Şebnem Bursalı

Lobicilik...

Lobi. Lobi. Lobi... Ama mutlaka Lobi...
Otel lobisinden sözetmiyorum elbette.
Siyasal, ekonomik veya sosyal bir işe giriştiğinizde argümanlarınız her ne kadar iyi derecede olsa bile, tanıtım ve bilgilendirme yani özetle lobi faaliyetleri sonuca giden yolun yüzde 50'sidir çünkü.
Lobicilik; karar alma mekanizmalarını etkilemek demektir. Bilgilendirme ve sempati kanallarını çalıştırıcı etkenler öne çıkmalı işte bu yüzden. Bu sempati kanalları bazen ikili ilişkilerle, bazen kültürel ve sosyal ilişkilerle, bazen de ekonomik! ilişkilerle olur.
***
Bir rivayete göre; lobi kelimesinin doğuşunda, otel lobisinden esinlenilmiş. 1870'lerin başında ABD Başkanı Ulysses S. Grant, Beyaz Saray'da geçirdiği yoğun gündemin ardından, hemen yakındaki Willard Otel'in şık lobisinde puro ve konyak eşliğinde stresini atmaya çalışırmış. Bu sırada, dertlerini anlatmak için etrafına doluşanlara da "Lobi'ciler" adını takmış. Tarih kayıtlarına göre, Amerikan İngilizcesi'nde "Lobi yapmak" fiili, 1850'lerden beri var. Kongre'nin geniş koridorlarında bazı yurttaşların milletvekili ve senatörlere "bir istirhamda" bulunma çabalarını tanımlıyor lobi yapmak sözcüğü... Daha sonraki yıllarda ABD'deki demokrasi ile birlikte lobicilik de evrim geçiriyor, çeşitleniyor, kurumsallaşıyor ve yasalarla düzenlenir hale geliyor. Etik kurallarla biçimleniyor ve öyle ki; ABD Başkanı'nın kendinden bile bağımsız olan yasama gücü, Kongre nezdinde bir lobi ile etkili olmaya çalışabiliyor
Bu kadar kuramsal girişten sonra, asıl mevzumuza gelelim.
Lobi deyince bizim aklımıza ilk gelen artık EXPO 2020.
2013'e kadar İzmir'in ve Türkiye'nin bu hedefe kilitleneceğini varsayıyor, bunun zorunlu olduğunu biliyoruz.
Nitekim; oluşturulan yerel ve ulusal kurullar çalışmalarına başladı.

Devlet-yerel el ele ama...

Kasım ayında Paris'teki ilk sunumun çok başarılı geçtiğini biliyoruz. İzmir olarak, neden EXPO 2020'ye talip olduğumuzu hem rakiplerimize hem muhataplarımıza anlattık. Bu işin sadece İzmir değil, Cumhurbaşkanından Başbakanına, ana muhalefetinden tüm unsurlarına kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin desteği ve projesi olduğunun altını çizdik. 2023 hedefinde dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olma hedefini açık açık ortaya koyan Türkiye ve İzmir, 2020'de milyonlarca iş insanını bir şölen havasında ağırlamaya hazır.
Vali Cahit Kıraç, kaptan koltuğunda yönlendirmeyi çok iyi yapıyor. Büyükelçi Serpil Alpman da Çarşamba günü itibarıyla İzmir'e gelerek mesaisine başladı bile. Parlak diplomasi kariyerine bir başarı daha eklemek için elinden gelenin fazlasını yapacağına inanıyorum.
Ama, sadece devletle olmaz tabii ki. Yürütme Komitesi Başkanı Mahmut Özgener'e çok iş düşüyor. Ne kadar tabana yayabilirse, başarıya o kadar yaklaşacak çünkü. Bunun için de;
Yerli-yabancı işadamları, üniversiteler, sivil toplum örgütlerinin akla gelen-gelmeyen tüm temsilcileri, EXPO 2015 deneyimini yaşayan ve bugün sürecin dışında görünen herkes, hatta yurt dışında yaşayan öğrenciler bile bu sürece dahil edilmeli.

Özgener'e önerim...

Ben buradan bir çağrıda bulunuyor ve bir öneride bulunmak istiyorum Mahmut Bey'e; Hiç vakit geçirmeden Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) yetkililerini aramalı ve bir çalışma planı çıkarmalılar. 76'sı yabancı toplam 240 büyük firmanın faaliyet gösterdiği, 20 bin kişinin istihdam edildiği ve 100 ülkeyle bağlantısı olan bu firmalar, işte Lobi'nin asıl kendisi.
Hugo Boss, Delphi Packard, Delphi Diesel gibi, kendi ülkelerinde ilk 10 içindeki bu firmaların, etkisini düşünsenize...
Hem, hiçbirisi tek kuruş para istemiyor, kendi ceplerinden harcamaya hazırlar. Kaldı ki unutmayalım; hiç de zorunlu olmadıkları halde EXPO bütçesine 100 bin dolar bağışladı ESBAŞ.
Lobi faaliyeti için gidilecek ülkelere, ilgili firmalar davet edilebilir, onlardan doğru isimler üzerinde çalışılması ve yönlendirmeleri ricasında bulunulabilir.
Bekledikleri tek şey de; küçük bir "teşekkür."
Ne dersiniz Mahmut Bey?

Arkas'tan 2 manifesto

Lucien Arkas'ı ne zaman dinlesem, moralim düzeliyor. Geçen akşam Swiss Otel'de 'İzmir'e Yön Verenler' töreninde yaptığı kısacık konuşma; yine herkese ders niteliğindeydi. Henüz 27 yaşındayken (herkesin karşı çıkmasına rağmen) İstanbul'a açılan Bay Arkas, babasından 10 kişi ile devraldığı firmasını bugün, binlerce çalışan ve yıllardır Türkiye'nin en çok vergi ödeyen holdingi haline getirdiğini söylerken, Arkas Holding'de çalışan 6 bin kişinin 700'ünün yurt dışında çalıştığını da ekledi. Kürsüden herkese bunu hatırlattıktan sonra, bütün iş insanlarına seslendi, "Gençleri alın işe, yetiştirin. İnsana yatırım yapın. İnanın yatırım yaptığınız kimse size ihanet etmez. Hiçbir yere de gitmez..."
Ve; İzmir'den çıkın diye seslendi: "Başka yerlerde kazanın, İzmir'e yatırın ve İzmir'de harcayın." 300 yıldan fazladır İzmir'de yaşayan ve İzmir sevdasını bilmeyen kalmayan Bay Arkas'ın bu iki önemli mesajını ben ajandama yazdım. Ya siz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.