Hüseyin Kocabıyık

"Futbol sadece futbol değil"miş!

Hep düşünmüşümdür, futbol dediğimizi kolektif oyun en tutkulu şekilde niçin geçmişlerinde diktatörlüklerle yönetilen ülkelerde oynanır? Futbolun anavatanı İngiltere'yi birazcık ayırırsak, futbolun bir toplumsal ayine dönüştürüldüğü ülkeler genellikle Güney Amerika ve Akdeniz ülkeleri. Futbolun İspanya için, Arjantin için, Brezilya için ne manaya geldiğini, takım aidiyetinin nasıl yüceltildiğini ve yıldız futbolcuların nasıl milli kahramanlara dönüştürüldüğünü hatırlayalım. Bir makalede İspanya'nın faşizmle yönetildiği dönemlerde General Franco'nun "3F" stratejisini okumuştum. Fado, fiesta, futbol. O zaman durumu kavradım, diktatörler yarattıkları ağır depolitizasyon ortamında toplumu dans, futbol ve müzik gibi kitleleri cezbeden alanlara itiyorlardı. Arjantin'de de, Brezilya'da da, Portekiz ve tabi en koyu biçimde İspanya'da da böyle olmuştu. Hepsinin ortak yanı, faşizm vardı bu ülkelerde. Aynı şekilde komünist Sovyetler Birliği' de sporda bir numaraydı.
***
Aslında yakın tarihi askeri darbeler tarihi olan Türkiye'de yaşanan da pek farklı değil. 1960 yılına kadar futbol taraftarlığı oldukça yerel, kendi halinde bir duygudaşlıktı. İncelemediğim için bu yazdıklarıma ihtiyatla yaklaşılmalı ama sanırım 1960 ve 1980 darbelerinden sonra Türkiye'de futbol hızla toplumsallaştı. Çünkü bütün askeri darbeler politikayı tehlikeli bir uğraş haline getirirken kitleler için başka ilgi alanları yaratırlar. Roma'da gladyatör döğüşleri için Kollezyum'un yapılma nedeni de bu değil miydi? Bizde özellikle 1980 darbesinden sonra futbola büyük yatırım yapıldı. Yatırımı yapan Turgut Özal'dı destekleyen askerler. Ancak amaçları farklıydı, Özal uluslararası rekabet alanı haline gelmiş olan futbolda Türkiye'yi bir yere taşımak isterken, bizim darbeci askerlerimiz "spora önem verelim de şu keratalar siyasetle uğraşmasınlar" derdindeydiler.
Darbelerin yarattığı o depolitizasyon ortamı 80'li ve 90'lı yıllarda kitleleri futbolla buluşturdu. Burada genç insan için her şey vardı. Kazanmak, kaybetmek, öfke, sevinç, rekabet, hatta siyaset bile. Bugün takım- taraftar ilişkisi mistik bir ilişki halini almıştır. ODTÜ'den Prof. Dr. İhsan Dağı'nın belirttiği gibi "futbol taraftarları artık şehirli bir cemaat"tir. Bence burada patolojik bir ilişki mevcut.
***
"Futbol sadece futbol değildir" diyen adam (Simon Kuper) kesinlikle doğru söylemiş. Ekonomik veçhesiyle, fiziki alt yapısıyla, sosyal ağlarıyla ve derin aidiyet bağlarıyla, milyonları etkilemesiyle müthiş bir sektöre dönüşen bu yapının yolsuzluk, hukuksuzluk, gayri meşruluk üretmemesi mümkün mü?
Son günlerde 'şike' başlığı altından yaşanılan sürece konunun tarihselliği ve çok boyutluluğu içerisinde bir bütün olarak bakmak gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.