Mehmet Demirci

"Endişeli modernler"

İzmir'in sahil ilçelerinden birinde ağaçlar arasında küçük bir otelin resepsiyonu önündeyiz. Görevli kişi, kayıt kabul işiyle meşgul. Karşıdaki televizyon açık, bir haber kanalında Kılıçdaroğlu konuşuyor.
Çeşitli halk kesimlerinin nasıl düşündüğünü merak ederim. Orta yaşlı resepsiyon görevlisine de bu sebeple seçim konuşmaları hakkındaki fikrini sordum. O kadar doluymuş ki heyecanlı bir tavırla söylenmeye başladı, çok karamsar bir tablo çizdi:
"Memleket felakete sürükleniyor! Böyle giderse Suriye gibi, Irak gibi olacağız, parçalanacağız! Korkunç bir faşist yönetim altındayız, ben nefes almakta zorlanıyorum!"
Durumu biraz hafifletmek istedim: "Neden nefes alamıyorsunuz ki? Bakın ne kadar güzel, serin, ferah bir ortamdasınız.."
******
Cevabı şöyle oldu: "Hayır efendim, her şeyimize karışıyorlar. Ağız tadıyla iki yudum içki bile içirtmiyorlar!.." Hemen sordum: "Yahu, siz içkinizi içerken kim gelip kadehinizi elinizden aldı? Şimdiye kadar herhangi bir müdahale ile karşılaştınız mı?"
Cevap vermekte biraz zorlandı: "Gezi olaylarında bunu yapanlar oldu" dediyse de, doğrusu ne demek istediğini anlayamadım.
Bir sözü de şu mealdeydi: "Bu iktidar insanları bölüyor, sen Kürtsün, sen Alevisin diyor."
Peki dedim, bu ayırımcılığın halka yansıdığını fark ettiniz mi? Farklı etnik kökeni veya mezhebi, dini inancı dolayısıyla dışlanana rastladınız mı? Somut örnekler gördünüz mü?
Bu soruma tatminkar cevap veremedi. Esasen ben de konuyu fazla uzatmak istemedim.
Ama durum beni üzdü. Bu şekilde düşünen, çok gergin ve üzüntülü bir kesim var. Bir ara bunlar için "endişeli modernler" denmişti. Demek ki mesele derinleşmiş, endişe korkuya, paranoyaya dönüşmüş.
******
Evet seçim konuşmaları, siyasi mücadele biraz sert geçiyor. "Mücadele"nin doğasında her zaman biraz sertlik vardır. Tepedeki bu keskinliğin geniş halk tabanında yankı bulmadığını, insanımızın büyük çoğunluğunun işinde, gücünde ve geçim derdiyle uğraştığını düşünürdüm.
Bu kanaatim değişmiş değil. Ama resepsiyon görevlisinin korkuları beni biraz düşündürdü. Herkesi aynı görüş kalıbı içine koyamayız. Ne ki algı yanılması sebebiyle kendini güvende hissetmeyen vatandaşlarımızın korkularını gidermenin bir yolu olmalı. Hepimiz aynı geminin içindeyiz, aynı ülkenin vatandaşıyız. Birimizin mutsuzluğu herkesi etkiler.
Demokrasi, yani halkın oyuyla yönetimin belirlenmesi, şimdiki halde en iyi usul görünüyor. Pazar günü yapılacak seçimlerde kim kazanırsa kazansın; gerilimin, korku ve endişelerin epeyce hafifleyeceğini umuyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.