Hüseyin Kocabıyık

Siyasetin savurduğu iki insan...

12 Eylül darbesinin hemen ertesinde Türkiye başka bir Türkiye olmuştu. Görünürde ideolojik kavga durmuştu ama ülkenin dört bir yanından insanların bedenlerine yapılan işkencenin feryadı geliyordu. On binlerce sivil tutuklanmış, sendikalar kapatılmış, öğretim üyeleri üniversitelerden atılmış; idam sehpaları kurulmaya başlanmıştı. Yine on binlerce insan yargılanmaktan korktukları için değil, işkenceden korktukları için kaçak durumuna düşmüştü.
Pek çok istikbal bu korku döneminin içinde söndü gitti. Ülkenin en cevval gençlerinin hayatları mahvoldu. Askıya alınmış bir Dev-Sol üyesinin eklem yerlerinden ters dönmüş kollarını gördüğüm günü hatırladıkça, hala insanlığımdan utanırım. O insan daha 20'li yaşlardaydı ve hayatı boyunca işkenceden dolayı bir ucube gibi yürümeye mahkumdu.
***
İşte o günlerde, Ankara'ya üniversite okumaya gelmiştim. Dayımın bir arkadaşı vardı. Ülkücü hareket içerisinde etkili, isim yapmış birisiydi. Orman mühendisiydi. 12 Eylül onu da aramaya başladı. Arkadaşlarına yapılan o korkunç işkenceleri bildiği için kaçmak zorunda kaldı. Aslında kaçması için hiçbir neden yoktu. Suçsuzdu. Ama biliyordu ki teslim olsa perişan edeceklerdi onu. Kendini değil, çocuklarını düşünüyordu. Çocuklarına devlet tarafından işkence edilmiş bir babaya sahip olma duygusu yaşatmak istemiyordu. Onların devletten, askerden soğumamaları için kaçak yaşamayı içine sindirdi. Aylarca küçük çocuklarından ayrı yaşadı, haftalarca eşini görmedi. Hayatını vermeye hazır olduğu devletinden bir hırsız gibi aylarca kaçtı; arkadaşlarının mütevazı yardımlarıyla ayakta kalmaya çalıştı.
Sonra devirler değişti, bu kişi adli sorunlarını halletti; Özal döneminde iş güç sahibi oldu, siyasete girdi. Bu kişinin adı Mehmet Şandır. MHP'nin şimdiki Genel Başkan Yardımcısı. "Hayır" kampanyasının en önde gidenlerinden.
***
12 Eylül 1980'nden önce bir efsaneydi. Ankara'da ülkücü gençliğin içerisinde en çok sevilen liderlerden birisiydi. Hem şahsiyetli hem de yetenekliydi. Örgütçüydü; Allah vergisi yetenekleri vardı. Gün geldi 12 Eylül oldu. Onu arıyordu askerler. İşkenceye alacaklardı. C-5 işkence timinin en çok istediği ülkücülerden birisiydi o. Muhsin Yazıcıoğlu'na, Mahir Damatlar'a, Ertuğrul Alparslan'a ne yaptılarsa ona da yapacaklardı. O da Mehmet Şandır gibi kaçtı. Hem de uzaklara. Yıllarca yurtdışında yaşadı. Vatanı için mücadele eden sonra da vatanından kaçanlar kervanına o da katıldı. Yıllarca uzak diyarlarda ne yedi ne içti bilmiyoruz; zor günler yaşadığını biliyoruz. Gün geldi o da adli sorunlarını çözdü. Milletvekili oldu. Şimdi bir militan gibi gözü kara "Hayır" için çalışıyor. MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak'dı anlattığımız kişi.
İki siyasetçiyi anlattım size. Şimdi oynadıkları o kötü rolü oynamaması gereken iki değerli insanı anlattım. Şüphesiz ikisini de sever-sayarım. Üzüntüm de ondandır zaten.
Gönlüm onları mazileriyle tutarlı görmek isterdi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.