Ev balkonlu ama erkek göbeksiz olacak!

Sosyal medya ile birlikte hayatımızdaki her şey, "görsel" malzemeye dönüştü...
En başta da kendimiz!
Artık hepimiz birer fotoğraftan ibaretiz!
"Like" sayısı çoksa iyi; yetersizse "flu" bir fotoğrafız!

Sosyal medya hesaplarımızdan paylaştıklarımıza bakalım...
Hayata dair cümlelerimiz mi daha çok beğeni alıyor yoksa kendi fotoğraflarımız mı?
Elbette fotoğraflar...
Peki o fotoğrafların hangilerinin reytingi daha yüksek?
En güzel/yakışıklı çıktıklarımızın...

Hal böyle olunca, herkes "en iyi fotoğrafı" paylaşma telaşına düştü...
En fit...
En kaslı...
Ennn karizmatik fotoğraflar...

Peki kilolar sadece kadınların sorunu mu?
Hayır...
Zayıflık, eskiden sadece kadınların derdiydi!
Eh haksız da sayılmazlardı...
Çünkü "hayat"; daha doğrusu "erkekler" onlara başka bir seçenek bırakmamıştı!
"Balık etli" seven erkekler en son 1970'lerde görülmüştü ve "bir dirhem et, bin ayıp" örtmüyordu!

Fakat zaman içinde kadın dünyası da bu "acımasız" çarkın içine girdi...
"Evin balkonlusu" özellikle İzmirli kadın için hala çok makbuldü ama "erkeğin göbeklisi ı-ıııh!" Hal böyle olunca spor salonları erkeklerle dolup taşmaya başladı...
Sonradan girdikleri bu dünyada işleri kadınlardan daha zordu çünkü artık zayıflamak onların için yeterli değildi!
Göbek yağlarını eritmekle kalmayacak bir de oraya "six pack"ler ekleyeceklerdi!
Omuzların dar, kolların kassızsa bir hiçtin!
Adonis'i olmayana zaten kız vermiyorlardı!

Peki kadınlar ve erkekler "kilolardan" kurtulmak ve "fit" olmak için ne yaptılar?
İşin kolayına kaçıldı elbette...
Hızlı ve kesin çözümler aranır oldu...
Çünkü hemen hemen hiç kimsenin derdi "sağlık" için zayıflamak değil...
Amaç "iyi" görünmek!
Gerisi boş!
Ve bu arada "çöpe atılan" ilk şey de sağlık!

İnternette en çok okunan haberlere bakalım...
Zayıflatan bitki çayları, tohumlar, çorbalar, çaylar, bin ton içecek, yiyecek...

Biri ortaya saçma sapan bir bilgi atıyor...
Ve bunu en çok da "sözde ünlü" kişiler yapıyor...
Aldıkları üç kuruşluk reklam parası için "hayranlarını" bozuk para gibi harcıyorlar!
Reklam sözleşmesi imzaladıkları firmanın çorbasını elini alıyor bir ünlü!
Geçiyor filtresi bol kameranın karşısına...
"Bunu içtim 10 kilo verdim. Siz de kullanın şekerler" diyen bir cümleyle birlikte sosyal medyada paylaşıyor!
Hurraaa!
Milyonlarca kişi hayatında adını bile duymadığı o ürünü bulmak için marketlere, eczanelere koşuyor; internet sayfasını istila ediyor!
Ölümüne zayıflama!

O ilaçlar yasaklanıyor...
Firmalara cezalar yazılıyor...
Uzmanlar, bitkisel bile olsa bir ürünün insanı ölüme götürebileceğine dair onlarca açıklama yapıyor...
Gazeteler, "Zayıflamak isterken hayatını kaybetti" diye sayfa sayfa haber veriyor...
Nafile!
Zayıflamak uğruna her yolu denemekten kimse vazgeçmiyor...

Bu "acımasız düzen" de kolay kolay değişmeyecek gibi gözüküyor...
Hepimiz, sadece "fotoğrafları" beğenmeye devam ettikçe...
Hayatımız "görsel bir şov" olmayı sürdürdükçe...
Ve "kas" değil, "kalp" güzelliğine baktığımız günlere geri dönmedikçe...
Kilolardan kurtulmak için "her yolu" denemek mübah olmaya devam olacak...

Katil krem!
İşte zayıflama çılgınlığının had safhaya ulaştığı bugünlerde, Tayfun Talipoğlu'nun ani ölümü, görmezden geldiğimiz sorunu bir kez daha gündeme getirdi.
Talipoğlu, kendisinin de reklamını yaptığı zayıflatıcı kremi kullanmış ve iddiaya göre 27 günde 9 kilo vermişti...
Peki, Talipoğlu'nu ölüme götüren kalp krizine bu krem mi sebep oldu?
Bu şüpheye, otopsi raporu açıklık getirecek...

Diyelim ki ölüm nedeni olarak bu krem açıklandı...
Bu son vaka mı olur dersiniz...
Yoksa birkaç gün sonra unutulur ve zayıflatan çaylar, haplar, kremler yine alışveriş zirvesinde "öldüren" hükümdarlığını sürdürür mü!