okurken beni hıçkıra hıçkıra ağlatan mısralarını düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyor. Bizim kültürümüzde bu tür hikayeler acı bir şekilde yıllarca yaşanıyor. Sezen Aksu bir şarkısında 'bangır bangır Kardelenler'i anlatırken küçük yaşta kendinden 4 misli büyük; koca koca adamlara gelin gitmemişler miydi? 12 yaşındaki çocukların sözde 'adı başlık paralarının' anıldığı satışlarında...
Doğunun kaderi; batının icraatı olmuş durumda.. Ne fark ediyor ki. Birinin ağlaya ağlaya kabul ettiği bir durumu diğeri güle oynaya tercih ediyor.
Genç kızı olan annelerin korkulu rüyası..
"Ya kızım kendinden çok yaşlı birine aşık olursa" durumları. Her şeyin para ile telaffuz edildiği, sabahtan akşama kadar maddi konulardan bahsedildiği bir ortamda bir genç kızın 'işte aşk' diye kendini kandırdığı şişkin cüzdanlar, son model arabalar, dünya seyahatleri, limitsiz kredi kartlarıyla yaşadığı büyük aşklarında; ne yazık ki ebeveynlerin de masumiyetini kaybettiğini görüyoruz. Kızının kocasıyla aynı yaşta olan bir kayınpederin, ortak konularının 'kızlarının mutluluğu' olması ne acı bir tablodur... Doğunun başlık parası muhabbeti şöyle dursun... Batı; kızlarını çok daha pahalıya, kendileriyle birlikte satıyorlar...
LÜTFEN KIZMAYIN.. DÜŞÜNÜN VE ÜZÜLÜN..
Ben sana layık değilim
İlişkilerin bitiş noktasında en çok söylenen sözdür 'ben sana layık değilim'..
Aşklar başlar, yaşanır ve kendi içinde tükenir biter. Bu bir ilişkinin doğallığı içinde yaşanan bir süreçtir. Candan Erçetin'in çok eski bir şarkısı geldi birden aklıma..
'her aşk bitermiş' Şarkılara kadar yansımış olan bu bitiş hikayelerinin maalesef sonuçları trajik olabiliyor. İnsanın içini acıtan sonlar. Özellikle kadınları yaralayan bıçak kamçısı gibi söylenen sözler.. Hesapsız kitapsız başlayan hikayelerin sonunda kolayca ve kırmadan kaçma cümlesi "sen benden çok daha iyisine layıksın".
Malum astrolog olduğunuz için birçok hikaye dinliyorsunuz. Yine bir akşamüstü telefonda bir arkadaşım ağlamaklı bir sesle arayarak; birlikte olduğu kişinin; artık onunla olmak istemediğini ve kendisinin çok daha iyi ilişkiler yaşayabileceğini söyleyip telefonu yüzüne kapatmasını anlatırken düşünmeye başladım. Maalesef duygular aynı anda başlayabiliyor fakat bitiş süreleri aynı olmuyor. İki taraftan birinin duygusu daha erken tükeniyor. Üstelik paylaşımların yoğunluğu ayrılıkları daha da zorlaştırabiliyor. Özellikle karşı tarafın duygusu henüz bitmemişse. Bu tür sonlarda dürüstçe hoşça kal kelimesi nasıl söylenirse söylensin, aşk tek taraflı sona erdiğinde üzülen biri olacaktır. Mutlu son denen şey var mı acaba.. Aşklar yaşandıkça 'hoşça kal' sözcükleri maalesef bin bir şekilde söylenecektir..