Vize
Bu manzarayı her gördüğümde milli gururumun rencide olduğunu hissederim. Yıllar önce Ürdün Konsolosluğu'nun önünde saatlerce vize almak için beklemiştim ve kendimi çok kötü hissetmiştim.
Oysa uluslararası havaalanlarında AB ve ABD vatandaşlarının ellerindeki prestijli pasaportlarla ne kadar gururlu olduklarını görüyoruz ve halimize üzülüyoruz. Ama son dönemlerde ülkemizin makus talihi her alanda değişiyor. Türkiye gerçekten güçleniyor galiba. Biz içeride başka tellerden çalsak da, dış dünyada Türkiye 1. sınıf ülkeler kategorisinde görülmeye başlandı.
Bunu nereden anlıyoruz? En başta peş peşe kaldırılan vizelerden. Önce Suriye vizesi kaldırıldı. Ardından Ürdün, Libya ve Lübnan'la Türkiye arasında vize uygulaması kalktı. Simdi sırada Mısır var. Başbakan'ın son Rusya seferinden de sevindirici bir haber geldi:
Rusya ile Türkiye arasındaki vize de kaldırılacakmış. Bu gelişmeleri küçümseyenler olabilir. Bu kimselere sadece Libya'nın şu anki inşaat işleri potansiyelinin 140 milyar dolar olduğunu hatırlatalım. Özellikle KOBİ türü girişimciler için yepyeni bir pazardır bu ülkeler. Bu gelişmeler olurken şöyle haklı bir soru sorulabilir? Ya Avrupa ülkeleri? AB ülkelerinin uyguladığı vizeleri de kaldırabilir misiniz? Dediğim gibi bu soru haklı ve yerinde bir soru. Ama şuna inanmamız gerekiyor. O mağrur Avrupalılar Türkiye Ortadoğu'nun en etkin ülkesi olduğu vakit kendileri gelip yalvaracaklar "vizeleri kaldıralım, sizi AB üyesi yapalım" diye.
Bunu kendi içlerindeki akıllı uslu adamlar söylüyor.
Bize, "Bu hükümeti niye destekliyorsun?" diye kızanlara vize de dahil, şu son dönemlerde dış politikada olan olaylara birazcık insafla bakmalarını öneririz.
Özürden sonra
İsraillilerin büyükelçimize kurdukları çirkin tuzak sadece ülkemizden değil, İsrail halkından da büyük tepki aldı. Türkiye'nin bu terbiyesizliğin hesabını en ağır biçimde soracağı anlaşılınca, aklı başında İsrailli yöneticiler devreye girdi ve resmi özür metni Türkiye'ye ulaştırıldı.
Dün sert bir yazı yazmış olmakla birlikte, olayın bu şekilde sonuçlanmasına sevindim. Çünkü, biz Türkler ne İsrail'e düşmanız ne de Yahudilere dönük bazı Avrupalılar gibi ilkel duygulara sahibiz. Biz sadece bu bölgede barış istiyoruz ve Filistin halkının artık çilesinin bitmesini bekliyoruz.
Şimdi, yaşanan gelişmelerden sonra hem Türkiye'nin hem de İsrail'in daha titiz davranması lazımdır. Özellikle İsrail bir "devlet "gibi davranmalıdır; bir "savaş teşkilatı" gibi değil. İsrail'in bilmesi lazımdır ki, Filistinleri öldürmeye devam ederlerse Türkiye'nin ve Türk hükümetinin tavrı çok daha fazla sertleşecektir. İsrail ile Türkiye artık sınırdaştır, bu unutulmamalıdır.
Aynı şekilde Türkiye'de, kamuoyu, medya ve siyasetçisiyle İsrail'e karşı gerekçesiz "nobran" ve incitici tavırlar sergilemeyi bırakmalıdır. Söylenmesi gereken her şey söylenmiştir. Bu "alçak koltuk" olayı gündemden düşürülmelidir. Türkiye'de, son olayda da görüldüğü gibi, İsrail'de gerçekten Türk dostluğuna değer veren ve kendi ülkelerini acımasızca eleştiren koskoca bir başka İsrail olduğunu görmelidir. Örneğin Ehut Barak'ın ziyaretinin başarılı geçmesi için elden gelen yapılmalıdır.
Aklın yolu bunu öngörüyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.