Tuğçe Kazaz
Bunun için de şikayet etmeyeceksiniz. Hakkını vererek elinizden geleni yapacaksınız. Tuğçe genelde basına pek röportaj vermiyor, ortalarda olmayı veya mikrofon her uzatıldığında konuşmayı sevmiyor. Onunla yapılmış en güzel röportajlardan biri Kırmızı'nın Aralık sayısında yayınlandı. Kırmızı yazarı Ferhat Şirin'in yaptığı bu söyleşide benim en çok ilgimi çeken "özgürlük" tanımı oldu.
ÖZGÜRLÜK
"Hayata, toplumda, sosyal hayatınızda kendinizi özgür bırakıyor musunuz?" sorusuna şu cevabı veriyor Tuğçe Kazaz: "Özgürlükten ne anladığınıza bağlı bunun cevabı. Bana göre özgürlük, her istediğini yapmak değil. İnsan sorumluluklarını yerine getirdiği zaman özgürleşir. Özgürleşmek, seviye seviyedir. İnsanın arınması için de özgürleşmesi gerekir. Her şey için özgürleşmek olabilir." Haklı değil mi?
Özgürlük ve sevgi için savaşacağını, mücadele edeceğini söylüyor. Röportajda bugüne kadar böyle birisinin karşısına çıkmadığını söylüyor ama aşkı için kariyerini bırakıp sevdiği adamın peşinden gittiğini biliyoruz. Şimdi bunun aşk olmadığını söylüyor: "Bugüne kadar yaşadığım ilişkilerden edindiğim tecrübe, o yaşadıklarımın gerçek aşk olmadığı. Ben öncelikle kendimi anlamak için çaba gösteriyorum. Örneğin kalbimin etrafındaki pislikleri temizlemeye çalışıyorum. Bu çaba, aşkı harekete geçirme çabası."
AŞIRI SEVGİ ZARARLI
Anne-babalara da söyleyecekleri var. Diyor ki: "Çocukluğumuzdan itibaren 'hayata karşı tek başına güçlü durabilmemiz' gerektiği öğretilmeli bence. Burada büyük sorumluluk ebeveynlere düşüyor. Bence hayatımıza en büyük zarar da onlardan gelebiliyor. Sevgi veriyorlar ama aşırı sevgi, fazlasıyla koruyucu sevgi, çocuğa zarar verir."
Ve kendisini örnek gösteriyor: "Kendi modellerimi yurtdışına götürmek istiyorum. Ama bir Türk kızının yurtdışında ayakta kalması daha zor. Düşünsene, ülkende yanında hep annen-baban var, hep bir ilgi-alaka var. Orada tek başınasın."
İnsan olmak için çaba gösterdiğini belirten Tuğçe Kazaz'a bundan böyle daha farklı bir gözle bakacağınıza emimim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.