Hüseyin Kocabıyık

REHİNE OLAYINA BAKIŞLAR

Abartılı bir hamasete elbette gerek yok; ancak ortada, olabilecek en somut gerekçeleri mevcutken bir milli gurur kabızlığı çekmenin de hiç yakışık alır bir tarafı yok.
Kabul edelim ki, devletimiz ve hükümetimiz zor bir işi başarıyla sonuçlandırmış ve çoğu diplomat olan rehinelerimizi manyak bir terörist yapının elinden alıp memlekete sağ salim getirmiştir.
O nedenle göğsümüzü gere gere devletimizle ve hükümetimizle gurur duyalım.
Ve unutmayalım ki Amerikalının, İngiliz'in kafasını kesen bir örgüt bu; koskoca devletleri çaresiz bırakan, onlara travma yaşatan bir örgüt.
Bu olayın aslında kendi çerçevesi dışında da çok önemli anlamları olduğunu düşünüyorum:
Bir kere Türk halkının niçin 13 yıldır Tayyip Erdoğan'a ve onun siyasetine destek verdiğini rehine krizi gösteriyor bize.
Dürüstçe ifade etmeliyiz ki, Türk devleti Tayyip Erdoğan döneminde ve onun yönetiminde, eli daha geniş bir çevreye uzanan, daha çok imkan kullanabilen, etkili diplomasiler yürütebilen bir devlet haline gelmiştir.
Ortadoğu güç savaşlarının yaşandığı yerdir. Muhatabınıza gücünüzün boyutlarını gösterir ve göreceği zarara inandırabilirseniz politikanızda sonuç alırsınız.
O nedenle AK Parti yönetimlerinin güçlü silahlı kuvvetler, güçlü polis teşkilatı ve güçlü istihbarat anlayışının verimlerini yavaş yavaş almaya başlıyoruz. Son rehine kurtarma olayı da bu yeni anlayışın bir bakıma doğrulayıcı sağlaması olmuştur.
IŞİD DİPLOMATLARIMIZI NEDEN BIRAKTI?
Bu olayla ilgili çok şey söyleniyor ve söylenecektir. Ama ben en geniş çerçeveden bakarak bir yorum getirmek istiyorum:
MİT ve Hükümet bu meseleye başından beri sabırlı ve dikkatli bir politikayla yaklaştı. Öncelikle IŞİD'le sürekli bir iletişim yürüttü; bununla yetinmedi, bu örgütle organik ilişkileri olan Sünni aşiretleri devreye sokarak bir bakıma IŞİD'i psikolojik olarak kuşattı.
Ancak son günlerde Türkiye sürdürdüğü iletişimin dilini değiştirdi, daha doğrusu sertleştirdi. Hem doğrudan doğruya IŞİD'e, hem de o bölgedeki Arap aşiretlerine açıkça şunu söyledi:
"ABD ve batılı ülkeler önümüzdeki günlerde yoğun bir bombardımana başlayacaklar. Eğer diplomatlarımızı o günden önce bize teslim etmezseniz ve bu arada bir tekinin bile burnu kanarsa, bu bizim için milli haysiyetimize yapılmış bir taarruz sayılır ve ağır bir intikam alırız. Bu arada sadece IŞİD değil, bunlara destek veren herkes Türk devletinin gazabından kurtulamaz."
Hemen söyleyeyim, yukarıda tırnak içinde verdiğim bölüm benim yorumum değil, bir bilgiye dayanıyor.
Sonuçta IŞİD bu kararlılıktan korkmuş ve rehinelerin can güvenliğini koruyamaması halinde asıl başının belaya gireceğini hesap ederek istediğimizi yapmıştır.
REHİNE OLAYINDA KİM, NASIL SINAV VERDİ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bana göre bu başarının asıl mimarı odur. Öfkesini içine atarak ve basını, muhalefeti sürekli uyararak süreci ve psikolojileri ustaca yönetmiştir. Bu arada devletin bütün güç opsiyonlarını hazırda tutarak büyük devlet tarzını sergilemiştir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu: Türkiye'nin konuya dair siyasetinin oluşmasında ve yürütülmesinde büyük pay sahibidir. Olayın böyle sonuçlanması başbakanlık konumuna büyük güç kazandıracaktır. Devletin farklı kurumlarını koordinasyon içinde devrede tutma yeteneği çok dikkat çekiciydi.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan: Hapse atılmak istenen, hakkında olmadık iftiralar atılan Hakan Fidan, bu memleketin has evladı olduğunu göstermiştir. Artık bugünden sonra Hakan Fidan'la ilgili hiç kimse destursuz kelam edemeyecektir. Ve güçlendirilmiş bir MİT'in nelere kadir olduğu da görülmüştür.
Anamuhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu: başta bir iki istismar teşebbüsü olmakla birlikte genelde sorumlu davranmış ve hükümetin konunun hassasiyeti konusundaki uyarılarını dikkate almıştır. Ama en çok da rehineler özgürlüklerine kavuştuktan sonra sergilediği tavırla takdir toplamış ve ortak milli sevincin oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Rehin Diplomatlarımız: başta başkonsolosumuz olmak üzere tüm görevliler baştan sona devlet adamı ciddiyeti ile Türk devletinin onur ve şanını ayakta tutmuşlar ve helal süt emmiş insanlar olduklarını göstermişlerdir. Helal olsun onları doğuran analara, helal olsun onları yetiştiren babalara.
Rehinelerin Aileleri: bu süre içinde, birisi hariç, bütün aileler devletlerine güvenmişler ve vakar içinde acılarıyla baş başa beklemişlerdir. Büyük sevinci fazlasıyla hak etmişlerdir.
Türk Medyası: Medyanın görünen yüzleri sorumlu davranmış denebilir ama bazı gazetelerin yazar takımı içinde iğrenç adamların olduğunu bir kez daha gördük. Neredeyse diplomatlarımızın telef olması ve hükümetin bu işten zarar görmesi için ayin yapar haldeydiler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.