Hüseyin Kocabıyık

Bizim üniversitelerimiz üniversite midir?

Üniversite okuduk; sonra profesyonel öğrenciliğe meraklı olanların yaptığı şeyi yaptık. Akademik hayatı denedik. Hayatımızın büyük bir kısmını harcadığımız üniversitenin ne olduğunu ancak 30'lu yaşlarda anlayabildik. Üniversitede geçirdiğimiz yıllar da bize, yarı açık cezaevlerini üniversite diye yutturmuşlar meğerse. Aslında yurtdışına gitmemiş olsaydık belki de hala yarı açık cezaevi haline getirilmiş kampusları üniversite zannetmeye devam edecektik.
***
2000'li yılların başında Amerika'daydım. Şansımız yaver gitti ve yolumuz dünyanın en iyi on üniversitesi arasında gösterilen ünlü Columbia Üniversitesi'ne düştü. Kendimi en mutlu hissettiğim günlerdi Columbia'lı günler. Ben üniversite denen yerin nasıl bir yer olduğunu da burada anladım. Bir taraftan New York'un özgür havası, bir taraftan Columbia Üniversitesi'nin Birleşmiş Milletler'e benzer insan çeşitliliği, insana Türkiye'nin 28 Şubatlı boğucu günlerinden sonra huzur veriyordu. Columbia Üniversitesi gerçekten çiçek bahçesi gibiydi. Dünyanın en örtük kıyafetli öğrencisi de, en açık öğrencisi de özgürce yaşardı bu üniversitede.
Her ideolojik, her felsefi ve her dinsel görüşün topluluğu vardı. Onların hepsine toplantı yeri tahsis edilmişti. Bu gruplar inandıkları dinin veya felsefi görüşün propagandasını serbestçe yapabiliyorlardı. Kimse kimseye yan gözle bakmıyor, kimse kimseyi bir tehdit olarak görmüyordu. Ve bu üniversitede bilim vardı. Onlarca Nobel ödülü almış bilim adamı çıkarmıştı Columbia Üniversitesi. Ben ülkemin üniversitelerinden utandım Columbia'yı görünce. Sadece "Osmanlı mimarisinde kapı" üzerine onlarca doktora tezi yazılmış bu üniversitede. Filistinlilerin haklarının en fazla savunulduğu üniversiteydi Columbia. Ama aynı zamanda da en güçlü İsrail lobilerinden biri bu üniversitede bulunuyordu.
***
Şimdi 2010 yılında biz neyle meşgulüz? Üniversitelerimizde başörtü serbest mi kalsın, yasak sürsün mü, değil mi? Bu tablonun bir tek anlamı var: Bizim üniversitelerimiz üniversite değil. Bizim üniversitelerimiz biraz istihdam kapısı, biraz devlet büyüklerinin adının verildiği binalar topluluğu; ama kesinlikle hepsi bir tür yarı açık cezaevi. Ülkemizdeki hiçbir üniversitede yaşayan bir özgürlük ruhu yok. Olsaydı zaten bizim üniversitelerimiz darbelerin işbirlikçisi değil, korkulu rüyası olurdu. Yine Columbia Üniversitesi'ne dönüp bir anımı anlatmak istiyorum: Üniversite kampusunun tam ortasında bir kilise vardı. Bu kilisede nikah törenleri olurdu. Bu törenleri izlemeye bayılırdım. Kilisede dua eden genç kızlar, onların o an ki samimi teslimiyetleri dini inanışın çok güzel bir şey olduğu duygusunu verirdi bana. Tabii kampusun bir başka yerinde de Müslümanların mescidi vardı. Orada da başka bir ritüel, başka renkler başka bir kültür.
Biz hala başörtüsü tartışıyoruz, yıl 2010!...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.