Hüseyin Kocabıyık

Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesinin "sembolik" anlamı

Çarşamba günü gerçekleşen Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesinin siyasal anlamından çok sembolik anlamı ilgilendiriyor beni.
Şundan dolayı: Son günlerde Hükümetin icraatlarına ve Başbakan Erdoğan'ın bazı sözlerine dair toplumun bir kesiminde bazı rahatsızlıkların oluştuğu bir gerçek.
Özellikle kendisini "beyaz Türk" diye niteleyen kesimler, "Biz AK Parti'nin hayat tarzlarımıza karışmayacağı konusunda son dönemlerde neredeyse ikna olmuştuk; oysa durum hiç öyle gözükmüyor, Türkiye hızla 'İslamize' edilmeye çalışılıyor" sözleriyle endişelerini dile getiriyorlar.
AK Parti'nin demokrat bir parti olduğuna ve özgürlüklerin korunmasına önem verdiğine inandırdığım onlarca İzmirli'den e-mailler geldi bana.
Söyledikleri çok açık: "Bak gördün mü, neler yapıyorlar."
***
Dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorum ki Başbakan Erdoğan da, AK Parti de yanlış ve endişe edilecek bir şey yapmıyorlar.
Kürtaj ve sezaryen tartışmasından ben de hoşlanmıyorum ama Başbakan'ı dikkatlice dinlediğiniz zaman, derdinin kadınların tercihleri değil, Türk toplumunun geleceğiyle ilgili tehlikeler olduğunu anlayabilirsiniz.
Bana göre Başbakan her zaman iyi bir iletişimci değil. Derdini halka çok iyi anlatabildiği kanısında değilim.
Başbakan otoriter bir yönetim kurma heveslisi de olamaz; zira bu kendini inkar etmek olur.
Cumhuriyet tarihimizin en başarılı başbakanlarından biri olmanın getirdiği imaj, heybet, karizma ve özgüvenin yarattığı hava bazı çevreleri özgürlük adına korkutuyorsa Başbakan Erdoğan'ın suçu ne bunda?
Ezik, ürkek, başarısını gizleyen mütevazı bir siyasetçi rolü mü oynasın, bizim komünistlikten dönme liberallerimiz ve Kemalistlerimiz rahatsız olmasın diye?
***
Gelelim asıl söylemek istediklerime:
Kılıçdaroğlu-Başbakan görüşmesi pozitif siyasi sonuçlar ortaya çıkarmasının yanı sıra aynı zamanda Başbakan Erdoğan ve AK Parti'yle ilgili tüm olumsuz algıların geçersiz ve temelsiz olduğunu ortaya koymuştur.
Bir kere Başbakan kendi etkinlik sahasında olan ve istediği gibi yönlendirme imkanına sahip olduğu Kürt sorununa CHP'yi de ortak etmiştir.
Bu bir hükümet için risktir aslında.
Ana muhalefete açıkça ortaklık teklif etmiştir.
CHP ile arasındaki gerilime siyaseten ihtiyacı olduğu halde gerilim siyasetine tamamen aykırı bir hüsnü kabul göstermiştir Başbakan.
Eğer uzlaşmacı ve demokratik bir siyaset arzu etmemiş olsaydı, içerde Kılıçdaroğlu'nu iyice bir hırpalar, kamuoyuna da "İmralı'nın tekliflerini bize getirmişler, bunlar Apo'nun avukatı" der çıkardı.
Ondan sonra CHP otursun, ayıklasın pirincin taşını...
Başbakan CHP'nin siyaset yapma alanını bilerek, isteyerek genişletiyor.
Buradan diktatör profili çıkar mı?
İçinde endişe ve korku taşıyanlara benim önerim: Kendinize eziyet etmeyin ve erken karar vermeyin!..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.